31 Temmuz 2009 Cuma

YÜKSEK ASKERİ ŞURA KARARLARI MERAK KONUSUDUR!


Tayyip, üzerinde yükselecekleri 4 ayağa işaret ediyor. Bunu, Eğitim, Sağlık, Yargı, Emniyet diye ifade ediyor. Eğitimde imam hatip meselesi hafif kalacak, çünkü yurt dışında eğittikleri kadrolarını Üniversitelere ve Milli eğitimin tüm hiyerarşisine yerleştirmeye hazırlanıyorlar.

Milli eğitim, Emniyet ve yargıda yaptıklarından sonra, Araştırma görevlisi, Asistan, Doçent, Profesör düzeyinde, yani Bilim kadrolarında da kesin hâkimiyet planlıyorlar.

Sağlıktaki kadrolaşmada buna entegre, Eğitim ve Sağlıkta özelleştirme iteleniyor. Yargıdaki baskıları belli, despotik yaklaşımları ortada, Emniyetteki F tipi vs. yapılanma ayyuka ya çıkmış durumda, peki ya TSK ve YAŞ?

Bu noktada da, TÜRKİYEYİ bölmek lafı hafif kalır, uzun süredir Anti Emperyalistleri susturmak, yurtsever muvazzaf Subayların terfilerini yakmak için, ETÖ sarmalı ve PKK şahitliği ile iftira kampanyaları düzenleniyor. Anti emparyalistleri tıktıkları hücrelerin anahtarlarını, 3000 - 3500 sayfalık içinden çıkılmaz iddianameler yazarak denize atıyorlar.

Hedef Anti emperyalistleri susturmak ve muvazzafların terfileri engelleyip, kendi yandaşlarını veya ABD ye yakın duranları üst kademeye oturtmak ve TSK’yi kavramak. ABD, Türkiye’yi sadece bölmek değil, ön planda kullanmak savaşa sürmek istiyor, hainlerde buna çanak tutuyor. Zaten eskiden beri bilinen ama inkâr edilen ve şu sıralarda iyice açığa çıkan Nükleer silah meselesi de ortada

1 / 8 / 2009 – 4 / 8 / 2009 Tarihleri arasında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında toplanacak olan YÜKSEK ASKERİ ŞURA kararları genel olarak merak konusudur. Ayrıca, yaşadığımız süreçlerden sonra, ETÖ sarmalı sebebi ile terfisi yanacak subaylar var mı? Varsa kimler? Onların terfi edememesi kimlerin işine yaradı? Bunların yapısı ne? Bütün bunlar merak konusu.

Ayrıca, TSK’nin ABD ye bağımlılığı ne merkezde? Kahramanlıklarına sonsuz güvendiğimiz Komutanlarımızın ABD ye karşı tavrı ne durumda? Yada Ordu içine sızan harici işbirlikçiler avantajlı durumdamı? ABD’nin dayanılmaz ağırlığı vatan hainlerine teslimiyetle sonuçlanabilir mi? Komutanlarımız, teker, teker Emekli olacaklar mı?

Bu emeklilikler, Pervez Müşerrefi çağrıştırabilir mi? Çağrıştırırsa, bizler gibi fedakâr milyonlarca Mehmetçiğin kaderi ne olacaktır? Daha da önemlisi, senelerdir Atatürk söylemleri atanların itibarı ne...............

Neyse, yani halimiz ABD, yani …… yolunda nice olacaktır? Bir sürü cambaz türlü dedikodu yayıyor! Bu varsayımlara inanmak ve hiç aklıma getirmek bile istemiyorum. Sonsuz güven taşıdığımız Komutanlarımızın, bu konularda milyonlarca Mehmetçiğin öz güveni için kamuoyuna mesaj vermesi lazımdır.

Çünkü vatan hainlerinin fısıltı gazeteleri işliyor ve moral gittikçe çöküyor. İlerde davul zurna ile askere koşan vatan evlatları yerine, dolmuşa binip Afganistan, İran vs. cephelere gidecek nesillerimiz söz konusudur.

