14 Mart 2009 Cumartesi

PRESİDENT OBAMA’NIN GÜLÜCÜKLER DAĞITAN EKİBİ

Bir süredir yerel yönetim seçimleri için propaganda süreci hızlandı ve birbiri ile çelişkili olaylar cereyan ediyor yine. Ergenekon meselesi yine gündemde ama yargılama sürecinden çok, bir kısım Medyanın, suçluyu suçsuzu aynı kefeye sokan ve Türkiye’deki bütün Muhalefeti hedef alarak saf dışı etmeye çalışan, telaşlı ve heyecanlı faaliyetleri öne çıkıyor.

PKK’lıların ifadeleri ile Paşalar tutuklanıyor ve bu konuya bağlı bazı yürüyüşler gösteriler tertipleniyor. Üstelik bu faaliyetler İsveç Kürt enstitüsünde yetişen kişilerin çabalarıyla ve malum Kuzey Irak yapılanmalarına paralel gelişiyor.

PKK'nın adı var kendi yok, iyice kuşa döndü bu örgüt. Son kullanma Tarihi dolmak üzere olan ve mitoz bölünmelerle parçalanan bu örgüt kaç parça, mali kaynaklarını ve faaliyetlerini kimler yönlendiriyor belli değil. Barzani kuvvetleri içindeler, ABD ye paralı askerlik yapıyorlar vs. vs. bilinen bir sürü dedi kodu var, belliki niteliği değiştiriliyor. ABD, PKK düşmanımız tasfiye edilecek diye açıklamalar yapıyor, buna rağmen Kürt kedisi vermem diye ortalığı ayağa kaldıran Talabani ve asıl sorumlu Barzaniden çıt yok.


Geçmişte PKK ya destek veren Emperyalistlerin PKK ile işbirliğinden oluşan eski pisliği, Ergenekon sarmalı ile TSK ya bağlama çabası dikkat çekiyor. İşbirlikçileri de bu konuda yoğun çalışıyorlar ve Emperyalistlerin tezleri gittikçe yerleştirilmeye çalışılıyor.

Bütün bu faaliyetlerin amacı, TÜRKİYE HUKUK DEVLETİNİ cebren ve hile ile yıkmaya resmen teşebbüs olduğu halde, bu çalışmalarada kimse engel olamıyor. TSK ya saldırı dorukta, paşalarımız Hükümeti yıkmaya teşebbüsten tutuklanıyor, halbuki TSK'nın Cumhuriyeti koruma kollama hakkı saklı.


Bu işin sonunda, bu hainler tarafından PKK'nın eski eylemleri TSK'ya yıkılır. İnandırıcılık için PKK tasfiye ediliyor diye, Türkiye’den kandırılıp dağa çıkarılan bir grup zavallı genç kendileri tarafından, bir kısmıda Türkiyeye kırdırılabilir.

PKK tasfiye ediliyor safsatası ile kurban edilen bu gençlerin acılı aileleri de, malum kurnazların planladıkları bir iç eylem sürecinde, özgürlük vs. palavraları ile Türkiye ye karşı TSK yı kötülemek için kullanılabilir. Aslında biz, Dünyanın bir çok yerinden aşina değil miyiz bu entrikalara. Bu entrikaları anlamak için Şemdin Sakık ın kendi sitesindeki yazıları okuyunuz.

İşbirlikçilerin uzun süredir dış destekleri ile birlikte hazırladıkları alt yapı çalışmalarına dayanan faaliyetler, yandaş Medyada şu sıralarda yoğun olarak sürüyor. Söylenenler, anlatılanlar, imalar ortada. Ana hedeflerine yönelik faaliyetleri sürüyor ama dikkatler yerel yönetim seçimlerine yönlendiriliyor. Sanki her şey normal seyrinde ve olağan bir seçim ortamı yaşanıyor gibi davranıyor herkes.

