28 Nisan 2008 Pazartesi

ÜNİVERSİTE VE TÜM TÜRK GENÇLİĞİ DİKKAT!





ABD derin Devletinin bu bölgede uzun süredir uyguladıkları planları gereği, PKK ve CIA tarafından Marksist örgütler kurulduğundan emin olun.

Bu yolla Ekonomik ve Psikolojik sıkıntılar içinde ve tepkili Türk gençlerini de kaydederek kendi devletine kırdırmaları ve üniversitelerde sağ, sol çatışmaları, yaratmaları olasıdır diye uzun süredir uyarıyorum. Üniversiteler de bu eylemler başlatıldı ve karambol içinde sağ sol çatışması görüntüsü veriliyor. Bunu daha öncede defalarca gördük ama hala sağırlar duymuyor. Bir iki ses yükselmeye başladı, artık duyarlar inşallah.

PKK VE CIA TARAFINDAN MARKSİST ÖRGÜTLER KURULDUĞUNDAN EMİN OLUN!

Bu sanal sol örgütlerle elin taşıyla elin kuşunu vurabilirler, bilindiği gibi bu kışkırtma ve parçalama için çok kullandıkları bir yöntemdir. Tabi Çorum ve Kahraman maraş olaylarındaki gibi diğer Etnik ve Mezhep ayrılıklarını da unutmamak lazımdır. Camilere, türbelere bomba atılabilir kahvehaneler taranabilir, malum teknikler uygulamaya konulabilir.

Emperyalistler bizdeki etnik yapı itibari ile bu kışkırtma konusunda çok fazla imkâna sahipler. Bu amacı güdenler, ilk önce bu bombalama ve kışkırtmalarla anarşi yaratır halkı sindirir kamplara bölerler. Daha sonra, Aydınlara önemli Devlet adamlarına ve Kurumlara yönelir ve giderek kalkışmayı karışıklıkları hedefler. Bildiğiniz gibi son hamlede bu karışıklık olan bölgeye yardım bahanesi ile çökmek ve yerleşmektir.

Türk Milleti bu üçkâğıtlara karşı çok uyanık olmak zorundadır. Kimilerine Komplo teorisi gibi gelebilir, paranoya diyenlerde çıkabilir tabi ama durum böyle olduğunu gösteriyor
. Uzun süredir uyarıyorum, niye kimse ilgilenmiyor anlamıyorum. Memleketin baş konusu tek tehlike Ergenekon çünkü, peki PKK ne olacak ve bu konularda niye hala tıs yok...

Üstelik Emperyalistlerin Türkiye faaliyetleri için, PKK hatta Barzani cephesi gibi gönüllü bir ordu varken, tehlike bu kadar büyükken niye birileri dikkatlerimizi dağıtıyor? Kim kimden yanadır? Bu durumda bile, birileri tozpembe bir dünya sunuyor bize. Nasıl olur böyle bir şey, söylesen bir türlü söylemesen bir türlü, nasıl bir şeydir bu?

Genç nesillere seslenmek istiyorum, tepkilerini legal örgütlenme içersinde mücadele ederek göstersinler.

Dikkat edin Türkiye’de DHKP-C ve DEVYOL gibi SOL örgütlerden bahsediliyor, neymiş solmuş, bir bakın şu duruma PKK’nın da Marksist çıkışlı olduğu söylenir ve bu örgütler Ermenilerle de PKK ile de beraber hareket ediyor. Bu arada aynı örgütler ABD ve AB ülkelerinden destek alıyor, aynı İslam olup ABD ile iç içe olan ve Ali Muhammet isimli Arap asıllı bir Pentagon Subayı tarafından kurulan El Kaide gibi.

Hangi eylemleri halkın lehine oldu ki bunların, DHKP- C örneğindeki gibi bazı militanı olan gençlere kendini yaktırmaktan ve sabacıların kardeşini vurmaktan başka ne yapılmış? Emperyalizme karşı hiç hareket yok.


İLLEGAL BİR ÖRGÜTÜN, KİMLER TARAFINDAN YÖNLENDİRDİĞİNİ, KİM NERDEN BİLEBİLİR?

İllegal bir örgütün, ister sol ya da sağ olsun, kimler tarafından kurulduğunu veya hangi güçler tarafından kullanılıp yönlendirdiğini kim nerden bilebilir ve emin olabilir ki. Üstelik çıkarlar için bu kadar dolabın döndüğü dünyada kim girdiği bir örgütün kökünü tam anlayabilir? Vatana ya da insanlığa hizmet ettiğini zannederken, kendini alakasız birilerine ya da Emperyalizme hizmet ederken veya kardeş kardeşi kırarken bulabilir insan.

Yasal örgütlü toplum modeli esastır, gençlerin önlerinde engel varsa, mücadele bu engeli kaldıracak kanunların çıkması veya engelse kaldırılması yönünde, İnsan merkezli ve yasal çerçeve de sağlam ilkelere bağlı olmalıdır. Son pişmanlık bir şeye yaramayacağı için, her şeyi baştan ve sağlam hesaplamakta fayda vardır. Ani ve sert tepki terörist kapsamına sokulup içeri tıkılmaktan başka işe yaramaz.

Vatansever gençler! Bu oluşumlara karşı durmak için, ilk başta bu olayları yazıp rapor haline getirin ve Kadroların şu ya da bu tarafta olduğuna bakmadan, Valiliğe, Emniyet genel müdürlüğüne Genelkurmaya rapor edin. Yani sırtınızı hukuki yapıya dolayısı ile Devletinize dayayın, makamlar geçicidir kayıtlar ve mekanizma kalıcı, açık seçik bir mücadele hileleri bozacak kim kimdir ortaya çıkacaktır.


Hak hukuk, insanlık değerleri ve kardeşliği boyutunda sağcılık solculuk vs. lafları boştur, genel düstur sevgi ve barış zinciri kapsamında Emperyalizme karşı el ele verebilmektir. Bilirsiniz bu açık seçik çizgide kötüler saklanamaz. Çok uyanık olmak zorundayız, önümüzdeki süreç çok karmaşık ve tehlikelerle doludur. Eski ABD Üslerine ek, İtalya NATO üssü de İzmir Urla ya taşınmıştır. Katılım müzakereleri çerçevesi taslakları vs. atılan imzalar konusunda da zaman aleyhimize işlemektedir.

Önceden yazdım bir daha yazacağım çünkü bunun unutulmamasını istiyorum. Emperyalistler eğer bir bölgede halkların özgürlüğünden bahsediyor, demokrasi getirmeye çalışıyorsa, o bölgede çıkarları var ve o bölgeye diş geçiremiyorlar demektir, bu durumda her türlü kalkışma onlardan destek görür.


Eğer bir bölge onların egemenlik alanında ise ve biat etmişse o bölgede her türlü kalkışma terör kapsamındadır. Dünya kamuoyunun bu mesajları nasıl algıladığını iyi anlamak gerekmektedir. İtalya'dan İzmir Urla ya taşınan NATO üssü konusunda, İzmirlileri duyarlı olmaya, bu konuda öncü ve takipçi olmaya davet ediyorum!

ÖZEL OPERASYON

Uzun süredir, AB reformlarına meraklı çevreler bu oluşumları yok sayıp, memlekette sadece Ergenekon meselesi varmış gibi bütün gücüyle ona yoğunlaşıyor. Çünkü ABD desteğinde yürüttükleri, sivil ve asker vatanseverleri, şiddet yanlısı olarak, Dünya kamuoyu önünde de küçük düşürme çabasını canlandıracak tek araç budur.

Bir süredir PKK’yı ağzına almayıp, 1 Mayısa kadar, Ergenekon olay çıkaracak diye anons eden ve her yere yayan birileri var. PKK dan bahis yok, PKK niye yok onlar yapmaz mı bu işi, çok mu severler 1 Mayısı. Büyük ihtimalle, 1 Mayısta başka birileri provokasyon için olay çıkarabilir ve çeteler yaptı deyip, Emniyeti harekete geçirerek işine gelmeyen alakasız muhalif birilerini Ergenekoncu diye paketleyebilir, gibi bir şüphe oluşuyor bende.