Bu arada Askeri şüra bitti, hemen arkasından, Sayın Gül Paşalara şarap ikram etti diye bir haber gazeteler de ve internette patladı... Buyrun cenaze namazına, bu laf nereye gider kimse ilgileniyormu? Bu sadece bir başlangıç ve bu durum içine çektiklerinde ne itibar bırakır ne şeref bu böyle biline.

Saygılarımla
Yurtsever Yurttaş

22 Temmuz 2009 Çarşamba

MANDELAYI ERGENEKONMU HAPSETTİ?

Her kesin elinde dev aynası kimse birbirini görmüyor, büyük adamlar büyük işler peşinde. Çevre bilinci ve insan sevgisi lafta kalıyor hep, hayvan sevgisi ise içler acısı.

Anlaşılamayan bir şey var, büyük idealler, başarılar ve güzel bir gelecek, sevgi, saygı, empati gibi önemsenmeyen küçük işlerin arkasında duruyor aslında.


Evet, biraz dikkat edilecek olursa, bu işlere samimi çalışmayı bırakın, çalışıyor gibi görünüp çıkarını yürüten sahtekârların bile prim topladığı görülecektir. Bunca senedir bu dünyada doğru bir iş görmedim, durdurun Dünyayı inecek var diye bağırasın geliyor ama istediğin kadar bağır, bu reziller durmuyor...

Zaten dursa da Dünyayı rezillere bırakıp inecek değilim.


KÖLECİLİK

Sömürgecilik zamanlarının bile öncesinden beri, şu rezil çıkarcılardan en büyük kazığı yiyen ırk zenci kardeşlerimizdir. Yahudilerin kıyımı bile solda sıfır kalır onların çektiği yanında, ama onlar kadar güçlenip gürültü çıkaramadılar. Bütün bu Tarihe kayıtlı İnsanlık ayıplarına rağmen, batılı Emperyalistler insanlık numunesi kesildi başımıza ve medeniyet öğretiyorlar sanki bize.

Batılı Emperyalistler, Dünya halklarına, medeniyet, Demokrasi ve Özgürlük getirmek için çırpınırken, Afrika da ki ırkçı beyaz azınlıklar oraya nasıl geldi ve senelerce oralara nasıl hükmetti? Mandela’yı senelerce uzaylılar ya da Ergenekon mu hapsetti? Bu riyakârlığa şaşmamak elde değil.

Evet kölecilik yüzünden Zenci kardeşlerimizin uzun bir tarihi süreci kapsayan dramı büyüktür. Tarihin derinliklerinden gelen sevgi ve duygudaşlık zincirinde, onlara el veren empati sahibi her ırktan insanın varlığı da, edebiyata ve filmlere konu olmuştur. Empati sahibi tüm ırklardan insanların kardeşliğinde el ele tutuşalım, dünyanın her yerinde güzel şeyler yapan insanlar var.

Düşünün Dünyanın bir yerindeki, bugüne kadar hiç görmediğimiz ama sanki 40 yıldır tanıdığımız kardeşlerimizi. Bilirsiniz, yolları buraya düştüğünde onlarla tarzanca anlaşıp ağırlayan köylülerimizi.

Hatırlayınız çocukluğumuzda bize öğretilen Mustafa Kemalin hayat görüşündeki güzellikleri ve hani bizim herkesin bir tarafa çektiği ‘’o köy’’ şarkımızdaki duyguları. O köyler, o insanlar gideme sekte görme sekte bizim hepimizin.

Evet, altındaki petrol vs. için yok edilen o köyler ve insanlar hepimizin. Ne acı ki, İnsan haklarından, Demokrasiden bahseden sahtekarlar, hala ''Dünyayı kurtarmak için'' gibi bir iddia ile, girdikleri bölgeleri sömürüyorlar.

Kendilerine inanmamızı istiyor bu şarlatanlar ve iş birlikçileri ama bölgeleri karıştırma dışında haklı bir savaş yok ki inanalım bunlara. Bunların işlerinde, alçakça entrikalar, acımasız bir çıkarcılık var ve bu aşağılık işleri yaparken kullandıkları söylemler ise sahte sosyal söylemler. Size bir sır vereyim, sonlarını getirecek paradoks da burada saklı aslında.