Atışmalar, dikkatleri genel olarak Ergenekon sarmalının dedikodu tarafına ve AKP, CHP arasındaki söz dalaşına çekiyor. Bundaki amaç, esas olarak bilinç düzeyi düşük seçmenin, sağ kulvardan çıkmama kaygısından ve futbol misali iyi niyetli bir yarış heyecanından fayda sağlanmasıdır.

Aslında Mustafa kemalin boşluğunda, yeter söz milletindir çıkışı ile yükselen Anadolu rantiyecilerinin ve Sayın, Demirel’in usta olduğu bir yöntemdir bu Sağ sol futbolu. Bu yöntemin etkisini anlamak için küçük bir araştırma yaparsanız, yediği kazığı atanın kim olduğunu bile bilmeden kendisini kazıklayana oy atan ve başarısına Televizyon başında zıplayan insanlar görürsünüz.

Bilinçsizlik had safhadadır, sağ veya sol kavramlarının içeriğini bile bilmeyen bir sürü insan, çok şey bilirmiş gibi davranmaktadır. Bu bilmiş vatandaşlara seçimle ilgili sorular sorarsanız, oynanan futbol muş gibi, hiç düşünmeden, anlamadan ‘’oyu kime vereceğiz ağabey Baykal’a mı?’’ cevabını aldığınızı görürsünüz.

AKP’yi oluşturan bu kişilerin ve zihniyetlerinin, aslında eskiler denilen ve AKP tarafından suçlanan partilerde de iş başında olduğu gözden kaçırılır. Buna bağlı olarak, aynı zihniyete oy verdiğini bilmeden, ‘’başka oy verecek adam mı var ağabey?’’ diyen ve oyunu aynı kişilere üç kuruşa satan bir sürü insanla da karşılaşırsınız.

SİYASİ PARTİLER KANUNU VE PARTİ KAPATMA

Bu çevrelerin, bu ve bu gibi ayrıntıları çok iyi değerlendirdiklerini artık hepimiz bilmekteyiz. Sivil toplumun yasamaya katılımı olmayan bir sistemde, halkı yanıltarak aldıkları vekâletler ile büyük ayrıcalıklar elde edip, despot bir yönetim yaratmaktalar. Buna bağlı olarak, denetimsiz bir ortamda emrivakiler ile Halkın aleyhine Ekonomi politikalar yürütmekte, buna da inanılmaz bir riyakârlıkla Milli iradenin tecellisi ve Demokratik sistemin gereği demektedirler.

Bilindiği gibi sınırsız milletvekili dokunulmazlığı ve Demokrasinin ilk adımları için şart olan, sivil toplumun Yasamaya katılımı konusunu sümen altı etmektedirler. Bu Dokunulmazlıklar konusunu ve bu çevrelere ayrıcalıklar veren siyasi partiler kanununun, despot bürokratik yönetime olanak sağlayan bölümlerini, kurnazca dikkatlerden kaçırıyorlar.

Demokrasi anlayışları palavra olduğu için, bu ve bu gibi ayrıntıları saklıyor ve Siyasi partiler Kanununun, sadece Parti kapatma ile ilgili kısmıyla oynayarak Partilerin denetimini zorlaştıracak düzenlemeler yapmaya çalışıyorlar.

Bu çevrelerin bu kıvrak işlerdeki yetenekleri, yine bu entrikalarda usta olan bilumum Emperyalist odaklardan büyük takdir görüyor. ABD ve İngiliz güdümlü TİHİNG THANK larla eskiden beri iç içeler, kısaca bu gibi işleri tezgâhlayan çevrelerle yakın ilişkiler içindeler. Bu çevrelerin faaliyetleri Emperyalist odakların destekleri ile birleşince, bize de gece gündüz yırtınıp sinir stres içinde bu entrikaları çözmek kalıyor.

Bu gibi ayrıntıları iyi değerlendirmenin yanına, son MHP, DSP vs. koalisyonundan sonraki seçimde yaratılan, eski sisteme alternatif ve mağdurların temsilcisi sanal halk önderi imajını da eklerseniz, elde edilen büyük avantaj ortadadır.

