26 Nisan 2009 Pazar

AZERBAYCAN, RUSYA’YA KAYARSA

ABD’NİN, DEVRİMCİ OLDUĞU BİR DÜNYA DÜŞÜNÜN!

ABD, tarihte zalim ve hâkim güçlere yani emperyalistlere karşı gelişen devrim rüzgârlarının, haklılıktan gelen gücünü bilmektedir. Bu yüzden önceleri kendilerine karşı sol akımların üstlendiği bu gücü kullanabilmek için, zamanla kendileri devrimci rolüne bürünmüştür. ‘’Ezilen halklara destek olan demokrat güçler’’ rolüne bürünerek, bu sahte renkli devrimleri tezgâhlamaya başladılar.

Bu yönde, Rusya’nın arka bahçesi olarak nitelenen Gürcistan, Ukrayna, Acaristan ve Ermenistan vs. ülkelerde tezgâhladıkları, Gül, Turuncu, kardelen vs. devrimleri aptallar dışında duymayan kalmadı. Soros ve demokrasi Vakfı kaynaklı devrim rüzgârlarının, bizi de kapsayan bütün bölgeye yayılmasını istediklerini biliyoruz.

Kendilerinin yetiştirdikleri ve Saddam’ın katli ile sonuçlanan savaş da, buna benzer bir Demokrasi talebine dayalı çalışmaydı. Bu halkı motive ederek tetiklenen bir devrim değil, tezgâhlayanların haleti ruhiye sine bağlı olarak gelişen, kurtarıcı rolündeki ABD'nin Özgürlük vadeden direk müdahalesi idi. Bush döneminde ki Stratejilerin planlayıcıları, bu müdahaleci ve saldırgan temeli benimsemişti ve bu yöntemle giderek bize doğru yönelmekteydiler.


İçimizdeki işbirlikçiler sayesinde bayağıda ilerlemişlerdi, fakat saldırdıkları kurumların doğru tespitlere dayanan yaklaşımları ile oluşan kuvvetli direnci kıramadılar. Emperyalistlerin kendi içindeki çıkar uyuşmazlıklarının yarattığı boşluklar da, Türkiye’deki Halkçı ve özgürlükçü kesimlere bazı avantajlar yarattı. Buna bağlı olarak nefes alan bizdeki tecrübeli ve bilinçli kesimlerin sağduyulu çabaları ve direnci sayesinde bu amaçlarına ulaşamadılar.

ARSIZ VE SALDIRGAN BİR TARZ

Glasnost, perestroyka’dan sonra tek kaldığını, egemen olduğunu sanan ABD egemenlerinin bu arsız ve saldırgan tarzı, ABD robot devletini yönetenlerin ruhunu göstermiştir Dünyaya. Bu arsız ve saldırgan tarz, aslında Amerikan halkının taşıdığı olumlu kültürel ve bilimsel potansiyelin, tüm insanlığa sağlayacağı faydayı engellemektedir. Sovyetlerin çökmesi ile boşalan ortamda, bütün Dünyanın güvenini kazanarak, samimi politikalarla çok olumlu bir Dünya yaratabilecek güçlü bir Devlet, kör çıkarları için bunun sahtesini uygulayarak bir çuval inciri berbat etmiştir.

Bush yönetimi bu saldırgan ve ikiyüzlü tarzın kurbanı olarak Dünyaya rezil olmuştur. Bush dan ümidi kestikte, ABD seçimlerinden sonra yeni rüzgarlar estirip umut vadeden bir tavır sergilerken, şu soykırım palavrasında bile bu kadar iki yüzlü olabilen kişilere kim güvenebilir? Bu politikalarla kirlenen süreçlerin sonunda, ABD olanlardan ders çıkardı gibi bir intiba yayıldı Dünyaya, ama görüldüğü gibi bu politikalar bitmez, pişkin bir tarzı vardır bu zihniyetin.

SUÇ GÜNAH KEÇİSİNE YÜKLENİR


Suç bir günah keçisine yıkılır, bir sürü günah çıkarma filmi yapılır, bunlarla halkın kafasında bu süreçlerle ilgili sahte kanaatler yaratılır. Bu filmlerde hep sağduyulu kesimler vardır, bunlar yanlışlara karşı mücadele ederler ve hep galip gelirler. ABD yönetimi hep sağduyuludur, kötü kişiler çıksa da, Dünyayı kurtarma görevini üstlenmiş fedakâr kişiler hep galip gelir, insanlık kurtulur.

