22 Mayıs 2008 Perşembe

AYAKLANMA EMPERYALİSTLERİN DESTEĞİNDE TETİKLENECEKTİR!


Evet, işimiz zor, bilumum en Demokrat, yüce İnsanlık havarisi, dünya Jandarması, Medeniyet timsali postlarını parlatmış pirüpak görünümlü, yalancı sahtekârlar ortalıkta faaliyet yürütüyor. Mandela’yı bile senelerce süründürüp sonrada reklâm malzemesi yapan hain düzenbaz çevreler ve bunların işbirlikçileri, çevremizde fır dönüyor.

ABD, El Kaideyi vuruyorum diye Telafer’de Türkmenleri vuruyor. Şu sıralarda El Kaide Kerkük’e girdi diye haberler yayıyor, belli ki referanduma hazırlık bir saldırı planlıyor Kerkük Türkmenlerine. ABD nereye gözünü dikse, El Kaide orada ortaya çıkıyor her nedense, ama bu El Kaide Türkiye’ye uymuyor, Ergenekon daha kullanışlı… Bu güne kadar Kıbrıs’ta bir sürü dolap döndü, şimdi yenileri dönüyor ve sonuca doğru hareket halindeler. Türkiye’deki NATO görünümlü ABD üsleri yetmezmiş gibi, İtalyadaki Üs Urla’ya taşındı ve 4000 ABD askeri bu bölgeye yerleşti, 6. Filoyu bekliyoruz gözleri yaşlı, öbür üslerde ilerde gündeme gelecektir. Bunlar ve bu gibi bütün gelişmelere rağmen Hükümetten tıs yok…

Yoo, var, var hükümet mensupları kahramanca savaşıyorlar şu sıralarda, kimle mi? Yargıtay’la ve bu 7 düvele karşı ayakta duran Askeri ve sivil Kemalistlerle. 7 Düvelle bir oldular, Halkı Anti Demokratik kesimler kurdu dedikleri, Türkiye Cumhuriyetinden kurtarmaya ve Demokrasi getirmeye çalışıyorlar. Evet, onların AB ülkeleri ve ABD ile sorunları yok. Üstelik İddia ettikleri üzere, Türkiye Cumhuriyetini oluşturan Anti Demokratik kesimlere karşı beraber savaşıyor görünümü veriyorlar.

Bir Think Thank ürünü olan bu ABD yöntemi çok işlerine yarıyor, birlikte uyum içinde yürütüyorlar ve aralarından su sızmıyor. Ha babam da, uzattıkları her sözleşmeyi imzalıyor, istedikleri her kanunu çıkarıp değiştiriyorlar. AB ye Yargının Kapatma davasını eleştirsin diye rica ediliyor. Yargıtay Tu Kaka, diyor ki Sayın, Cemil Çiçek; yüksek Yargı millet adına karar verir ama Millet adına konuşamaz ve diyorlar ki kapatma için gereken suç yoktur, Yargı paranoyak…

Her kes Paranoyak bir tek bunlar akıllı! Ayrıca Yargı Millet adına karar veriyorsa, Millet adına konuşur da, bu söyledikleri yalnız ABD’de olur… Suç mu arıyorsunuz? AB Parlamentosunun; ‘’Tavsiyedir bağlayıcı değildir dedikleri,’’ Müzakerelerinin Başlamasına ilişkin kararına ve 2004 – 2005 Çerçeve Anlaşması’na atılan imzalar bile, başlı başına vatana ihanet belgesidir ve ilerde bunların başlarına iş açacak bu maddeler. Birini söyleyeyim, 5. nolu maddeye bir bakınız, Ermeni soy kırımını tanımak,

Bilgi için: Özet olarak şu maddelere bir bakınız.