Yani 1 Mayısı birileri; Ergenekon silahını canlandırmak, muhaliflerini dağıtmak ve sivil ve asker vatanseverleri şiddet yanlısı olarak göstererek sindirmek amacına yönelik kullanabilir.

HAFIZA VE GÜNDEM TAZELEMEK İÇİN KULLANABİLİRLER, BİR DAHA SÖYLÜYORUM,

1. Bundan sonraki dönemde mağduru oynayarak, Parti kapatmayı zorlaştıran kanunlar ıkınması ve geçmişin pisliğini temizliyoruz numarası ile beslenen Demokrasi havarisi imajı yaratılacak.

2. Kapatma davasında rapor yazıcı eliyle zaman kazanılacak,

3. Belediye seçimleri ve Anayasa paketi Referandumu ve Demokrasi hamleleri yolu ile meşru temel oluşturma çalışmalarına ağırlık verilecek, bu da en önemli dayanakları olacaktır.

4. Giderek AB reformlarına yönelip, belli kesimlerin desteği hedeflenecek, AB reformlarına ve DEMOKRASİYE sarılıp Durmak yok yola devam sloganı ile halkı özgürlüğe taşıyan devrim rüzgârı ivmelendirilmeye çalışılacak,

5. AB reformlarının dayattığı, azınlık hakları, Kıbrıs vs. konulara yoğunlaşılacaktır.

6. Bunlar Dünya çapındaki, ilişkilerle ve faaliyetlerle yürüyecek, bağımlılıklar artacaktır.

7. Güney doğu meselesi, küresel Ekonomik kriz ve Gıda sorunu, Ermeni, Süryani ve Kıbrıs sorunu ve başımıza örülecek vs. çoraplar ve artan bağımlılıklarımızla oluşacak sıkışma kendileri için güvence oluşturacaktır,

BU BİR ÇIKMAZ SOKAKTIR ve MUHALEFETİN AĞIRLIĞI RAHATSIZ EDİCİDİR!

Önümüzdeki dönemin en önemli meseleleri Fener Rum Ekümenik, ruhban meselesi, azınlıklar ve Ermeni talepleri, Süryani ve Kürdistan meselesi sınır anlaşmazlıkları ve Kıbrıs sorunudur. Bu konularda, AB ve ABD faaliyette ve tetikte bekliyor. Bizi eninde sonunda bu ve bu gibi sıkıntılı konularla didikleyeceklerinden emin olunuz.


Burada önemli olan hangi kesimin ve iddiaların AB ve ABD tarafından meşru kılınacağıdır. Bu konularda Siyasilerimiz tarafından verilecek daha ileri tavizler bizi çok zora hatta dönülmez yollara sokar. Şu sıralarda güney doğu kuzey ırak ve dış politikalarımıza dikkat ediniz ve ne yöne gidildiğini siz söyleyiniz.

Türkiye Cumhuriyeti'nin nefesini kesmek için, bizim yandaş televizyonlarda yürüttükleri, sivil ve asker vatanseverleri, şiddet yanlısı olarak Dünya kamuoyu önünde de küçük düşürme çabası tam işe yaramayınca, esaslı bir çarkla tornistan ettiler ama görünüşe bakılırsa bu yöntemi el altından sürdürmekteler.


Bunlar şu dönemdeki gerilimleri kullanarak, tepkileri Yargıya, kurumlara, Muhalefete ve ulusalcı çevrelere yöneltmeyi sürdüreceklerdir. Stratejilerinde önemli güncelleme safhasına girdikleri anlaşılmaktadır, bazı ağabeylerin tavsiyeleri de var gibi. Bu strateji değişikliği, büyük ihtimalle nefesini kesemedikleri Türkiye Cumhuriyeti'nin nefesini kesecek çalışmaları hızlandırmak şeklinde seyredecektir.

Yandaş televizyonlarda yürüttükleri, bu çaba yani sivil ve asker vatanseverleri, şiddet yanlısı çevreler olarak Dünya kamuoyu önünde küçük düşürme çabası devam ediyor. Ortamı sakinleştirdiler, yarattıkları çatışmaları unutturmaya çalışıyorlar. Şimdi gizli ajandamı oda neymiş falan filan derken, siz paranoyaksınız atışları ve bize haksızlık yapılıyor yaygarasının yayılması ile yeni gündem yaratılacaktır.

DIŞ BORÇ KAYNAĞI YARATILACAK

Dış borç kaynağı ile ekonomik atılım sarmalı yaratıp güçlenecek ve destek istedikleri Kobi’lere teşvikler gündeme gelecektir. Buna paralel olarak, büyük ihtimalle Güney Doğu ya 12.500.000.000 YTL yatırım, kurulacak özel Üniversitelere, Kürt enstitüsü eklenmesi ve Kuzey ırak Kürt yönetimi ile yakınlaşma şeklinde gelişecek ve BOP a bütünleşme hızlandırılacaktır.


Talabani’nin bahsettiği Kürt gerçeğinin kabulü Kürdistan’ın gizli onayı verilerek bu kesimlerin desteği alınacaktır. Bunlar Demokratikleşme ve yeni açılımlar balonuna eklenip, bu karşı devrim hareketi, Fethullah Gülen ve diğer cemaat ve iç dış beklenti odakları ile eş güdüm sürdürülmeye çalışılacaktır.

Emperyalistler'de herhalde kendi planları doğrultusunda amaçlarına ulaşmak için, ağır, ağır yürüttükleri stratejileri hızlandırmak ve son darbeyi vurmak için gereken zamanı tetikte beklemektedirler sanırım...

Saygılarımla
Yurtsever Yurttaş

27 Nisan 2008 Pazar

PETROL VARDI DA BİZMİ İÇTİK?












































Doğuda da petrol olduğu kesindir, bana öyle geliyor ki bu millet boşa sıkıntı çekti bunca senedir. Duyumlarıma göre TPAO son üç senedir çalışmaları hızlandırmış, üç senede de bir sürü kuyu açmış. Bilirsiniz hep sorulur, hepte çıkarması zor, çok derinde falan denir, aslında hiç de öyle değilmiş, doğu cevher kaynıyormuş aslında.

Bu doğu Akdeniz deki Petrol çekişmesi de, dikkatleri Doğu Anadolu Petrolünden uzaklaştırmak için gibi sanki, baksanıza petrol bulundu yaşadık falan derken, doğu Anadolu Petrolü bir anda gündemden düşüverdi. Akdeniz deki petrol çekişmesi, Karadenizdeki aramalar falan filan, denizlerdeki aramalar gündem oldu birden. Şimdide Irakta Petrol arama izni alınmış, büyük başarı olarak sunuluyor.

Hani PKK konusunda bir söz söylemişti biri, dışarıda 1500 içerde 3500 müydü neydi? İlkönce içeriyi halledin diyordu bu konuda birileri. Niye bu konuda da aynı anlayış sergilenmiyor? Birileri denetleyip haber versin Allah aşkına bu Millete mallarının durumunu, birileri, gizli, gizli planlar kuruyor, Milletin bir şeyden haberi yok.

YİNE BAZI SORULAR:

• Bu güne kadar bulunan Petrolün ne faydası oldu bu Millete?
• Petrol ve maden olduğunu biliyoruz, çıkarılan bu Milletin refahı için yeterlimi?
• Yeterli değilse dahası ne zaman çıkarılacak ve niye milli bir seferberlik ve sevinç dalgası ile yankılanmıyor bu konular? Niye hemen söndürülüp hasır altı ediliyor?
• Denizlerde aramak mı, doğuda aramak mı daha avantajlıdır?
• TPAO’nun kaç kuyu açabilecek kapasitede olduğunu biliyoruz, bu iş daha hızlı olamaz mı?
• Burada da uyandırmayın safları durumu var mıdır?
• Bütün unsurları ile beraber, geniş anlamda bu Millet, ne zaman malına kavuşup rahata erer? Bu toplum, bu varlıkları kullanarak ne zaman nesillerinin bekası için top yekûn çalışır ve istikbal kaygısından kurtulur?
• Kimse ne malı var ve kimlere teslim biliyor mu acaba? Sorumluluğu taşıyanların, sorumluluğu ne kadar? Tutun ki takmadılar bu Milleti, tespiti mümkün mü, cezası ne kadar?