ŞU MEŞHUR ‘’ESKİLERİN PİSLİKLERİNİ TEMİZLİYORUZ’’ İMAJI.

Aslında şu meşhur “eskilerin pisliklerini temizliyoruz” imajı, bilindiği gibi çok avantajlı ama sanal yaratılan bir imajdır. Aslında, söz konusu yıllanmış ve kanıksanmış keyfi Parlamenter sistemi çatırdatan, Sayın, Sadettin Tan Tan’dır. Evet, bütün palavralar bir yana, MHP, DSP, ANAP koalisyon dönemindeki, içişleri bakanlığı görevi sırasında yapmıştır bunu.

Şu sıralarda kendisini kazıklayanlara oy atan balık hafızasının unuttuğu önemli şeylerden biridir bu. Meşhur soruşturmaları ile bu hortumcu gidişe dur diyenin, aslında Sayın, Sadettin Tan Tan olduğu nasıl bu kadar çabuk unutulabilir anlamak mümkün değil. Yani bu söylemler, bu gibilerin Hortum’larını kesen Sayın, Sadettin Tan Tan’dan çalıntı bir avantajdır.

Üstelik bu soruşturmalar, o dönemin Tarihe kaydı gereken en önemli faydası olarak ortaya çıkmaktadır. Sadece ayağına dolaşan bir iki sermaye grubunu batırıp, Sadettin Tan Tan’ın açık edip kestiği hortumları da, sanki kendileri kesmiş gibi davranarak bu avantajın üstüne konmuşlardır.

Aslında Sayın Tan Tan’ın görevden alınarak yetkisiz bırakıldığı dönemden itibaren, hortumların kesilmesi durmuştur. Hatta bu güne kadar önü alınamayan ve hala da devam eden hortumculuk, daha da organize olup, kanunlarla yasallaştırılan örgütlü bir yağma haline dönüşmüştür.

AKP İKTİDARDA DEĞİL DE SANKİ HALA MUHALEFETTE.

Söylemler ilginç, RTE başta olmak üzere, AKP kanadının, eylem, söylem ve davranışlarına bakılırsa, AKP İktidarda değil de sanki hala muhalefette. Halkın aleyhine işleyen ABD yanlısı Monetarist politikaları kendileri uygulamamış gibi, hala Halkı ezen kesimlere karşı halkı savunan sahte bir tavır sergiliyorlar...

Bilindiği gibi, muhteşem Davos çıkışı, son zamanların en önemli olayı olarak gündeme damgasını vurdu. Bu kesimin, ‘’büyük düşün’’celer içeren stratejilerini, bu muhteşem Davos çıkışına ve sanal olarak yaratılan Demokrasi rüzgârıyla avlayacakları oylara dayadıkları anlaşılmaktadır.

Bütün belirtilere bakılırsa, belli ki bu yeni yetme monetarist Kompradorlar, içte yürüttükleri “Despot yönetimin Mağduru” ve “mazlumların umudu” edebiyatını sürdürmeye kararlılar. Bu son çıkışla da, bunu evrensele yayarak, Müslümanlar başta olmak üzere Tüm mazlumların haklarını korumaya hazır Dini bütün lider, imajını yerleştirdiler. 2 Cumhuriyetçiler safsatası yetmezmiş gibi, uzun süredir evirilip çevrilen şu Yeni Osmanlı rüyalarını da, ağır, ağır gündeme soktukları anlaşılmaktadır.

Bana kalırsa bu Davos buluşması planlı, ama sanki daha basit bir çekişmeli diyalog bekleniyordu planlayanlar tarafından. Hal böyleyken, moderator üzerinden bilinen üslup doğaçlama gelişti gibi geliyor bana, muhatapların şapkasının uçtuğu hissediliyordu ve böyle olunca da olayın inandırıcılığı arttı gibi.