Tabii ki bu süreçler sarmal ve çok kapsamlı olarak çalışır. Dünya halkları bunlarla uyutulurken, Dünyadaki yıkımların, insan hakları ihlallerinin asıl sorumluları, perde arkasında gözlerden uzak durarak hala işin başındadır. Bunlar Demokrasi palavraları ve ‘’Bırakınız yapsınlar’’ felsefesi ile bıraktınız mı yedi sülalenizi... Bu arada bu tarzı bize de direk ihraç ettikleri gibi, ABD de besledikleri, Fethullah network unun (Ağının) militanlarına da aktardılar.

Belli ekol gazeteciler ve
Samanyolu takımı da, bu filmler ve belgeseller le sanal gerçeklik yaratma işini çok sevdi ve her türlü palavrayı bu yolla milletin kafasına işlemektedirler. Hatırlarsanız ıraktaki askerlerimizin kafasına çuval geçirme hakaretinin intikamını bile, Kurtlar vadisinde almıştık. Kurtlar vadisi bu çevreler tarafından satın alınmış ve sanal gerçeklikler yaratma konusunda görevdedir.

SAHTE BAYRAK

Sahte bayrak çalışmaları tam gaz yürütülmektedir. Bu tezgâhlarla Soros ve demokrasi Vakfının, Ermenistan’daki kardelen devrimini zorladıklarını, bizdeki ortak akıl hareketini planlandıklarını ve ‘’Think thank’’lerin her yerde faaliyette olduklarını, kesin olarak bilmekteyiz. Tarihin içinden gelen Emperyalizm, Dünyanın her yerinde işbirlikçiler bularak, bütün hızı ile kan damarlarını oluşturmaya çalışıyor.

Ermenistan’ın da, ABD ile Rusya arasındaki çizgisi ve Ermenistan tezlerinin içerdiği çelişmeler ortadadır. Peki, bu bizim dini bütün beylerin, Emperyalist lerin dümen suyunda diğer faaliyetler bir yana, Ermenistan’la giriştikleri macera nerelere varacaktır? Bunu anlamak için Ermenistan da neler döndüğüne bir bakmamız gerekir.

KARDELEN DEVRİMİ

ABD Demokrasi Enstitüsü ve Soros Vakfı’nın Ermenistan muhalefeti ile işbirliği yapması sonucu Ermenistan’da ‘Kardelen Devrimi’ tetiklenmiştir. Bu bilgiler sağlam kaynaklardan elde edileceği gibi, internette her yerde bulunmaktadır. Ermenistan muhalefeti 2004 yılı Mart ayından itibaren start alarak, o zamanki Devlet Başkanı Robert Koçaryan’ın istifa talebi ile miting ve gösteriler başlatmıştır. Fakat çeşitli imkânsızlıklar nedeniyle, ABD Demokrasi Enstitüsü’nün Ermenistan muhalefetine verdiği destek yeterli olamamıştır.

Esas olarak bu devrimlerin alt yapısı, ya serbest piyasa ekonomisine geçiş süreci ile çaktırmadan hazırlanmakta, ya da despot idareye karşı başkaldırı şeklinde geliştirilmektedir. Emperyalistlerin Demokrasi dediği şey herkese özgürlük değildir, ‘’bırakınız yapsınlar’’ denilen ve Washington mutabakatına bağlı özel girişimcinin, keyfiyet alanındaki sınırsız özgürlükler söz konusudur. Bu na Amerikan rüyasıda diyebilirsiniz ve bu rüya giderek global krize toslamıştır.

12 Eylül darbesinden sonraki, Turgut Özal zamanından itibaren gelişen süreçte atılan liberal temeller, bu gibi entrikaların bizdeki alt yapısını oluşturmaktadır. Bu liberal temeller atılamayan ülkelerde, bazı ayak oyunları işlememektedir, bu durumda diğer yöntem, Saddam misali ‘’despot idareye karşı başkaldırı’’ kullanılmaktadır. Bu yöntemler, yakın bir gelecekte Ukrayna ve Gürcistan da bunları yaşayan ve güçlü geçmiş deneyimlere sahip Rusya gibi bir ülkenin korumasındaki bir ülkede sökmemiştir.

Ayrıca bu devrimlerin yapılacağı ülkede, amaca yönelik Medya hâkimiyeti sağlanmakta ve kapsamlı çalışmalar ile halkın kanaatleri belli yönde etkilenmektedir. Bazı olanaklardan yoksun olan Ermenistan Muhalefeti, çıkar birlikleri arasındaki koordinasyonu Ermenistan’ın kendine özgü yapısı nedeniyle sağlayamamış, iyi örgütlenememiş ve bu süreçleri kontrol edememiştir.