Bu Milletin bir ferdi olarak ben bunları merak ediyorum.

ŞU YAZIYI AKTARIYORUM, SONUNA KADAR OKUYUNUZ VE OKUTUNUZ GAZETECİ VEDAT YENERER’in YAZISI...
Kaynak: http://www.internetajans.com

Sayın, Vedat YENERER, İddianame hala hazırlanmadığı için akademisyen, asker ve diğer gazetecilerle birlikte Ergenekon soruşturmasından aylardır (84 gündür) kandıra F Tipi Cezaevinde gözaltında tutulmaktadır.

PETROL YOKSA ÇIKARTMA RUHSATI NEDEN VERMİYORSUNUZ!

Değerli okurlar, geçenlerde Türkiye-Suriye sınırında uydu verilerine göre petrol denizi olduğu iddiasını yazmıştım. Yazı sonrasında Silopi'de madencilik yapan Beşir Yılmaz aradı.

YAZACAKLARIMI LÜTFEN İYİ OKUYUN!

Beşir Yılmaz telefonda .. "Vedat bey, gelin Silopi' de Cudi eteklerine sizi götüreyim de petrolü kendi gözünüzle görün!.."diyerek feryat ediyordu.
Nasıl yani!" diye sorduğumda anlatmaya başladı…

• Biz aileden madenciyiz. Irak sınırında yaklaşık 300 km ya da bir başka deyişle yaklaşık 150 milyon ton asfaltit madeni buldum. Bu madeni bir süre resmi olarak işlettikten sonra devlet 1978 yılında kamulaştırıyoruz" diyerek el koydu. Rezervin de 50 milyon ton olduğu iddia edildi. Madem asfaltit rezervi az, neden el koyuyorsunuz. Dünyanın neresine giderseniz gidin asfaltit maddesi bulunan her yerin altında petrol vardır. Silopi'nin altı da petrol denizidir. Yaz aylarında etraftaki ocaklardan resmen petrol akar ve Hezil çayına karışır. Gelin görün! Sadece petrol değil, burada çok zengin uranyum ve nikel madeni de var"

NEREDEN BİLİYORSUNUZ?

• Türkiye'deki analizlere güvenmediğim için madenin her tarafından örnekler alarak Almanya'ya bizzat götürdüm ve analiz yaptırdım. Raporları gönderdim size ( Sonuçlar elimde Yatağan ve Tunç bilek''e göre iki misli rakamlar var) dünyanın en önemli uranyum madenlerinden birisi buradadır ve aktif haldedir.."
Beşir Yılmaz'ın anlatacak o kadar çok şeyi var ki makineli tüfek gibi art arda sıralıyor. Ben de, zaman, zaman araya girip soru soruyorum.

PETROL OLDUĞUNU NEREDEN BİLİYORSUNUZ?

• Bu bölgede İngilizler 1967-87de petrol aramışlar. Açılan kuyulardan gökyüzüne doğru 100 metre kadar petrol fışkırmış. Ardından kapatmışlar ve betonlamış lar. Benim madenimin yanında da bu kuyudan var ve vanasını gelin birlikte açalım eğer beton ve cıva basıp tıkamadılarsa bakalım ne kadar petrol fışkıracak. Dönemin köylüleri arasında hâlâ yaşayan görgü tanıkları var ve petrolün 100 metre kadar fışkırdığını görenler var.

BEŞİR YILMAZ KONUŞTUKÇA PÜR DİKKAT DİNLEMEYE DEVAM EDİYORUM.

Vedat Bey, asfaltit maddesi olan her yerde petrol vardır. Eğer petrol yoksa bana neden petrol çıkartma ruhsatı vermiyorlar? Musul ve Kerkük' ün rakımı 80-100 metre civarındadır.Cudi Dağı'ndaki petrolümüz resmen Irak'a doğru akıyor ve başta İngilizler ve ABD bunu biliyor.."

Beşir Yılmaz bugünlerde Silopi' ye bile zor gider hale gelmiş. Devlet kamulaştırılacak diye el koyduğu madeni şimdi Turgay Ciner'in sahibi olduğu Park Holding'e devretmiş.
Durum böyle olunca, Yılmaz da dava üstüne dava açmış ve yürütmeyi durdurma kararı aldırmış. Eğer tekrar el konulursa AİHM''ye başvuracakmış. Kısacası madeninin peşini bırakmıyor ama artık bölgedeki aşiret ağaları da onun peşini bırakmaz hale getirilmiş. Bütün dava tutanakları elimde okudukça dehşete kapılıyorum.

ŞİMDİ SIKI DURUN...

Beşir Yılmaz Başbakan Tayyip Erdoğan' a bu durum üzerine başvurmuş ve dilekçe vermiş, dilekçede aynen şöyle yazıyor..

• Bürokrasi ve çeteler milletin hak ve hukukunu aramaktan bezdirmiştir. Televizyonda ve basındaki konuşmalarınızda "hortumcu çetelerin ve bürokrasinin üstüne gidilecektir" diyorsunuz. Millet buna çok seviniyor. 25 yıldır gasp edilen madenimiz çete ve bürokratların, anayasa, kanunlar ve insan hakları hiçe sayılarak ihale yolu ile peşkeş çekiliyor. Allah'a ve sizin yüksek adaletinize sığınıyorum.
Beşir Yılmaz devlet tarafından el konulan mallarını ve bunun karşılığında
devletin verdiği parayı yazıya eklemiş.

1. 35 km yol yaptım.
2. 500 bin ton hazır çıkarılmış kömürüm var.
3. 3,5 milyon metreküp hafriyat yapılmış.
4. Mazot tankları.
5. Dinamit ambarı.
6. Kantar ve kantar binası. Resmi olarak bana ait olan ve vergisini ödediğim madenimde, bugüne kadar yaptığım işler ve halen bulunan demirbaş ve çıkarılmış maden içinde 5.800.800 TL. (Buna resmen gasp ve devlet terörü denir!)

Beşir Yılmaz Başbakan Erdoğan'a yazdığı dilekçede devam ediyor. "Bu para halen bankada duruyor. Buna rağmen Türkiye Kömür İşletmeleri ihaleyi adamlarına ve hortumculara peşkeş çekiyor.

Beşir Yılmaz'ın bu başvurusuna Başbakan Erdoğan bugüne kadar cevap vermemiş.
Beşir Yılmaz'dan al ve ABD bağlantılı şirketlere ver, Uranyum konusu da bir başka skandal.
Güneydoğu resmen petrol denizi üzerinde ve Türkiye ABD Firmalarının peşinde "bize petrol bul" diye yalvarıyor...

İddialar devam ediyor: 6 mühendisin kafaları kesildi. TPİK diye Türkiye Petrolleri'nin kurduğu bir kurum, yurt dışına petrol arama işlerine giriyor ve bugüne kadar milyar dolar zarar ediyor.

BEŞİR YILMAZ DİYOR Kİ: "Kimin hain kimin işbirlikçi olduğunu anlamak çok kolay! Eğer bölgede petrol yok ise neden bana petrol çıkartma ruhsatı verilmiyor. Ruhsat verin 800 metreden petrolü çıkartmazsam ben bu ülkeyi terk ederim. MTA yıllar önce sondaj yaptı 480 metrede su bulundu ve ardından delici aletin ucu kırıldığı için sondaja son verildi. Herkes bilir sudan sonra petrol gelir. Biz yerli teknoloji ile 1200 metreye kadar sondaj yapabiliriz kimseye ihtiyacımız yok.

İzni versinler siz görün petrol nasıl fışkıracak.

Bu görüşmemizden bir gün sonra Beşir Yılmaz tekrar aradı ve Soma'da görevli bir mühendis ile görüşmemi isteyerek telefon numarasını verdi. Adını burada yazmak istemiyor. Mühendis ile görüşmemde daha da çarpıcı gerçekler çıktı ortaya.

Altı ay kadar önce Cudi dağları eteklerinde bulanan 6 insan iskeletinin ne olduğunu bilip bilmediğimi sordu.