Bizde şaşırdık bu işe, Washington mutabakatı savunucuları nasıl olduda Mazlumların savunucuları oldular? Monetaristler, nasıl oldu da Emperyalistlere bayrak açtılar? doğru yolumu buldular diye şaştık kaldık bir ara. Tam ben ezberimi bozmaya ve destek vermeye hazırlanırken, melekler bu işte bir iş var bekle ve incele dediler kulağıma.

Bu kahramanca olayın arkasından Kahramanımız Anadolu’da peşrev turları atarken, İsrail in genel tavrı değişmedi. İsrail in Gazze ye saldırılarını kesintisiz sürdürmesine rağmen, olayların derinliğine inilmedi, yani gidişatta bir sorun vardı. Bu kahramanca çıkışın başladığı yönde, yani İsrail ve ABD ye karşı gelişmeyip iç politika ya malzeme olmaya başlaması da, olayın önem ve manasını ve zorunlu sınırlarını göstermeye başladı.

KRİZLER GEÇİREN MİLLETİN DÜNYAYA YARDIMLARI

Bazı yardım kanalları Halkımızdan trilyonlar topladı ve Gazze ye yardım ettiklerini, geniş bir halkla ilişkiler ve enformasyon desteği ile Dünyaya yaymaya başladı. Bu aşamadan sonra iç politikanın iyice öne çıkması da, yeni Osmanlı rüyasının ağır, ağır kamuoyuna sunulması da, Gazze konusunun bu gündemden geri plana düşmesi de çok manalıydı. Bütün bunlar sanki Holiwood da bir Sinema galasındaymışız da, bize yeni vizyona giren bir film sunuluyor hissini verdi bana.

Bu muhteşem çıkışın arkasından, İsrail in Gazze ye saldırılarını sürdürmesine rağmen, ufak tefek dolaylı karşılıklı atışmaların dışında bu çıkışın arkası gelmemiştir. Bu gerilimin, Gazze ye saldıran İsrail ve Birleşmiş Milletlerde İsrail’in kınanmasını veto eden, ABD ve İngiltere ye karşı gelişmemesi ilginçtir.

Bunun yerine Yeni Osmanlıcılık vs. söylemler yükselmiş, bu konuda yayınlar pıtrak gibi ortaya çıkmıştır. ABD’li Think Thang’çı ünlü Stratejist, George Friedman’ın; Türkiye’nin bölgesindeki gücünü artırmaya başladığını ve 2040 yılına kadar Osmanlı toprakları üzerinde yeniden hâkimiyet sağlayacağını söylemesinin, tam bu döneme gelmesi de ilginçtir.

Bu kahramanlık, sadece seyrindeki çelişkiyi göremeyen bilinç düzeyi düşük kesimleri büyülemiştir. Bu kahramanlığın arkasından gelen çelişkili süreç, bilinçli toplumsal kesimlerin gözünden kaçmamıştır. Üstelik bu çıkışı yapan bazı Kahramanlarımız, posta attıkları İsrail ve İsrail’in kınanmasını veto eden ABD’yi arkasına alıp, bize ziyaretleri sıklaşan ABDli yetkililerle birlikte etrafa gülücükler dağıtmaktadırlar.

Bu Kahramanların hedef şaşırıp, yerel yönetim seçimleri bahanesi ve yandaş Medya destek atışları ile TSK ve cümle muhalefete karşı saldırıya geçmesi de, üstelik bu yönde Kuzey Irak kaynaklı destekleri de çok manalı durmaktadır.

Bundan sonraki süreçte, Muhalefeti susturmaya yönelik yeni tutuklama dalgaları gelişmesi de olasıdır. Uzun süredir zorladıkları Renkli Devrim benzeri ortak akıl kalkışmasından tornistan ettikleri görülmektedir. Uygulamaya koydukları yeni yöntemlerle yine kavramları çarpıtmaktadırlar.

Ustaca bir güncelleme ile kendilerini yasal taraf olarak kabul ettirip, Cumhuriyet savunan kesimleri de, kanunsuz ve çağ dışı gösterme yöntemine ağırlık verdikleri, bütün belirtilerden anlaşılmaktadır. Sanki Anayasa Mahkemesinin hakkında karar verdiği taraf onlar değil.