AVRUPA PARLAMENTOSU'NUN TÜRKİYE İLE MÜZAKERELERİN AÇILMASINA, İLİŞKİN KARARI

D. Bu vesileyle Avrupa Parlamentosu’nun, Kıbrıs Rum toplumunun demokratik iradesine saygı duymakla birlikte bir çözüme varılamamış olunmasından duyduğu üzüntüyü ifade ettiğ ve Kıbrıs sorununa Annan planı ve AB’nin dayandığı temel ilkeler çerçevesinde müzakere edilecek adil bir çözüm bulunmasına yönelik yapıcı tutumlarını sürdürmeleri ve ilgili BM kararlarına uygun olarak belirli bir takvim çerçevesinde askerlerini adadan geri çekmeleri konusunda Türk yetkililerine çağrıda bulunduğu;

Avrupa Parlamentosu’nun Türk askerlerinin geri çekilmesinin, gerginliğin daha fazla azaltılması, taraflar arasındaki diyalogun yeniden başlatılması ve kalıcı bir çözüme hazırlık yapılması açısından gerekli bir adım olduğuna ilişkin inancını dile getirdiği;

* Bu paragraf Kürt meselesinin halli bahanesi ile dayatılan tezlere benzemiyor mu sizce? Ya da Ermeni vs. iddialarının ulaşacağı aşamaya. Annan planı tam bir fiyaskodur.

D. devam. Avrupa Parlamentosu’nun Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tanınması yönünde Türk makamlarına çağrıda bulunduğu; Avrupa Parlamentosu’nun ilgili müzakerelerin bir tarafta Türkiye diğer tarafta 25 AB üye devleti arasında gerçekleştirilecek hükümetler arası müzakereler olduğu ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bu üye ülkelerden biri olduğu gerçeğine Türk makamlarının tek taraflı deklarasyon yayınlayarak dikkat çektiği; Avrupa Parlamentosu’nun müzakerelerin açılmasının Kıbrıs’ın Türkiye tarafından açıkça tanınması anlamına gelmediğine dikkat çektiği;

* Resmen, ‘’Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bu üye ülkelerden biri olduğu gerçeği’’ Deniyor ve arkasından, bizimkilerin içteki siyasal pozisyonunu kurtaracak bir lâfebeliği yapılıyor. Bu lastikli laflarla bir sürü gerçeği hasıraltı ederek, bizi resmen uyutuyor birileri. Kıbrıs’taki Rumların, geçmişte Yunanistan desteği ile uyguladıkları vahşeti hasıraltı edip, ilk adımda Kıbrıs Rum tarafını Kıbrıs Cumhuriyeti olarak nitelediler. İkinci adımda Avrupa Birliğine aldılar ve bunu çocukları Rum EOKA’cılar tarafından katledilen Türklere dayattılar.

Bunlar niye yapılıyor, çünkü büyük Emperyalist Devletlerin çıkarına bu yarıyor. Bu nasıl bir riyakârlıktır? Bu nasıl bir sahtekârlıktır? İçinizde biraz insanlık kaldıysa, ya da uğraşıp İnsan olunda, o zamanlar Kıbrıs da Rumların yarattığı insanlık ayıplarından da bahsedin biraz, doğu Anadolu’da vs. Ermeni çetelerin yatıklarını da görün. Dahası tehcir sırasındaki olayların içinde Kürt çetelerin ya da başka ırklardan çapulcular olduğunu da görün ve masaya yatırın. Niye illa Türklere yıkıyorsunuz bu suçu? Niye bu çaba?