Saygılarımla

Yurtsever Yurttaş

DENİZ GEZMİŞ DE, DURSUN ÖNKUZULAR DA BU MİLLETİN ÇOCUKLARIYDI!


Bu konularda bir sürü film çekiliyor ama acaba hangisi bu dramatik konuyu insani evrensel boyutu ile tam ve kapsamlı yansıtabiliyor? Evet, Solcu olarak bilinen, Deniz Gezmiş de Yusuf Aslan da bu Milletin çocuklarıydı. Hüseyin İnan da, Ulaş Bardakçı ve Hüseyin Cevahir de, Mahir Çayan ve diğerleri de. Ülkücü diye nitelenen, Dursun Önkuzular, Süleyman Özmenler, Suat Kürşatlar da, Yusuf İMAMOĞLU, Selçuk DURACIK ve Halil ESENDAĞ, Cevdet KARAKAŞ, Adem PEKMEZCİ, Alaattin GÜNDÜZ de ve ortada kalan Ali Balseven de bu Milletin evlatlarıydı.

Daha bir sürü sayarım sevgili kardeşlerim? Bunların hepsi bu Milletin evlatlarıydı. Evet, İnkâr edilemez bir gerçek ki, zindanlarda sürünen, asılan, vurulan, ister ülkücü ister solcu hepsi bu vatanın çocuklarıydı.


Evet, solcu ve ülkücü diye nitelenen, bunun dışında Alevi Sünni vs. ayrım tahrikleri ile öldürülen nice masum insan var. Çeşitli şekilde sınıflanan birbiriyle çatışıp ölen gençlerimiz var, Kahraman maraş olayları ortadadır.

Kim provokatör, kim ajan, azmettiren kim, tetikçi kim, niye yapmıştır meçhuldür. Bu konularda bilinenler bile sonsuz tartışma ve çatışma kaynağıdır.

Bu olayların kimisinde çıkar vardır, kişilerin kimisi ücretli kadroludur, karanlık nokta çoktur ama bu milleti birbirine düşürmek için yapılan tahrikler ve doğru yönde hak uğruna mücadele ettiğini sanan gençlerin belli merkezlerce hiç uğruna harcandığı apaçık ortadadır.

Hiç bir kuşkumuz yok ki, onları birbirine düşürenler Emperyalistler, uzantıları ve İşbirlikçileriydi. Bu işleri çevirenler, bile bile yaktılar onları ve işbirlikçiler hala aynı taraftadırlar ve rahat yaşıyorlar şimdi. Onların hepsi o zamanlar ağabeylerimiz yaşındaydı ama hep genç kaldılar.

Ülkücü ya da solcu, harcanan bu gençlerimizin hepsi doğru iş yaptıklarını düşünüyordu. Emperyalistlerce harcanan bu gençler bütün gençlerin simgesi halini aldı şimdi ve tarihe yazıldı, o dönemlerde doğruları anlamanın ve yalanları çözmenin ne kadar zor olduğunu biliyor, hepsini rahmetle anıyoruz.


Üzerlerinden oyun oynandığı kesin olarak anlaşılmıştır şimdi, bir sürü spekülasyon yapıldı bı konularda ama içerik hep saklı kaldı. Onları kışkırtanlar ise kardeşi kardeşe kırdırdılarak işlerini yürüttüler ve perde arkasında hala yaşıyorlar.

Aynı nifaklar bu günde bu vatanın evlatlarının arasına ekilip kardeş kavgası körüklenmeye çalışılıyor, şu yada bu sebeple kardeşin kardeşi vurması ve bu iç çatışmaların tekrar canlanması kime yarar?

Bu memlekette kardeş kardeşi karşılıklı vurdu, bir taraf batılı emperyalistler defolun diyordu, diğer taraf içeriğine bile emin olmadığı kominizme karşı savaştığını düşünüyordu.

O zamanlar kontrgerillayı kuran CIA’nın şu sıralarda da Yeşil kuşak çalışmaları yaptığından, Sağ ya da İslami gözüken veya Marksis görünümlü örgütler kurduğundan da emin olun.