ŞU YENİ OSMANLICILIK GÜNDEME YERLEŞMEYE BAŞLADI.

Şu Osmanlıcılığın eskisinin hali belli de yenisine bir bakalım. Davos çıkışından sonra Filistin Gazze vs. havalisinde çok etkili heyecan dalgaları oluştu. Eskiden beri bu bölgede olanlar malumdur, ortalığa yayılan söylemlere göre, Arapların aklı başına gelmiş.

Derlermiş ki Osmanlıda huzur içindelermiş ve o güzel günleri özlerlermiş. Aslında Abdülhamit kahramanmış, bu Araplar bunu yeni anlamışlar. Abdülhamit, Mescit ül Aksayı ve Kudüsü korumak için neler yapmış, onu tahttan indirenler hainmiş.

Bu imanın Osmanlının son zamanlarında gücünü kazanan Türklüğe olduğu da açıktır. Bilindiği gibi saldırıların hedefinde Türklük büyük agırlık taşıyor. Yandaş Medyada, malum zatlar konuşuyor; İngilizlerle bir olup, Osmanlı ordusundaki askerleri öldüren Arapların, aslında Osmanlıyı arkadan vurmadığını, buna Osmanlının hatalarının sebep olduğunu ima edenler var.

Bu konularda öyle bir faaliyet var ki, zannedersin bütün İslam Ülkeleri, hatta Osmanlının hâkimiyetinde olan bütün bölge halkları, hatta buna ek, Osmanlının sefer yaptığı Türkî Cumhuriyetler bile yeni Osmanlıyı istiyor.

Peki, şu Suudilerle çevrelerindeki irili ufaklı petrol saltanatları ve işbirliği içinde oldukları Emperyalistler ne diyor bu işe? Ortam bu kadar boş mu? Evet, Osmanlıyı türlü entrika ile parçalayan güçler ne diyor bu işe? Madem kuracaklardı niye didiklediler? Ürdün, Suriye ve İran ne diyor? Bizim yüksek makamlar, şu muhteşem servetleri ABD’de yatan hürmet edilesi bedevi Suudi kıralı ayaklarına getirebilecek mi? Yoksa biz mi gideceğiz yine muhteremin ayaklarına…

ABD ve İngiltere Stratejileri doğrultusundaki malum düşünce kuruluşlarının desteği ne boyutta? Bizimkilerin yakınlaştıkları Suudilerin, Katarın vs. finansmanı ile mi dönüyor bizde bu işler? Yabancılara satılan bankalar, Dünya krizine rağmen niye Kredi kartı vermek için yalvarıyor Millete? Bu soruların cevaplarını merak ediyorum ben.


ABD‘li ünlü Stratejist George Friedmanın, Türkiye’nin 2040 yılına kadar Osmanlı toprakları üzerinde yeniden hâkimiyet sağlayacağını söylemesi, ciddiye alınmaması gereken bir şey midir? George Friedman, ABD’nin en önemli stratejik araştırma merkezlerinden biri olan Stratfor’un başındadır ve George Friedman, ABD Savunma Bakanlığı’na yakınlığı ile tanınıyor. Söylediklerini ciddiye almamak mümkün müdür acaba.

THİNK THANG (DÜŞÜNCE KURULUŞLARI) TOPLANTILARI.

Uzun süredir, Amerikalı Think thang (düşünce kuruluşları) Türkiye’de üst üste toplantılar düzenliyorlar, bunlar bu güne kadar neler planladılar ve ne planlıyorlar? Bu toplantılara kimler katılıyor? Bunları bilmek zorunda değimliyiz? Niye Medyada işlenmiyor gizli tutuluyor bu toplantılar?

BU KURULUŞLARI KİMLER FİNANSE EDİYOR?
ÖNCELİKLE İKİYE AYIRMAK GEREKİYOR.