BEN DE BİLMİYORUM, DEDİM.

Mühendis ekledi, "Bu iskeletler 18 Yıl önce Cudi Dağı'nda kaybolan 6 Türk petrol mühendisinin iskeletleri. Kafaları kesilerek öldürülmüş, Dondum kaldım.
Ne diyeyim. Kendisi de mühendis olduğu için yalan söylemiyordur diye düşündüm.

ARDINDAN DEVAM ETTİ;

Vedat Bey, Türkiye maden bakımından dünyanın en zengin ülkesidir. Siz Ödemiş yakınlarındaki Boz dağ’ın dünyanın en büyük altın rezervi olan dağlarından biri olduğunu biliyor musunuz? Ama bu madenleri kimse çıkaramaz, hatta bu konunun üzerine giden gazeteciler öldürüldü. Uğur Mumcu ve Çetin Emeç'in öldürülmeden kısa bir süre önce bu madenler üzerine gittiğini biliyorsunuz her halde.

İLGİYLE DİNLEDİM;
O kadar çarpıcı şeyler anlattı ki, yazmaya sayfalar yetmez. İddiaların hepsinin belgeli olduğunu söyleyen bu mühendis, gazete ve televizyon kanallarında hiçbir gazetecinin bu yönde bir haber yapamadığını ve milletin resmen uyutulduğunu örneklerle anlattı.

BEŞİR YILMAZ'A SON SÖZÜM; Bana anlattıklarınızı Genelkurmay''a anlatınız mı? oldu.

Aldığım cevap da aynen şöyle. Vedat Bey her şeyi belgeleriyle birlikte bir kaç kez askeri büyüklerimize anlattım ama bugüne kadar bir arpa boyu ilerleme kaydedemedik!". Ne diyeyim, bu milleti korumaya yemin etmiş,

SON SÖZÜM: AB ve ABD, PKK''yı boşu boşuna özellikle bu bölgede güçlendirip milletin başına bela etmedi. Bölgeye gelecek barış ortamı Türkiye''yi ekonomik olarak uçuracak gelişmelere gebedir! "
Vay canına, görüyor musunuz olanları, dikkat edin bunlar masal değil, bize bu güne kadar anlatılanlar masal, uyutulduk ey halkım uyanalım artık.

Ya, işte böyle aktarıyor Sayın, Vedat Yenerer bu durumu.

YİNE SORMADAN EDEMEYECEĞİM,
• Kürdistan’a razı olmak üzere miyiz?
• Kerkük’ün Kürdistan’a başkent olmasına razı olup, işadamlarımıza Kürdistan’da iş mi bağlayacağız?
• Musul Kerkük vs. Petrolleri ile multi trilyoner olan, Barzani, Talabani ve Aptullah Öcalan dan dış borç alıp, Boğazda gökdelen mi yaptıracağız?
• Bizdeki bu rezervler niye bunca senedir değerlendirilmiyor? Hangi aşamadan sonra kimler değerlendirebilir? Bunca senedir bunların çıkarılmasını kimler engelliyor?

Saygılarımla
Yurtsever Yurttaş

22 Nisan 2008 Salı

KAMER GENÇ GİBİ 50 ADAM YOKMU MECLİSTE?

TBMM Genel Kurulu'nda AKP milletvekillerinin Tunceli Bağımsız Milletvekili Kamer Genç’e karşı bir kabadayılık girişimine, Sayın, Genç in sözü ile bir linç girişimi sergilediğine şahit olduk ve hiç şaşırmadık. Üstelik bu sahte kahramanların Genel başkanlarının olayı inkâr ederek, kabadayı bir gülümseme ile onaylar bir tavır içinde ve durumdan memnun olduğu izlemini edindik.

50 kişi, 50 sahte yiğit bir adama karşı saldırıya geçiyor,
breh, brehne yiğit adamlarmış bunlar... Evet bu yiğitlerin efsanevi hikâyeleri birikmeye başladı bu günlerde. Kulislerde bu kahramanlıklarını gülerek, anlata, anlata bitiremiyorlardır herhalde, şu yiğitlere bakın hele hele...

Bre yiğitler, eğer Kamer Genç'in söylediklerinden rahatsız oluyorsanız, yalan olduğunu ispat ederek Kamer genci Dünya âleme rezil edin de, adam yerden kalkamasın, bizde görelim haklılığınızı. Bu sahte yiğitlere, bu somun pehlivanlarına halkın vekâletlerini kullanış tarzlarından ve Kamer Genç'e karşı bu ''kahramanca'' girişimlerinden ötürü artı puan veremeyeceğimiz için üzgünüz.

Bu durumdan çıkan ve bizi memnun eden en önemli sonuç ise, işitme güçlüğü içindeki CHP’nin, Sayın Kamer Genci fark etmesi olmuştur, ayrıca Sayın Kamer Genci genel duruşu, korkusuzluğu ve dürüstlüğü için tebrik ediyoruz.

BAKIN OLAY NASIL OLMUŞ;

TBMM Genel Kurulu'nda Türkiye ile Katar arasında İmzalanan Askeri İşbirliği Anlaşması'nın onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın görüşmelerine geçilmesinin ardından, Kamer Genç söz alarak kürsüye çıkmış. Kamer Genç, konuşmasında Başbakan Erdoğan ve hükümete yüklenmiş ve “Siz ve çalışma arkadaşlarınız neden bu kadar çok Katar Kuveyt, Arabistan seyahati yapıyor? Demiş.

AKP’li vekil Enver Yılmaz, Kamer Genç’e bağırmış; “Şerefsiz, Başbakan’a hesap sormak sana mı kaldı?"

AKP Afyon Milletvekili Halil Aydoğan'ın araya girmesi üzerine Genç; Sen git, Tayyib gelsin, Benim muhatabım Tayyib, Katar'dan geldikten sonra kayboldu, nereye gitti?" diye konuşmuş.

Genç'in bu sözlerine AKP milletvekilleri sert tepki göstermiş. Genç’in konuşmasını tamamlayarak yerine oturmasıyla birlikte bir grup AKP milletvekili Kamer Genç’in üzerine saldırmış. Genel Kurul’da yaşanan gerginlik üzerine, oturumu yöneten Meclis Başkanvekili Güldal Mumcu, 10 dakika ara vermiş.

Kamer Genç
de Genel Kurul salonundan, CHP’li Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner, Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz, Hatay Milletvekili Gökhan Durgun’un da aralarında bulunduğu bir grup milletvekilinin koruması altında kulise çıkmış.

Genç’in kulise çıkmasının ardından yaklaşık 40–50 kişiden oluşan bir grup AKP milletvekili, yeniden Kamer Genç’in üzerine saldırmış. Aralarında Trabzon Milletvekili Mustafa Cumur’un da olduğu AKP milletvekillerinin tekme ve yumruklarından Kamer Genç’i yine CHP milletvekillerinin koruması kurtarmış. CHP milletvekilleri, AKP’lilerin yumruk ve tekmelerine karşı Genç’in üstüne kapanmış.

Bazı AKP milletvekillerinin, kuliste bulunan sandalyelerin üzerine çıktığı ve Genç’e ulaşmak istediği görülmüş. Meclis kulisinde yaşanan kavga, Meclis İdare Amirleri ve grup başkanvekillerinin araya girmesiyle önlenebilmiş.

Kavganın ardından AKP milletvekilleri Genel Kurul salonuna girerken, Genç bir süre Meclis kulisinde CHP milletvekillerinin koruması altında oturmuş. AKP’lilerin yumruk ve tekmeleri nedeniyle darbe almadığını belirten Genç, daha sonra Genel Kurul salonuna girmiş.


DEVLETİN GÜCÜ İLE SİNDİRME HAREKETİ

Devletin gücünü kullanarak gerçekleştirilen çeşitli sindirme hareketinden sonra, bu da bir sindirme çıkışıdır. Nedir bu şimdi? Ali esen baş kesen mi bunlar? Yoksa bir kışkırtma planımı var. Kameraların kapatılması planlandığı şüphesini arttırıyor, statü ve dokunulmazlıkları böyle haklar veriyor mu bu kişilere? Bu bir suçtur hele planlandıysa daha büyük suçtur ve sicillerine işlenmesi gerekir, hesabı ilerde sorulmak üzere.