Kontrgerillanın, ya da Dursun Karataş’ın hangi eylemi bu Millete yaradı? Üye olmuş aidiyet ihtiyacı içindeki gençlere kendini yaktırmak, yada sabancının ölümü bu Millete ne kazanç sağladı? Ya da komünüst diye öldürülen vatan evlatlarının kaybı ne sağladı.

Uğur Mumcunun, Bahriye Üçok un, Muammer Aksoy un, Hablemitoğlu un, Ahmet Taner Kışlalının ve daha nicesinin Öldürülmesi’nin bu Millete bir faydası mı oldu? Bu arada, bu cinayetlerin ve din iman adına yapılan kışkırtmaların alayı ABD ye yaradı.


Hepsinin gönlünde güzel bir gelecek özlemi olduğundan adım gibi eminim, güzel Dünya özlemi içinde olan bütün bu insanlara çok yazık oldu. Kardeşlerim, gençler ateşli ve fevri oluyor tahrik başladımı önü alınamıyor, lütfen uyanık olalım.

Kahramanlığın Kıstası, sağcılık solculuk, dindarlık, dinsizlik değil Antiemperyalist olmaktır. Emperyalizme uşaklık etmek ya da karşı durmak arasında bir seçimde yatıyor şan şeref. Bu vatanın evlatları! İster sağdan ya da soldan olun, birbirinize slogan atıp tahrik etmekten kaçınınız.


Ulusun bağrında birleşin, düşmanı yanlış yerde arıyorsunuz, ister sol görünümlü olsun ister sağ, Emperyalizme hizmet eden her hareket lanetlenmelidir. Arkadaslar lütfen başlatın bu kardeş birliğini, ekin bu birliğin tohumlarını!

Saygılarımla
Yurtsever Yurttaş

18 Temmuz 2009 Cumartesi

SEVGİLİ SHAV’IN HÜZÜNLÜ ÖYKÜSÜ.

Bir arkadaşım, bende 2’yi seçtim açıklaması ile bu E mail i gönderdi ve okurken kendimi alamadım. Çeşitli sevgiler ve sıkıntılarla yoğrulduğum hayatımda çok sık yaşadığım duyguları bir kez daha yaşadım bu yaşanmış öyküyü okurken. Bu yazıyı muhakkak okuyunuz ve bu duyguları paylaşınız, hepimiz biliyoruzki, bu Dünyada sevgi dolu insanlar hiçte az değil.



MESAJ ŞÖYLE;


NE YAPARDINIZ? KARARI SİZ VERİN. KOMİK BİR CÜMLE DE BEKLEMEYİN, ÇÜNKÜ YOK, YİNE DE OKUYUN.


Sorum şu: Aynı kararı siz de verir miydiniz?


Okuma ve öğrenme zorluğu çeken çocuklara özel eğitim veren bir okul için bağış toplama yemeğinde, çocuklardan birisinin babası katılımcılar tarafından asla unutulmayacak bir konuşma yaptı.

Okula kendini adamış öğretmenleri kutladıktan sonra şöyle bir soru sordu:

'Dışarıdaki etkenler tarafından etkilenmedikçe doğa her şeyi mükemmel bir şekil ve sırada yapıyor. Ama yine de oğlum Shay, diğer çocukların öğrendikleri gibi öğrenemiyor. Diğer çocukların anlayabildikleri gibi anlayamıyor. Oğlumda doğal olması gereken şeyler nerede?

'Bu soru karşısında dinleyiciler sessiz kaldılar.

Baba devam etti. 'Ben inanıyorum ki, dünyaya fiziksel ve zeka engelli Shay gibi bir çocuk geldiğinde, gerçek insan doğası kendini gösterme fırsatını buluyor ve bu da insanların o çocuğa davranış şekillerinde kendini gösteriyor.

Sonra aşağıdaki hikâyeyi anlatmaya başladı:


Shay ve babası bir gün parkta Shayin tanıdığı birkaç çocuğun baseball oynadıklarını gördüler.