A) Bağımlı düşünce kuruluşları “İstihbarat örgütlerinin kurdukları düşünce kuruluşları, “Siyasi partilerin kurdukları düşünce kuruluşları,”Özel şirketlerin kurdukları düşünce kuruluşları “Belirli ekonomik Vakıfların kurdukları düşünce kuruluşları

B) Bağımsız düşünce kuruluşları “Demokratik sivil toplum vakıflarının kurdukları düşünce kuruluşları “Üniversitelerin kurdukları bağımsız düşünce kuruluşları, “Özel şahısların kurdukları bağımsız düşünce kuruluşları.

Palavraları, gizlemeleri bir yana bırakırsak ABD’nin planlarını herkes biliyor artık. Yok, Türkiye’yi önemsiyorlarmış, yok biz dostmuşuz, köklü ilişkilerimiz varmış falan filan, bunların hepsi palavra. ERK çantada keklik, belirtilere bakılırsa ABD Derin Devletinin, esas TSK’ni kullanmak için kavramak istedikleri ortada.

Bu yeni Osmanlı Rüyasının kapsadığı bölgeye bir bakın, kuzey Afrika, Orta Doğu, Kafkasya, Hazarın çevresi vs. yani tam Dünya enerji bölgelerine denk düşüyor. Misis Clinton’ın sempati ziyareti sırasında, “Türkiye bizim için önemli, Türkiye’ye Hazar Enerji kaynaklarının kontrolünde ihtiyacımız var” demesi de yapbozu tamamlıyor.

Bütün bu belirtilerden ve TSK ya karşı bütün saldırılardan besbelli ki, TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ’Nİ ele geçiremediler. Bir okşuyorlar bir saldırıyorlar, TSK ya saldırıların bittiği yerde, bilin ki mağlup olduk. Bu aşamada biliniz ki nesillerimiz ORTA DOĞUDA, ORTA ASYA’DA, KAFKASYA DA, TRABLUS’DA, bizde, bu bölgedeki Ekonomik, Politik ve Toplumsal karmaşalar içinde helak olacağız demektir.

HERKES AKLINI BAŞINA ALSIN!
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ’NE SALDIRI SÜRÜYOR…


Herkes aklını başına alsın TSK bunları yutmuyor ve böyle bir maceraya razı olmuyor bu yüzden saldırı altında. Eskiden beri tüm sıkıntılarımızın altında, bu çıkarcı palavracıların faaliyetleri yatıyor, eski kontr gerilla, bu işbirlikçilerin ittifak içinde olduğu ABDnin numarasıydı, bunu herkes anlasın artık. Demokrasi imiş, hadi canım sizde, çevirdikleri dolaplar yüzünden, bunların kendileri gibi entrikacı işbirlikçileri hariç, senelerdir sürünüyoruz sayelerinde.

Poliste Ordu kuruyorlar, herkesin konuşmaları dinleniyor, muhalif her hareket dinleniyor ve susturuluyor. Sokakta yürüyüş tertiplemek, yasal Demokratik muhalif gösteriler bile Hükümeti düşürme girişimi olarak yorumlanıyor. Muhalefetin aldığı nefes takipte ama PKK ya da Barzani bağlantılı eylemler özgürce sürüyor uzun süredir.

PKK’lı ve Peşmerge şahitlikleri, ya da CIA bağlantılı hainlerin ifadeleri araştırmasız geçerli. Herkesin aldığı nefes takipteyken, Başbakana suikast girişimi nedense önceden haber alınamıyor ve Miting alanında farkediliyor.

Sokak eylemleri de var bu yönde, bunlara yasak yok, telefonları da dinlenmiyor herhalde ki, bu kesimler Türkiye Cumhuriyetine Karşı rahatça örgütleniyor faaliyet yürütüyorlar, bomba bile patlatıyor birileri.

Bu dinleme ve takip, yürüyüşler falan filan normal şeyler değil. Bütün bunlar gelişmiş ülkelerin istihbarat örgütleri ve işbirlikçileri ile birlikte uyguladıkları yöntemlerini çağrıştırıyor bana. Hatta ABD’nin kuzey Irakta PKK için bize verdiği içten pazarlıklı mavi boncuk misali istihbarat desteğini de çağrıştırıyor.