Nasıl bir şey bu şimdi? Görmezden gelmek mümkünmü? Milletin meclisinde oluyor bu olay, peki bu zorbalara ceza verecek kanun var mı? Halktan birileri tarafından sokakta 3 kişi tarafından yapılsa bu olay çete kapsamına girer. Bir kişiye 50 kişi, cezasız mı kalacak bu saldırı şimdi?

Bunlar bunu sokakta bir vatandaşa yapsa ceza görürler mi? Sokaktaki vatandaş kendini korumak için bunları devirse, nefsi müdafaa olur mu? Kim bunlar? Astığı astık kestiği kestik, yetki ve dokunulmazlıklarının sınırı nedir?

Saddam’ın oğlu Kutayın yetkilerine dönmesin bu iş, ortaya çıkan bu durumun acil ve kapsamlı olarak tartışılması lazımdır…
Muhalefet bu konu ile ilgili acil olarak soruşturma önergesi vermelidir bu açıkça bir sindirme hareketidir.

AKP’li vekil Enver Yılmaz, Kamer Genç’e bakın nasıl bağırıyor; "Şerefsiz, Başbakan’a hesap sormak sana mı kaldı?"

Vay canına şu işe bakın, "Padişahım çok yaşa" Yahu zaman yolculuğu yaptıkta haberimiz mi yok bizim.



MEDYADA İLGİNÇ DEĞERLENDİRME VE TARTIŞMALAR!

Bu arada bu durum TV’lerde haberlere ve oturumlara konu oldu, oturumlardaki oturanlara diyecek söz bulamıyorum. Bu kıl tabire uyan zatlar neredeyse Sayın Kamer Genç i şiddet uygulamakla suçlayacaklar. Ne yani Kamer Genç mi koltuğundan kalkarak AKP’lilerin yanına mı gidip saldırdı? Adamlar alenen üstüne yürüdü Sayın Kamer Genç'in, üstelik meclisteki kameraları kapatarak.


Adam sadece açık konuşuyor, eğer söylediklerinden rahatsız oluyorlarsa, yalan olduğunu ispat ederek Kamer genci Dünya âleme rezil etsinler de, bizde görelim haklıyı haksızı. Esas bu açık sözlülükten rahatsız olanların bir listesini yapmak lazımdır.

Muhalif olanlarda savunamadılar bile meseleyi, niye? Çünkü geçmişten buyana not edilmemiş bu tarz saldırgan üslup ve tavırlar, bir tek ananı alda git akıllarda. Medyada inciler işleniyor gene, Efendim neymiş, Mecliste kibar olmak zarif konuşmak lazımmış; bunu Kamer Genç e söylüyorlar.

Haydi canım sende yukarıdaki üsluba baksanıza siz. Adam; "Şerefsiz, Başbakan’a hesap sormak sana mı kaldı?" Diye bağırıyor Kamer Genç e ve aynı cevabı almıyor. Ayrıca bırakın bu günü eskiden beri zarif olanlar zarar görmüş, geride kalmıştır parlamenter sistemde.

Böyle durumlarda, mevcut durum nasılsa ona göre davranmak esastır. Birisi öfke hitabet sanatıdır diyordu, sınırları korumazsan, birileri seni batıya gidiyoruz diye çölün ortasında bırakıverir, bir araba da sopa yersin, saflığın âlemi yoktur.

Bu sindirme hareketine dikkat etmek gerekiyor, yine bir sürü şey geldi aklıma. Ben sosyal biriyim bir sürü şey yaşadım bu güne kadar ve bu zorbalık üzerine de çok şey yaşadım, buna değineceğim.

ZORBA

Zorba bencildir, empati yapamaz, empatiye ihtiyacı da yoktur çünkü kendi çıkarları dışında hiç bir şey önemli değildir. Zaten duygudaşlık yapsa kendi çıkarı yürümez, kendi çıkarlarını karşıdakilere zorla dayatır, hile dâhil her türlü yöntemi uygular tepeden bakar, duygusal şiddet uygular, amaç kesinlikle başkalarının aleyhine de olsa kendi çıkarlarına uygun hedefe varmaktır.

Bu karakterde kişilerle hayatınız kesiştiğinde, güler yüzlü ve her şeyin mükemmel göründüğü ortamda bile, sürekli her şeyin her oluşumun onların lehine ve çıkarına çalıştığını hissedersiniz.

Bu gibiler gittikçe her alana girer, sizin özgürlük alanlarınıza da girer, buna da hakkı olduğuna başkalarını ikna edecek çok inandırıcı sebepler de yaratabilir. Siz ses çıkarmadığınız sürece sorun çıkmaz, ama süreç uzadıkça ve ilerledikçe çok geç olur, iyice kuşatılınca kurtulmak imkânsız hale gelebilir.

Bunlardan kurtulmak zayıf ve çekingen insanlar için çok zordur, çünkü kurtulmanın tek yolu yeter demek ve ipleri germektir, siz yeter deyip ipleri gerince bütün niyet ortaya çıkar ve bütün gücüyle saldırır. Bundan sonrası tasvip görmemekle birlikte kaçınılmaz olabilir.

Bu yüzden kanunların hakça işlemesi ve gereğini yapması gerekir, Yargıtay ipleri gerdi sonuçları, yavaş, yavaş ortaya çıkıyor. Şu anda merak ettiğim Muhalefetin ipleri gerip germeyeceğidir, germezlerse Sayın Kamer Gencin gereceği kesindir, kendisi milletten tam not almıştır, tebriklerimi sunuyorum.

MUHALEFET AYAKTA UYKUDADIR!

Uzun süredir parti ileri gelenleri arasında bu tarz sert ve saldırgan ithamlar ve suçlamalar yapılıyor. Yaşanan olaylar gelişmeler bellidir, tam bu gelişmelerin yaşandığı bir sırada, böyle bir saldırının olması düşündürücü ve ibret vericidir. Muhalefet ise strateji konusunda gene ayakta uykudadır.


Adamlar toparlanıyor, Stratejilerini gözden geçirip gelişmelere göre güncelliyorlar ve yeni ataklar gelişmeye başladı, ağır, ağır canlandırıyorlar. Zorbalıkta gündeme geldi, bu gelişmeleri inceleyip değerlendiren var mı?

Muhalefet olayların seyri hızlanınca hareketleniyor, sakinleşince rahatlayıp gevşiyor. Ortam sakinleştiğinde mücadelelerin bir sonucu olduğu sanısı oluşuyor, hâlbuki ortamı geren de sakinleştiren de karşıt güçler ve bu yöntem onların tak tik stratejik yöntemlerinin bir parçası olarak karşımıza çıkıyor.


Muhalefetin bu gerilme gevşeme eğilimi de dikkat çekici, adamlar bunun farkında, dikkatleri dağıtma ve gözden kaçırma yöntemleri var ve çok iyi kullanıyorlar, kendilerinin iyi izlenmediğinin farkındalar, adamlar çok kurnaz.

DEVLETİN GÜCÜYLE EFELİK UZUN SÜRELİ OLMAZ!

Çeşitli öfke nöbetleri ve serzenişlerden sonra, esip gürlemeyi sağlayan gücün, aslında devletin gücü olduğunun anlaşılmaya başlanılmasıyla birlikte, durulmuştu ortalık. Herkes rahatlamıştı, bütün Medya, sakin, sakin, AB den bahsediyor, Barosso vs. zatlar geliyor, üst düzey toplantılar, görüşmeler, açılışlar yapılıyordu.

Çok iyi durumdaymışız her şey yolundaymış havası veriliyordu tansiyon düşürüldüğü belliydi. Yargıtay davasından da bahsedilmiyordu, Hükümette hiç oralı değilmiş gibi, memleketi ileri götürmek için kesintisiz tam hız çalışıyor havasında idi, devamlı seyahat ve toplantı halindeydiler.