Shay sordu; 'Acaba oynamama izin verirler mi?'Shay'in babası çoğu çocuğun Shay gibi bir çocuğun takımlarında oynamasını istemeyeceklerini ama aynı zamanda eğer oğluna izin verirlerse oğlunun o çok ihtiyacını duyduğu, engellerine rağmen başkaları tarafından kabul edilmenin özgüveni ve sahiplenme duygusunu vereceğini de biliyordu.

Shay'in babası çocuklardan birinin yanına yaklaştı ve (fazla bir şey beklemeyerek) Shay in oynayıp oynayamayacağını sordu; Çocuk şöyle danışabileceği birilerine baktı ve sonra 'Şu anda 6 sayı gerideyiz ve oyun sekizinci turunda. Herhalde takıma girebilir ben de onu dokuzuncu turda vurucu olarak sokmaya çalışırım' dedi…

Shay büyük bir gayretle takımın yanına gitti ve yüzünde kocaman bir gülümseme ile takım t-shirtini giydi. Babası gözünde yaş, kalbi sıcak duygularla dolu onu izledi. Çocuklar oğlunun kabul edilmesinden dolayı babanın mutluluğunu gördüler.

Sekizinci turun sonunda Shay'in takımı birkaç puan kazandı ama hala 3 sayı gerideydi. Dokuzuncu turun başında Shay eldiveni eline geçirdi ve sağ açık sahaya çıktı. Ona doğru hiç top isabet etmemesine rağmen oyunda olmaktan son derece mutluydu ve babasının ona tribünlerden el salladığını gördüğünde yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.

Dokuzuncu turun sonunda Shay'in takımı yine puan kazandı. Şimdi bütün kaleler doluydu, oyunu kazanma şansı ortaya çıkmıştı ve topa vurma sırası Shay'e gelmişti. Bu noktada Shay'in vurucu olmasına izin vererek oyunu kaybetme riskini mi almalıydılar?

Şaşırtıcı bir hamleyle Shay'e sopayı verdiler. Herkes topa isabet ettirme şansının sıfır olduğunu biliyorlardı çünkü bırakın topa vurmayı Shay sopayı bile elinde tutmasını bilmiyordu. Shay sahaya çıktığında top atıcı, diğer takımın kazanma şanslarını bir kenara bırakarak Shay'e bu fırsatı tanıdıklarını görünce birkaç adım öne giderek yumuşak bir şekilde topu Shay'e doğru fırlattı.

İlk topa Shay zorlukla sopayı savurdu ama ıskaladı. Atıcı tekrar birkaç adım öne doğru geldi ve topu yine yumuşak bir şekilde Shay'e doğru attı. Shay sopayı savurdu ve sopa hafifçe topa dokundu ve top yere atıcının önüne doğru düştü.Oyun şimdi bitecekti. Atıcı topu yerden aldı ve ilk kaledeki adamına kolaylıkla atabilecek ve Shay'i sobeleyerek oyunu bitirebilecekti. Ama atıcı topu aldı ve ilk kaledeki adamının başının üzerinden diğer takım arkadaşlarının erişemeyeceği yere fırlattı.

Tribünlerdeki herkes ve iki takımda bağırmaya başladılar; 'Shay, ilk kaleye koş, ilk kaleye koş!' Shay hayatında hiç bu kadar uzağa koşmamıştı ama ilk kaleye gidebildi. Şaşkınlıktan büyümüş gözleriyle yere çöktü…Herkes bağırmaya devam etti; 'İkinci kaleye koş, ikinci kaleye koş' Nefes nefese Shay zorlukla ikinci kaleye koşabildi. Shay ikinci kaleye geldiği sırada açık sahada diğer takımdan biri topu almıştı...

Takımın en küçüğü olan bu çocuk kahraman olma şansını elinde tutuyordu. Topu ikinci kaledeki adamına atabilirdi ama top atıcısının niyetini anladığından o da kasıtlı olarak topu üçüncü kaledeki arkadaşının başının üzerinden attı.


Herkes bağırıyordu; 'Shay, Shay, Shay, bütün yolu koş Shay'

Karşı takımdan birinin yardım ederek onu üçüncü kaleye doğru döndürmesiyle Shay üçüncü kaleye koşabildi. Seyirciler bağırıyordu; 'Üçüncüye koş! Shay, üçüncüye koş!'