Şemdin Sakık ın kendi web sitesinden okuyun bunları, yani tavşan kaç tazı tut tezgâhlarını, dedim ya bir yerlerden tanıyorum ben bu yöntemleri. Üstelik düşmana ve terörist odaklara karşı olması gereken araştırma, eylem ve soruşturmalar, hayret bir şekilde Türkiye Cumhuriyetinin temel dayanaklarını, Türkiye Cumhuriyeti Hukuk devletinin paşalarını ve Cumhuriyetçi yurtseverlerini hedef alıyor.

Bu çevrelere her şey serbest, TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ’NE saldırı sürüyor. Samanyolu takımı işin başını çekenlerden, sürekli bastırıyorlar çünkü varlıkları bu konudaki başarılarına bağlı. Gata’ ya sevk edilen Paşalar için, Fethullah gülen; bu işte GATA KULLİ var diye mesaj veriyor, üstüne ne vazife ise. Bu konuya ilgisi dikkat çekiyor ve aslında bildiğimiz bağlantıları merak uyandırıyor.


Samanyolu takımının heyecanına ve cümle işbirlikçilerin faaliyetlerinin genel gidişatına bakılırsa, bu işlerde hala ABD GULLİ var. Gülenin uluslar arası ilişkileri malum, medyasının genel tavrına bakılırsa, tarafları ve amaçları da malum. Yine anlaşıldığına göre, President OBAMA’nın gülücükler dağıtan ekibine rağmen bu entrikalar devam ediyor, hatta daha da karmaşıklaşacak.

Numara entrika içinde boğulmak üzereyiz, sayın Hocalarımız ve az çok bilinçlenen kesimler her şeyin farkındadır ama yeterlimi?

Burunları boylarından daha uzun Pinokyolar ortalıkta özgürce entrika çeviriyor ve kimse bir şey yapamıyor. Yediği kazığı atanın kim olduğunu bile bilmeden kendisini kazıklayana oy atan ve kakasını yapınca sevinen bebekler gibi, başarısına Televizyon başında zıplayan insanlar varken işimiz zor demektir.

Herkes uyuştu, düşünemez hale gelmeye başladı, Medya desteği şart, sansür ve baskı ortada, boyun mu eğeceğiz yani şimdi Türkiye Cumhuriyetini Şeriata çevirenlere. Üstelik bunu Demokrasi talebi ile özgürlük adına yapıyor rolündeler. Aslında bunlar, despot ve saldırgan bir tavır izliyorlar, dahası Anayasa Mahkemesi kararı belli.

Yapılacak şeyler var, özgürlüğü kısıtlanan ve Demokrasi talep etmesi gereken kesimler aslında biziz. özgürlük taleplerimiz, AB ile ABD’nin Stratejik çıkarlarının sürtüştüğü noktalarda çok etkili olabilir.

Şu anda Sistemin geldiği yapı Despot Bürokratik idare yapısıdır ve bütün palavralara rağmen, Politik, Ekonomik ve Toplumsal açıdan halkın aleyhine çalışmaktadır. Benden söylemesi...

Saygılarımla
Yurtsever Yurttaş

13 Mart 2009 Cuma

ÜLKEMİZİ, MİLLETİMİZİ BU GÜNKÜ DURUMA GETİRENLERİ GÖZÜ KAPALI ALKIŞLAYAN KORKAK SIÇANLAR, HİÇ UTANMANIZ YOKMU?

Ülkemizi, Milletimizi ve Dünyayı bu günkü duruma getirenleri gözü kapalı alkışlayan, ya da buna pasif kalan korkak sıçanlar öldükten sonra bizi hatırlamasa da olur. Onlar gibiler, onursuz yaşamlarını sahte vaatler ve iğrenç kandırmacalar içinde, onursuz ve ucuz köleler olarak sürdüreceklerdir.