AB’nin Kapatma davasını kınaması önemliydi onlar için bunu bekliyorlardı. Sanki ispanya Türban çıkışı, türban yürüyüşleri gösterileri, kanun değiştirip laikliğin nabzını yoklama olayları, Yargıtay a hakaretler, Anayasa değişikliği için taslak atakları, YÖK ataması ve Devlet kurumları ile ithamlara varan çekişmeler vs. vs. sanki hiç yaşanmadı.

TSK’den gelen operasyon haberleri dışında, Güneydoğudan ve kuzey Iraktan da haber yoktu, neredeyse rüya gördüğümü sanacaktım, fırtına öncesi sessizlik vardı sanki. AB den bekledikleri sertlikte destek gelmedi, yeni bir aşamaya girdiler bu yeni bir dönem iyi izlemek lazım.

TAZELENME VE GÜÇ TOPLAMA!

Sayın, Tayip, ilk önce televizyonlarda omuzları çökük, yorgun mağdur ve üzgün olarak bir süre göründü, sonra {mosimage}birden kayboldu ortadan, bu çok dikkat çeken bir olaydı, düşünsenize Başbakan kayboluyor, bu halkın dikkatini çok çekti dahası çektirildi.

Bir tek Sayın, Kamer Genç hariç muhalefetin dikkatini çekmedi, çünkü çok büyük işleri var, Sayın, Kamer Genç büyük işlerle ilgilenmiyor o vatandaşlarının ve vatanının sorunları ile meşgul bu yüzdende gittikçe büyüyor.


Hâlbuki bu seyahatler ve kaybolma olayı, onların nefes alma ve Stratejik planlarını güncelleyip yenilenerek, mağduriyetten puan alma ve uygulamaya geçme aşamalarından biriydi aslında.

Dediğim gibi bir anda muhalefetin dışında herkesin dikkatlerini topladı, arkasından bulundu, Cuma namazından çıktı ve çocukları sevdi, bu 23 Nisan öncesi halkla ilişkiler hazırlığıydı ve kürsülerden sert konuşmalar yaptı, konuşması aşağıda verilmiştir, bu sırada muhalefet yine uyuyordu…

İşte Kamer Genç tam bu aşamanın başında tazyik yaptı, muhalefet oluşumları izlese ve olayların farkında olarak Kamer Genç e destek verilse, bu sorular devam ettirilse deşilse yaratmaya çalıştıkları etki kırılacaktı ve karşı etki oluşturabilirdi ama bu olmadı.

Kamer genç in sözlerinden biride, Katarda ne var niye katara gidiyorsunuzdur. Ben ek yapayım Katar şu meşhur Medeniyetler İttifakının ta içinde ve katar kraliçesi çok büyük para koyanlardan biri ve Katarla para ilişkileri var. Arap ülkeleri ile olan bu bağlantıları Devletin incelemesi lazım ama nasıl, Devleti kim kontrol ediyor?.

Kamer Genç bu işlerin farkında ve bilerek konuşuyor, ciddi olarak korunması lazım. Tabii Muhalefetin stratejiymiş halkla ilişkilermiş bu konularla hiç ilgisi alakası yok, kapalı devre çalışıyorlar, yahu hiç mi uğraşmadınız bu işlerle, hiç mi bunlardan anlayan adam yok içinizde?

Sahada neler olduğunu, kimlerin ne halt ettiğini ve sahadaki bütün hareketleri en ince noktasına kadar izlemek kaydetmek ve değerlendirmek zorundasınız. Aksi takdirde göremez engelleyemez, başaramazsınız kendinizi de bizi de batırırsınız. Kamer Gencin sorularını daha detaylı sormak, bütün yanlışların ve bu saldırının hesabını kapsamlı soruşturma önergeleri vs. tepkilerle sorgulamak zorundasınız, yapamıyorsanız bari Kamer Genci koruyunuz.

Dediğim gibi RTE bir süre kayboldu sonra bulundu, Cuma namazından çıktı, çocukları sevdi ve Grand Cevahir Otel'de gerçekleştirilen Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği'nin (MÜSİAD), 17. Olağan Genel Kurul Toplantısı'nda konuştu;

SAYIN, ERDOĞAN BAKIN NELER SÖYLÜYOR;

"Para da cıva gibi kendisi için uygun zemin neresiyle oraya gider. Türkiye'yi şu anda uygun zemin olarak görüyorlar. Küresel sermaye yatırımlarındaki düşüş bazılarını neşelendiriyor. Bunun nedenleri üzerinde durmuyorlar, korkuyorlar. Sınırlarını dar tutmaktan dolayı kendilerine övünç payı çıkarmaya çalışıyorlar.''


Soru 1- Peki o cıva gibi Paranın, gitmek isteyeceği kendisi için uygun zemini bir tarif edermisiniz? Türkiye'yi şu anda niye uygun zemin? Bu cıva gibi para, karakaşımıza, kara gözümüze mi geliyor? Bu arada bu Beyefendi bu büyük adam bizi korkak yerine koyuyor.

Sayın, beyefendi;

Sizin kabinenin korkmadan imzaladığı anlaşmalar yüzünden, Ermenistan’a gidecek, ağrıya kadar olan bölge için, Barzani ile iş arkadaşlarına ve büyük ağabeyleri ne gidecek olan güneydoğu için,
Rumlara kurban edilecek Kıbrıs Türkleri için, Elden gidecek olan ege için,
Türkiye’nin Türk Milletinin şerefi, haysiyeti ve bağımsızlığı için, biz ölmeye hazırız, ne korkması.

Biz herkesin Bayrağına ve sınırlarına saygılıyız, herkes de bizim Bayrağımıza ve sınırlarımıza saygılı olsun, aynaya bakan biz değil sizsiniz. Sizin geniş tuttuğunuz sınırlarınızın genişliğini sağlayan uluslar arası globalleşme hareketiyse ve o büyük hayaller bunun içinde bizi eritmek ise, bunu bize yutturmak o kadar kolay olmayacaktır, yani her şeyin farkındayız, bu böyle biline.

Beyefendi devam ediyor; ''1940'ların Türkiye'sine takılıp kalmışlar. Oradan bir adım öteye geçemiyorlar. Keşke Misakı Milli sınırları olsa, o kadar da değil. Bunlar Ankara'ya, İstanbul'a sıkışıp kalmışlar. Dünyaya sağır, kör gelişmelerden haberi yok.''

Bu beyler devrimci oldu, Sanki AB’nin her dediğini yapanlar onlar değil, imzaları itirazsız atmaya devam ederlerse, bu Misakı Milli sınırları da kalmayacak, Ermenistan, Kürdistan derken, haberleri var mı bilmem. Tabi bu beyler Uluslar arası sermaye ile birlikte, büyük güçlere ulaşacağı için ABD den fetva verirler bize. Bizim Muhalefet için, Sağırlık, Körlük biraz doğru olmakla beraber tam doğru değil.

Soru 2- Takılıp kalmadığınız 1940'ların Türkiye'sinin ötesi nerelerdir? Herhalde 1950 den sonraki kendi zihniyetlerinin Türkiye yi getirmeye çalıştıkları ve gömecekleri yer olsa gerek. Liboşlarla beraber uyguladıkları, Ekonomi Politik programlar düzemi çıkardı sanki Türk milletini de, bundan sonra hayır gelecek bu zihniyetlerden.

Beyefendi devam ediyor; ''Kuyu kazmakla, engel çıkarmakla, başaranların altını oymakla meşguller. Lafla işler yürümüyor. Türkiye'de siyaset yapma tarzının bunu kavrama zamanı gelmiştir. Artık kararlı bir Türkiye var" İyimser bakış, ekonomi noktasında hayati derecede önemli. Bunu bozduğunuz anda beklentiler de bozulacak, karamsarlık hâkim olacak ve göstergeler tersine dönmeye başlayacaktır. Bunu yapmaya iktidarıyla, muhalefetiyle hiç kimsenin hakkı olamaz.''

Neleri başardıklarının bir ara dökümünü yaparız. Bu "İyimser bakış" a çok güveniyorlardı, aman ekonomi sarsılmasın diye kimsenin hareket edemeyeceğini zannediyorlardı, (yandaşları gazetecilerin yazılarını hatırlayın) Millet bunları takmayınca şaşırdılar.