Çeşitli Haberlerden anlaşıldığına göre, Muhalefet ve siyasi partiler fikir birliği içinde değildir ve örgütlü ve güçlü bir strateji oluşturamamışlardır. Ermenistan muhalefetinin başarısızlığının asıl sebebi, güçlü bir iktidarın mevcudiyetinin yanı sıra, işte bu sebeplerle bu işlerde gerekli olan yeterli halk desteğini elde edememiş olmasıdır.

RUSYA GİBİ GÜÇLÜ ARKASI OLAN ERMENİSTAN HÜKÜMETİ, MUHALEFETİ EZMİŞTİR.

Bu denemede, hem hukuki dayanakları, hem de Rusya gibi güçlü bir arkası olan Yürütmenin güç kullanımına ses çıkarılamamıştır. Ermenistan muhalefeti kalkışmada yeterli güçten yoksun olduğu için bu gösteriler kolay bir şekilde dağıtılmıştır. O sırada Devlet Başkanı olan ve Rusya’dan tam destek alan Koçaryan, muhalefetin tertiplediği miting ve gösterileri güç kullanarak dağıtmıştır. Bu hareket bastırıldıktan sonra, tertipleyicisi olan siyasi parti liderleri gözaltına alınmış, bizim yargılaya ve anayasa mahkemesine ver yansın eden çevrelerin sesleri zayıf kalmıştır.

Soros ve Demokrasi Vakfı bu bölgede, Ukrayna, Gürcistan, Acara, Kıbrıs ve bizdeki kadar rahat çalışamamıştır, bu nedenle de muhalefetin Mart 2004 tarihinde başlayan hareket planı başarıya ulaşamamıştır. Bir süredir bizde cereyan eden olaylara bakarsanız, arada ki benzerlikleri fark etmek mümkündür. Soros vs. takımı bölge halklarını saf gördükleri için detayları gizleme ihtiyacı içinde değildir, bu yüzden biraz ayrıntılı ve geniş bakanlar bu planları fark edecektir.

Şu sıralarda Abdullah Gülün ABD seyahatlerinden sonra başlayan Ermenistan Seferlerinin ardında yatan şey, Sarkisyan ve Koçaryan ile birlikte ülkelerin karşılıklı yararı için çalışmak değil, kardelen devrimi için Ermenistan Muhalefetine Türkiye den destek koridoru açmak içindir. Bu faaliyetler, bahsettiğim Renkli Devrimler vasıtası ile yürütülen, geniş bölgesel stratejilerin bir parçasıdır. ABD cephe hazırlığı içindedir, bir süre önce çok konuşulan füze kalkanı gizli faaliyetler alanına çekilmiştir.

ERMENİSTAN YÖNETİMİ RUSYAYA YAKINDIR.

Ermenistan yönetimi Rusya ya yakındır ve birleşik devletler topluluğu üyesidir. Batıda kulis yapan Taşnaklar Ermeni azınlık olarak bütün kökleri ile batıya bağımlıdır. Soykırım palavrası esas olarak, batı emperyalizminin stratejilerine bağlı olan bu diasporanın, yani Ermeni azınlıkların, başka bir deyişle örgütlü kopuntuların mekanik tezidir. Ermenistan bunu kullanmak için bir köşede tutmakla birlikte, bu Taşnak stratejisine öncelik vermemektedir. Bizim Hükümetin bu girişimleri sonucu Azerbaycan’ın sitemleri ve tavrı ortadadır, Rusya’ya kayma eğilimleri söylentisi de vardır.

Diaspora baskısı ile ABD destek veriyor gibi bir hava yaratılıyor, ABD seçimleri ile gündemde yer alan Soykırım saçmalığı da ortadadır. Obamanın ilk aşamada bu stresi gidermesi ve ileriye dönük Planlara kapı açması lazımdır ve bu soykırım silahını ellerinde tutacakları kesindir. ABD ye bağımlı bir Türkiye diplomasisi, kuyruğu dik tutamaz. Peki, burada ABD ve Rusya’nın amacı nedir? Bu işten nasıl bir çıkarları olabilir?

KARABAĞ MESELESİ

Gerçekleri vurgulamak gerekirse; Karabağ meselesi, Turgut Özal zamanında pişirilen, hazar kaynaklarının batıya transferi çabalarının sonucu olarak, Rusya’nın Azarbaycanla aramızın kesilmesi için uyguladığı bir manevradır. O dönemde yontulan Enerji hatları ve Mavi akım kazığı da, Rusya’nın müdahaleleri ile bize esilmiştir. Yani bu mavi kazık, o sürecin devamındaki, şu arsız ‘’bırakınız yapsınlar’’ politikaları doğrultusundaki yozlaşmayla ve diğer kazıklarla birlikte, bizim burnumuzdan girip ağzımızdan çıkmıştır. Bizimkilerin beceriksiz politikalarının sonuçları ve Kamunun zararları bunları ispatlamaktadır. Mavi akım kazığı hala Milletin gözünde sallanmakta ve kimse bir şey yapamamaktadır, palavralardan ve gizli işlerden hepimize topyekün tiksinti gelmiştir artık.