Shay üçüncüye gelirken diğer takımdaki çocuklar ve seyirciler ayağa kalkmışlardı ve bağırıyorlardı, 'Shay, hepsini koş! Hepsini koş!' Shay hepsini koştu ve oyunu takımı için kazanan bir kahraman olarak herkes tarafından alkışlandı.

'O gün', dedi babası, gözlerinden yaşlar aşağıya doğru süzülerek; ' O iki takımdaki çocuklar, dünyaya bir parça sevgi ve insanlık getirmeyi başardılar'.

Shay bir sonraki yaza yetişemedi. O kış öldü. Bir kahraman olduğunu ve babasını mutlu ettiğini ve eve geldiğinde annesinin de gözyaşları içinde onu kucakladığını asla unutmadı.

Son NOKTA: E-mail ile hiç düşünmeden binlerce fıkra yolluyoruz, ama hayattaki seçimler konusunda mesaj olduğunda insanlar tereddüt ediyorlar. Bunu size yollayan kişi hepimizin bir farklılık yapabileceği inancını taşıyor. Hepimizin her gün binlerce fırsatı olabiliyor 'doğal olan şeyleri' gerçekleştirmek için.

Bilgin bir adam bir zamanlar demiş ki; Her toplum, kendilerinden daha az şanslı olanlara nasıl davrandığıyla değerlendirilir. Şimdi iki seçeneğiniz var:

1. Delete (Sil)

2. Forward (İlet) Gününüz bir Shay günü olsun!

Diye sonlanıyor bu mesaj… Bu arada söyleyeyim, bende 2’yi seçtim, aslında başka seçenekte yoktu bence.


‘’Her toplum kendilerinden daha az şanslı olanlara nasıl davrandığıyla değerlendirilir demiş bilge.’’
---------------------------------------------------------------------------

Böyle yazıyor bu metnin sonunda, belli ki bu öyküyü anlatan dostumuz hepimiz gibi canlanmasını ve yayılmasını istiyor bu duygudaşlığın.

Benzeri konuda bir çok film seyretmişizdir ama ne dersiniz, yinede içinizde bir şeyler kopmuştur heralde. Aslında karşındakinin adını sormadan muhabbete giren bizim toplumumuzun bireyleri, çok iyi bilir her an içinde yaşadığımız bu duyguları ve düzenbazların bütün çabalarına rağmen bunca senedir hiç kaybetmez.

Saygılarımla
Yurtsever Yurttaş




SEVGİ ORTAK DİLDİR PAYLAŞALIM!
















12 Temmuz 2009 Pazar

KONSERE TEKBİRLİ BASKIN

Dünyaca ünlü piyanistimiz İdil Biret’in Topkapı Sarayı’nda verdiği konser öncesi olaylar çıkmış.

Bir şarap firmasının desteğinde yapılan ve şarap ikram edileceği açıklanan konser için, Vakit gazetesinde bir gün önce “Mukaddes avluda şarap küstahlığı” başlığıyla bir haber yayınlanmış. Dün akşam da Alperen Ocakları üyesi 50 kişilik grup tekbir getirerek saray önünde toplanmış. İçeri girmeleri sarayın güvenliğinden sorumlu jandarmalar tarafından engellenen kızgın kalabalık, çevrede asılı İdil Biret konser afişlerini toplayarak ateşe vermiş. Olaylar nedeniyle İdil Biret, Saraya arka kapıdan girmek zorunda kalmış.

“Topkapı Sarayı’nda içkili konser düzenlenmesine” tepki gösterdiklerini söyleyen gruptakiler, meğerse Çin in Uygur Türklerine uyguladığı mezalimi protesto eyleminden geliyorlarmış. İçeri giremeyince Topkapı sarayının önünde bir süre tekbir getirerek slogan atan kalabalık grup, sarayın önünde toplu olarak namaz kılarak oradan ayrılmış. Gülhane Parkı’na doğru yürüyen bu kalabalık, Topkapı Sarayı’na arka kapıdan girmek istemiş ve bu kez de polis tarafından dağıtılmış. İdil Hanım ve diğer sanatçılar konser sonrasında otellerine kadar polis nezaretinde götürülmüş.