Sayın, Kemalistler! Taş koymayın adamların işine yahu, iyimser olun, ne güzel işte işler yolunda, uluslar arası sermaye ile işler, tıkır, tıkır yürüyor. Doğuda da enerji ve iş tonla, ilerde işler daha da iyi olacak bunların peşinde bu beyler.

MONETARİSTLER İŞBAŞINDA!

AKP içindeki doğu kökenlilerden hiç kimse bahsetmiyor, birileri arka planları ile beraber kamuoyuna bir tanıtsın bu beyleri lütfen, bu işinde muhalefet olarak Sayın, Gence kalacak büyük ihtimalle. Halkın ümüğünü sıkıp, Kamunun parası ve imkânları ile kaynak kullanıp, alt yapılarını da hazırlanıp, İstanbul da finans merkezi oldu mu demeyin keyiflerine.


Bırakın Milletin kaderini teslim etsinler sermaye sahibi uluslar arası Komprador tacirlere, bırakın Milletin kemiklerini Emperyalistler ısıtsın, kredi kartları ile yabancılar boşaltsın ceplerini. Bırakın Milletin aç karnını emperyalistler elinde tutsun.

Bırakın yahu iyimser olun "Artık kararlı bir ‘’Türkiye’’ var" adamlar kararlı işte, rahat bırakın, bakın o zaman kılını kıpırdatabilir mi Türk Milleti, Türk Ordusu ve Kurumları ile Türkiye Cumhuriyeti, o zaman kimse engel olabilirmi bu kahraman beylere. Millet zararı göze alınca, bir tek oylarla gelen vekâlet kaldı ellerinde, bu yüzden Demokrasi diye bağırıyorlar, sanki kendileri Demokrasi uyguluyormuş gibi, dikkatli olunuz sıkıştıkça saldırgan olacakları kesindir.

Beyefendi devam ediyor; ''Bunlar devletin malını mülkünü sattılar diyorlar. Hiç sıkılmadan yapıyorlar. Biz şu ana kadar yapmış olduğumuz bu özelleştirmelerde 30 milyar dolara yakın bir gelir elde ettik. Bunlar tamamen şeffaf bir şekilde yapılan, ciddi bir kısmı zarar eden kuruluşlar.

Bizim bu dönemde sadece IMF'ye ödediğimiz borç miktarı 23.5 milyar dolardan 6.9 milyar dolara düştü.Göreve geldik 26.5 milyar dolar rezervi vardı, şimdi 72 milyar dolar rezervi var. 13.5 katrilyon nema ödedik. İşçinin, memurun parasını almışlardı.

Biz işçimizin, memurumuzun o paralarının da tamamını ödedik. 30 milyar nerede, bunu görmüyorlar mı? Ayıptır, yazıktır. Ben iktidarı eleştireceğim diye bu rakamları saptıramazsınız. Artık hortumlar kesildi. 22 bankanın fona devredildiği bir Türkiye, şimdi ise fona bankası devredilmeyen bir Türkiye var" dedi.

Vay canına, adamlar ne hizmet etmişte biz farkında olmamışız. Vicdanım sızladı yahu, devletin malını mülkünü sattılar diyormuşuz; evet diyoruz, zaten satmadık da demiyor adam, bir sorun hele niye sattık diyor. Kamu iktisadi teşekküllerinin bir kısmı zarar eden kuruluşlardı diyor; bir kısmı zarar ediyormuş, peki zarar etmeyenler, hatta kar edenler niye satılmış? Dahası, zarar edenleri kim zarar ettirdi? Bunları açarız hep.

IMF'ye ödediğimiz borç miktarı 23.5 milyar dolardan 6.9 milyar dolara düştüdemektedir beyefendi.

Peki Özel sektörün Dünyadaki başka kaynaklardan aldığı 130 milyar dolar borç nedir, hemde Devleti kefil ederek. Bunun ne kadarı Devlet tahvillerine yatırılarak Devlete borç verindi? Ne kadarı ABD fonlarına yatırıldı?

Devletin iç borcundan bahseder misiniz lütfen biraz. Dış ticaret açığından, cari açıktan, Devletin kefaleti ile dış borç alan, bunu üretim dışı rant çarkında kullanan ve Devlete iç borç veren hür teşebbüsten. Vergiden muaf tutulan Yabancı sermayeden, dışa bağımlı ve kazık enerjiden, çöken tarımdan, Hibrit tohumlardan, hormonlu gıdalardan, vs. vs. vs. bahseder misiniz biraz.


Hırsızlara, vurgunlara hortumlara gelince, onların çetelesini Sayın, Sadettin Tan Tan, CHP ve bir sürü yurtsever şerefli vatandaş bilim insanı da tutuyor, onlara sormak lazım, gün gelir, devran döner gelir sırası…

Beyefendi devam ediyor; "Sosyal güvenlik yasasını çıkarttık. Biz işimizi yapacağız, iş üreteceğiz. Çok şükür Türkiye ve milletimize başarılar yaşattık. Bunları yaşatmaya devam edeceğiz. Yeter ki millet olarak, sivil toplum örgütleri olarak kazanımlarımıza sahip çıkalım.''

Hadi bütün bunları biraz açalım;

Güvenlik sistemlerinin emeklilere vermesi gereken maaş ve ödemeler, Devletin iç borcu olarak kabul edilmekte ve bu borçtan kurtulmak için planlar yapılmaktadır, işin aslı budur. Çıkarttıkları Sosyal güvenlik yasası, bireysel emeklilik sistemini üstlenecek uluslar arası sermayenin uygun gördüğü biçim ve kapsamdadır, yani büyük ihtimalle beraber planladılar ve buda bu sistemin özelleştirilme hazırlığıdır...


Aslında, Emeklilere verilmesi gereken hizmetler, insanların bin bir çile ile ödediği primlerin karşılığıdır, burada, özel sektöre devredilmek istenen nedir ve kimlerdir. Kamu kaynakları niye kamu lehine harcanmazda, Sermaye kesiminin lehine harcanır? Kamu yönetimi niye kamuya değil de, sermayenin keyfiyetine uygun hareket eder?

Sosyal güvenlik kanunun iyi bir sonuca ulaşmasını bekliyorduk, çünkü önemli bir gereklilik olduğunu biliyoruz ama sosyal içeriğe önem verildiği ve bu özelleştirme niyetinden vaz geçildiği takdirde, fakat bütün genel uygulamalara bakılırsa, bu zihniyetin millete bir şey vermeye niyeti yoktur, bari şunu açıkça söyleseler. Maaşlar ilerde artacak da demesinler çünkü uygulanan Ekonomi politik program buna engeldir ayrıca işgücü maliyetlerini arttıramazlar.

Soru 3 - Palavrayı bırakın, Refah vaad ettiğiniz insanların gelirini, yani sizin deyiminizle, İşgücü maliyetlerini yani bizim deyimimizle Milletin aylık gelirini arttırabilir misiniz?

BİREYSEL EMEKLİLİK!

Bireysel emeklilik için televizyonlarda tanıtım teşvik çalışmaları sürüyor, özel emeklilik sistemlerini özendirerek, özelleştirmenin yolu döşeniyor. Kayıt dışının sebebi, İnsanların emeklilikten sonrada çalışması imiş, bunu önlemek için mezarda emeklilik şartmış; Gerekçeleri bunlardı en yetkili ağızlardan dinledik. Milletin üç kuruş gelirini biraz olsun arttırabilmek için ikinci iş yaptığı herkes için malumdur.


Bilindiği gibi emekli olduktan sonra çalışanlara yaramayan destek primi uygulanır, yani prim kaybı söz konusu değildir, bu bahane boştur ama asıl olan bunu işverenler ödemek istemez. Kayıt dışını önlemenin en iyi yolu sendika üyeliğini mecburi yapmak ve yöneticileri sorumlu tutmaktır; bu yapılır mı acaba? Yapılmazsa niye yapılmaz?

İşçi ve memurların örgütlenmeleri imkânsızlık derecesinde zordur, Anadolu da sendika işverenler tarafında öcü muamelesi görür, sendikaya girme düşüncesi bile kovulma sebebidir.