Benim küçükken çok sevdiğim ermeni arkadaşlarım vardı, aslını isterseniz, onların soydaşlarının bir gün beni böyle kalleşçe suçlayacakları hiç aklımın ucundan geçmezdi. Böyle aşağılık ve alçakça bir suçlama niye yapılır, bu nasıl bir kindir? Bunun bizim doğudaki töre çıkmazından, intikam için yedi göbek ötesindeki küçük çocukları öldüren kan davalarından ne farkı vardır? Böylemi medeni oluyorsunuz da bizi aşağılamaya kalkıyorsunuz siz? Bu olgu içinde başka işler var, bu konuyu daha ayrıntılı incelemek gerekli, bu konuların ayrıntılarına inmekten niye kaçıyorsunuz siz. 5. nolu maddeye bir bakınız, bu nasıl bir hınçtır illa bizim gibi sizi sevenleri illa düşman haline sokuyorsunuz. Kusura bakmayınız ama siz klinik vakasınız.
Bu sahtekârlar, lafı evirip çevirip kendi çıkarlarına uydurup, Dünya halklarının beynine çakıyorlar. Hal böyleyken bizim kurnazlarda, sindire, sindire Kıbrıs’ı bunlara veriyorlar kimse bir şey yapamıyor. Üstelik bu işler sanki çağdaş yaklaşımın gereğiymiş gibi yürüyor. Bunlar ne aşağılık işlerdir, nasıl bu kadar duyarsız olunabilir çıkarlar için? Bu entrikalar yakışıyor mu, Demokrat olduğu iddiasında olan ve Dünyaya bunu yutturan insanlara?

Neyse, devam edelim maddelere bakmaya, bu kadar laf kalabalığından sonra gelen maddeye bir bakınız ;

3. Türkiye’nin açıkladığı bu tek taraflı deklarasyonun Protokol’ün bir parçası olmadığını ve Türkiye’nin Protokol kapsamındaki yükümlülükleri üzerinde yasal etkisi olmadığını ve onaylanmak üzere TBMM’ye gönderilmemesi gerektiğini vurgular;

* Haydi, buyurun cenaze namazına. Niye onaylanmak üzere TBMM’ye gönderilmemesi gerekiyor? Çünkü onaylanırsa kesinleşir ve ilerde kıvırma imkânı kalmaz. Şimdi ne demek lazım bu işlere ve bu kişilere, yahu biraz doğruluk olsun içinizde, insan biraz dürüst olur dürüst.

4. Türk limanlarına erişimin veya Türk hava sahasının kullanılmasının/Türk havalimanlarına iniş hakkının reddedilmesi suretiyle Kıbrıs bandıralı gemiler ve Kıbrıs Cumhuriyeti limanlarından gelen gemilere veya Kıbrıs uçaklarına yönelik kısıtlamaları devam ettirerek, bu uygulamanın malların serbest dolaşımı ilkesine aykırılığı çerçevesinde, Türkiye’nin Protokol’den bağımsız olarak Ankara Anlaşması ve ilgili Gümrük Birliği’ni ihlal ettiğini Türkiye’ye hatırlatır; bu çerçevede Protokol’ün tüm hükümlerini bütünüyle uygulaması yönünde Türkiye’ye çağrıda bulunur.

5. Ermeni soykırımını tanıması konusunda Türkiye’ye çağrıda bulunur; bu tanımanın Avrupa Birliği’ne katılımın bir ön koşulu olduğunu belirtir;

8. Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıması dahil, Türkiye ve tüm üye ülkeler arasındaki ilişkilerin hızlı bir şekilde normalleştirilmesinin katılım sürecinin zorunlu bir parçası olduğunu belirtir; Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımasının hiçbir şekilde müzakere konusu olamayacağını vurgular; Türk makamlarına Türkiye ve tüm üye ülkeler arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin en kısa sürede tanınması yönünde çağrıda bulunur ve bunun gerçekleşmemesinin müzakere süreci üzerinde önemli sonuçları olacağını ve hatta müzakere sürecinin durdurulmasına yol açabileceğini belirtir;

* Türk Milletinden saklanan BOP ayrıntıları ve Kuzey Irak Kürdistan meselesi açığa çıkarsa, buda ayrı dosyalar oluşturacak gibi duruyor. Uluslar arası Mahkemelere bırakılan sınır ihlalleri meselesi lastikli ve kurnazca niyetleri bağrında taşımaktadır. Bu güne kadarki davranışlar, söylemler, Katar Matar derken bu dosyalar bayağı kabaracak gibi durmaktadır.