KARABAĞ TAMPON BÖLGEDİR

Bu bölgede kurulacak ilişkilerdeki hassas noktalardan biri olan Orta Asya ya açılım vs. söylemleri, Azerbaycan olmadan ve Karabağ çözülmedikçe boştur, çünkü Nahçıvan’dan bile Azerbaycan’a geçişimiz yoktur. Karabağ Rusya için, Kafkasya da, Osetya ve Cevahatya gibi önemli tampon bölgedir, gerekirse Rusya ve Azerbaycan arasındaki sürtüşmelerin halline bağlı olarak, Ermenistan’la aralarında halledilebilir.

Ermenistan taviz verebilirmiş havası veriliyor, niye versin ki, Azerbaycan Rusya’ya kayarsa Birleşik Devletler Topluluğu olarak, Rusya ile olan işbirliği doğrultusunda işlerine gelir. Ayrıca enerji hatları açısından bu Rusya, çizgisi, Ermenistan için Türkiye ile yapılacak işbirliğinden daha avantajlı olacaktır. Yani Ermenistan Türkiye’ye muhtaç değildir. Rusya federasyonunun genel tarihi oluşumu açısından da bu gelişim, Rusya açısından en uygun tavır olmaktadır.

Azerbaycan’ı Türkiye’den koparmak Rusya’nın öncelik verdiği bir konudur ve ABD’nin politikaları da Azerileri koparacak tepkileri yaratacak bir içeriğe sahiptir. ABD’nin öncelikli olarak önemsediği politika, Ukrayna, Gürcistandan cephe açmak ve Ermenistan Muhalefetine verilecek destektir. Muhalefetin başarısı Karabağ’ı çözer, ama bu Rusya’ya rağmen başarılabilir mi ve Azeriler bu ufka inandırılabilir mi? Dahası, Azeriler bu kadar sabırlı olabilir mi? Ayrıca ABD’nin burada ki planı bu bölgeye Füze kalkanı kurmaktır ve kafkasyadan irana, pakistana kadar savaşa sürmek istediği biziz, yani TSK’dir.

CAMBAZA BAK

Bizdeki Anayasa değişiklikleri için gündeme taşınmaya çalışılan tartışmalar, hem gündem değiştirerek dikkatleri cambaza yönlendirmekte, hem de bir alt yapı çalışması yapılacağı intibaını uyandırmaktadır. Bu durumda içimizdeki bazı kesimler arasında bir paylaşım düşünülebilir mi bilmem, ama ABD’nin içimizdeki bazı kesimler üzerinde hâkim olduğu kesindir.

Eğer, Lübnan İsrail, Filistin, Gazze şeridine yerleşip, birde Iraktan çekilme numarasıyla üstümüze boşaltırlarsa güçlerini, Türkiye’deki sözde Nato üsleri devreye girip büyük sorun olacak demektir, bu durumda kesinlikle ümüğümüzü tutarlar. ABD ve otlakçıları, birde Kıbrıs’ı koparıp oraya üslenirlerse durum vahim demektir ve tabii bunlara çanak tutmak için vatan haini olmak şarttır.

Böyle bir durumda, Hazarın güneyinde ve kuzeyinde ortaya çıkacak hareketlenmelerin dışında kalamayacağımız kesindir. Tabii ki bu işgal ve cephe oluşturma faaliyeti, görünüşte ABD ve AB değil, ABD, AB işbirlikçileri ittifakı ile NATO ve uzantıları eliyle olacaktır. Bu da karşı konulamaz bir çekim alanıymış gibi bir girdap yaratarak, bizi içine çekmektedir.

Üstelik stratejik ortak denilen ABD bürokratlarının sahtekârlığı Soykırım meselesinde bir kez daha ortaya çıkmıştır. Neymiş, Obama soykırım sözünü kullanmamış, soykırım dememiş ama soykırım konusunda Ermenistan'ın ve Ermeni diasporasının yorumunu Ermenice ifade etmiş. "Büyük Felaket" anlamına gelen "Meds Yeghern" ifadesini kullanmış. Biz biliyorduk aslında bu ikiyüzlü zihniyetin süreceğini de, yinede Sayın Obama ya tebrikler, kendisine kanan bütün iyi niyetli safların umutlarını mahvettiği için.

Saygılarımla
Yurtsever Yurttaş