Soru 4- Bu konuyu, sivil toplumun yasamaya katılımı ve uyum yasaları ile beraber kapsamlı ele alacak bir kabine var mıdır görünürde? Bunları bahane ederek milletin istikbalini sermayeye teslim etmeye çalışıyor birileri.

Beyefendi devam ediyor; ''Ülkemizin terörle mücadele verdiği bir anda attığımız adımlar halkımız tarafından çok iyi bilinmektedir. Terörle mücadelemiz yine aynı kararlılıkla sürecektir. Mafya ile çetelerle mücadelemiz aynı kararlılıkla sürecektir. Çünkü bize milletimiz görev verirken, 'buralarla mücadele edeceksiniz' diye verdi. 'Tüyü bitmemiş yetimin hakkını koruyacaksınız' diye verdi. İftiralar atılır önemli değil. Güneş balçıkla sıvanmaz. Bunların mantığı iftira at, tutmazsa iz bırakır. Bizim kapımız bunların attığı çamurlara kapalı.

Güney doğu ve kuzey ırak meselesine gelince, herkesin neler yaptığını izledik. Kimse kimsenin yaptıklarını kendi marifeti olarak göstermesin, yapılanlar ortada. Barzani geri planda yumuşak konuşuyor, Talabani öne çıktı bu sıralarda. Irağın bütünlüğünden bahsediliyor, aslını isterseniz hiç inanasım gelmiyor bunlara. Tarih: Nisan 2008

Beyefendi Irak cumhurbaşkanı ama Talabani’nin ta kendisi, ya Sayın Zebari oda Barzani’nin yakın akrabası. Irak Cumhurbaşkanı ve Başbakanı ile görüşünce, kuzey ırak Kürt yönetimi ile görüşmüş oluyor bizimkiler. Zaten oradaki görev dağılımı da büyük ağabey tarafından belirleniyor herhalde. Ne düzeyde görüşüleceği karışık, öyle desen değil, böyle desen değil, öyle çok yalan dinledik ki tersimiz döndü.

Soru 5 - Habur kapısından beslenen ve imar edilip kurulan Kürdistan olgusuna karşı mısınız, Değilmisiniz?

ERGENEKON

Milli görüşün ve müttefiklerinin, stratejilerinde güncelleme safhasına girdikleri anlaşılmaktadır. Mafya ile savaş dedikleri de bu Ergenekon meselesi. Kalp hastası İlhan Selçuk u bile Reis diye paketledi adamlar.

Sayın Sadettin Tan Tan, halkın sağduyusuna güvenenlerden, köşe olacak imkâna sahipken elinin tersi ile itip, Devleti yurttaşı için kendini öne attı, güvendiği vatandaşları gitti oyunu kime verdi, açtığı dosyalar yüzünden dünya kadar dava ile uğraştı, adam senelerdir bağırıyor hırsızlık her yere sindi, nüfuz tacirleri iş bitiriyor diye kimse ilgilenmedi. Sağda veya solda görünmüyor sadece doğru biri. Bunlar onun giriştiği geniş temizlik hareketini kendilerine mal edip kaymağını sıyırıyorlar.

Eski yazılarımdan bazı paragrafları, zaman, zaman tekrarlıyorum bunun için özür dilerim ama gerekli oluyor hoş görünüze sığınıyorum. Ergenekon un ne olup olmadığı zaman içinde ortaya çıkar, bizim millet bu işlerin tarihçesini biliyor. Kimlerin nerelere sızdığını, din iman adına neler yaptığını, aydınlarımızın nasıl katledildiğini, bazı uyanıkların bunları çıkarı için kullandığını, herkes biliyor. Ayrıca bu kadar sorun varken Ergenekon un şu aşamada en önemli gündem olmasının, memleket için ne derece önemli olduğu da tartışılır, esas mesele bu işin kötü amaçlı kullanımının boyutlarıdır.

Bu sırada, bunlar yoğun çalışıyor yine, bunların en önem verdiği ana mesele, halkın beynine inerek yakın tarihin ve devrimlerin izlerini silmek ve geriye dönük yorum programlarla halkın hafızasını yenilemek ve halk desteğini arkalarında tutabilmek. Bunu da anlatımı basit kolay anlaşılır programlarla ve sinema veya dizi filmler ile yapıyorlar. Muhalefetinse bu konuda hiç çabası yok, farkında bile değil gibiler sanki.

Diğer kapalı devre yapılanmalarda büyük olmalarından dolayı, kapalı devreyi sürdürüyor faaliyetlerini. İstediğin kadar Nutuk’u yayınla, kimse dinlemez bu halk kolay tüketilen şeylere alıştırıldı. Yasama, Yargı, Yürütme malum üç güç, her kesin dilinde.

Esasında güçlerin dengesi için bir dördüncü güce, yani Sivil Toplum gücüne ihtiyaç var. Yasama Yürütme ve Yargının ve Sivil toplumun bir bölümü, senelerdir uyuduğunuz için, işte bu Halkın beynine inme yoluyla gitti. Eskiden liboşların sarmaladığı halk, şimdi Dinle yumuşatılıp çağdaş yöntemlerle uyutuluyor.

MUHALEFET UYKUDA!

Senelerdir büyük hasar alınmıştır, geride kalan Devleti koruyacak Devlet Kurumlarına da dayanılmaması, onlar görevlerini yaparken gevşenmemesi gerekir, çünkü bu Kurumlar gücünü Milletten alır. Muhalefet yanlış yerleri kazarken halkın beynine inerlerse her şey heba olur, her kez her şeyi ciddiye alsın bu kadar sorunun arasında birde bu yanlışlıklarla mı uğraşacağız.


Her kez vatana görevini yapsın, düşün peşime sizi selamete götüreceğim anlayışı uygun değildir. Bu Sayın Demirel’in kurtar bizi Baba dönemini hatırlatmaktadır. Burada görev, komple sivil inisiyatifindir, bir ya da iki kişinin kurduğu partinin, ya da derneğin değil. Nispeten iyi bir şeyler yapanlarında, parti kuracağım, kitleleri yönlendireceğim diye biteviye kapalı devre çalışması da sakıncalar yaratır, bu konuyu sonra açacağım çünkü uzun konu.

Yaptıkları çok yanlış varken Muhalefet partileri ve bütün Muhalif kesimler niye bazı önemli konuların üzerine gitmiyor? Tamam, bazı konularda iyi takipteler ama yetersiz. Anayasa Mahkemesi Başkanının Recep usta Restorandaki görüşmeleri, tarafsız hukuk etiğine ve kurallarına uydumu? Raportörün süre tahdidinin olmaması ve araya kanal Türk’le ilgili çalışmanın sokulması da ayrıca dikkat çekicidir ve ipuçları vermektedir. Muhalefet bu konularda hiç bir çıkış yapmadı.

Muhalefetin, birçok karmaşık ilişkilerin ve bu gibi bazı olguların üzerine topyekûn gitmesi gerekmektedir. Kapatma davası konusunda, Anayasa Mahkemesinde olanlar şu anda AKP nin mikroskopla incelediği ve planlar yaptığı en kritik meseledir. Çelik çomaklara uyanık olarak, hiçbir ayrıntının atlanmadan izlenmesi ve hızlı olunması bir aciliyettir. Beni rahatsız eden, Muhalefetin alakasız hali, bu ağır aksak kağnı gidişidir. Sosyal, insancıl, dinamik ve sevgili birileri var mı oralarda? Ne bu yahu yedi sağırlar birbirini ağırlar.

Adamlar hızlı, türlü entrika tezgâh aldı yürüdü, Vatan gidiyor Vatan, bağımsızlık, Özgürlük elden gidiyor, teslim olacaksanız söyleyin de nerde olduğumu bileyim, korkakların içinde yaşamayıp şerefimle öleyim.

Kamer Genç gibi 50 adam yok mu mecliste?

Teslim olacaksanız söyleyin de nerde olduğumu bileyim, korkakların içinde yaşamayıp şerefimle öleyim.

Saygılarımla
Yurtsever Yurttaş