AB den ABD den tavsiyeler geliyor Ergenekon soruşturmasını Ordunun içine kaydırın diye, AB den Müzakereler duracak falan filan derken, ufaktan, ufaktan ve çaktırmadan atılan imzalar bağlayıcıdır diye mesajlar geliyor. ABD kendi içinde ABD’nin bu Türkiye’yi işgal ve cephenin oluşturulma safhasını tamamlaması lazım kendi kamuoyunu bu fikre bir süredir alıştırıyor zaten, ‘’hayati çıkarlarımız ılımlı İslam dadır,’’ ‘’ABD Türkiye’ye müdahale etsin’’ gibi haberler ve tartışmalar bir süredir ABD basınında geziniyor. ABD de çalışma çok ve bu tezgâha yeni tezler ekleniyor plan gelişiyor. Bu bizdeki seçimler ve halkoyu çalışması da işte bu işgalin temelini sağlamlaştıracak en büyük kozdur. Anti demokratik kesimler tarafından kapatılan bir parti mensuplarının, mecburen gidilen bir erken seçimde bağımsız olarak seçilmesi ve uyutulan halk çoğunluğunu arkasına alması şu anda hesapladıkları bir hedeftir.

Bu yolla Anti Demokratik kesimlere karşı savaşan, halk kahramanları haline gelmeleri halinde, ABD’nin istediği müdahale alt yapısı oluşacaktır. Bu aşamada size garip gelecek ama ABD de başlayan malum küresel ekonomik kriz bile aleyhimize bir silah haline gelebilecektir. Şu sıralarda bazı ağızlardan açıkladıkları Türkiye büyük bir krize kayıyor açıklamaları bu sahtekârca niyetlerin sinyallerini vermektedir aslında. Yaratılan anti demokratik çevrelere başkaldırı ve halka ve gençlere nurlu ufuklar senaryosuna, Türkiye krize kayarsa, bunun sebebi Ulusalcılardır, bunlar krizi körükleyip ülkeyi mahvedecek bahanesinin yolu döşenecek gibi duruyor. Bununla da sanal olarak yarattıkları, Türkiye’deki ‘’halk düşmanı Anti demokratik kesimler’’ imajı kuvvetlendirilecek ve ayaklanma Emperyalistlerin desteğinde tetiklenecektir. Amaçlarına ulaşmak için Yaratılmaya çalışılan mizansen budur.

Bu arada buna ek AB görüşmelerinde atılan imzalar, Ermeni, Kürdistan, Kıbrıs, Süryani meseleleri ve AB’nin o bağlayıcı olmadığı söylenen tavsiyeleri tepemize çökecektir. Bu planları bozmanın yolu, açığa çıkarıp karşı strateji ile söndürmektir. Bu arada Türkiye’de imkânsızlıklar içinde bu çevrelere karşı mücadele eden, her kesimden insanlar vardır. Finansman bulamadığı için kısıtlı imkânlarını harcayan, bilim adamları ve her kesimden vatandaşlarımız vardır ve bu yönde Ferdi olarak kendini feda edecek düzeyde çalışmaktadırlar.

Hal böyleyken, Türkiye’yi kurtaracak örgütlenmeleri ve kapsamlı çalışmaları örgütleyip finanse edebilecek güçte ki kamu Parti örgütlerinin yöneticileri de, üstüne oturdukları kamu varlıklarını kendi servetleriymiş gibi heba etmekte hiçbir çalışmaya destek vermemektedirler. Bu konuda ayrı bir yağma hasanın böreğidir, milletin bu paraları da senelerdir görkemli binalara ve lüzumsuz panayır tarzı palavra seçim propagandalarına ve ileri gelenlerin konforuna harcandığı gibi, karşı devrimcilerin çalışmalarını bile finanse etmektedir. Birtek Vatana hizmet için hayatını feda edenlere yaramamaktadır, evet Türkiye garip bir ülke, Partilere verilen kamu paralarının hesabının sorulamaması da, siyasi partiler kanunu içinde, dokunulmazlıklar ve özgür delegasyon meselesi ile beraber ayrı bir sarmal sorun olarak önümüzde durmaktadır. Tabi Türkiye kalırsa…

Saygılarımla