Bu ne şanlı bir protesto olmuş, Uygur Türklerine uygulanan mezalimi ve içine düşürüldükleri açmazı hepimiz nefretle kınıyoruz. Bunun yanında, Kendilerini Türk Milliyetçisi olarak tanımlayan bir kesime üye olduğunu ifade eden insanların bu eyleminin, Türk Milliyetçiliği ve Uygur meselesi ile ne alakası olduğunu anlamakta güçlük çekiyoruz. Bir eylemin sonuçlarının bir faydası olması gerekir, bu eylemin kimlere ne fayda sağlayacağı ise büyük merak konusudur.

SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ TECRÜBELERİNİ UNUTMAYALIM!

Bu olay bana soğuk savaş dönemi 68 kuşağı çatışmalarını hatırlattı. Türkçülük, Turancılık akımlarının tarihsel gelişimi ve Ziya Gökalp geldi aklıma ve tabii ki Nihal Adsızın bahtsız hayatı… O sıralarda Türkçülük yoğun gündemde olduğu halde, Nihal Adsız niye köşeye sıkıştırılmış ve bin bir çile içinde yaşamış ve ölmüştür? Çünkü Nihal Adsız, ABD’nin yeşil kuşak Stratejilerine uygun bir çizgi izlememiş, o sıralarda yükselen Milliyetçi akımların ruhuna bağlı olarak katı Turancı kalmıştır… Yani, Nihal Adsız o sırada ABD öncülüğünde ülkemizde kurulan Kontrgerillanın faaliyetlerine ters düşmüştür.

Milliyetçilik konusu incelendiğinde, Emperyalistler açısından kontrol edilmesi çok güç sosyolojik süreçler içerdiği görülmektedir. Hâlbuki bu kavram Dinle yoğrulup homojen hale getirildiğinde, Arabistan’daki uşaklar eliyle, El kaide ve ona bağlı oluşan örgütler ağını da kapsayan yeşil kuşak stratejisi içinde, Emperyalistler tarafından çok kullanışlı hale gelmektedir.

Provokasyonlar açısından Düşündüğümüzde, Uygur Türkleri konusunda başlayan Milliyetçi içeriğe sahip bir protestonun, yürüyüş sürecinde içki konusu ya da başka bir dini tema yönüne kolayca dönebilmesi bunun ispatıdır. Geçmişteki Çorum olayları, sağ sol çatışmaları, Kahraman Maraş, Sivas vs. vs. dersleri unutmayalım.

KIŞKIRTMALAR EMPERYALİSTLERE YARAR

Filistin, Gazze, Irak, Afganistan, İran, Pakistan, Belucistan, vs. veya Orta Asya Türkleri içindeki kışkırtmalar kesinlikle bölge Halklarının kurtuluşu için değildir. Emperyalistlerin desteği, onların ölümü, kıyımı ve sefaleti pahasına da olsa Emperyalistlerin kendi çıkarlarına yöneliktir. Sağ sol, ya da Sünni Alevi vs. vs. çatışmalar Milletimizin menfaatine sonuç yaratmayacaktır, bizi parçalara bölecek kardeşi kardeşe kırdıracaktır.

Bu yüzden bu yönde bir takım sosyal süreçleri kaşıyanlar, ne bu Milletin onurlu şerefli ve makbul bir ferdi, nede insanı sevgiyle yoğurup yaratan Allah katında makbul bir insan olamaz. Yaptığın her neyse sana ve çevrene fayda sağlamalıdır.

Sayın, Muhsin Yazıcıoğlu’nun kaybolduğu sıralarda bir yerlerden, Türkiye’yi yakarız gibi ve hiç bir anlam veremediğimiz bir söz duyuldu. Hiç bir anlam veremediğimiz ve yok saymak istediğimiz bir sözdü bu, çünkü Türk Milliyetçisiyim deyip de Türkiye’yi yakacak ve sonra gerinecek bir şahıs hayal etmek zor geliyor bana.

Biz yakıp yıkarız, bizim gibi olmayanları asarız, sonrada Allahın düzenini kurar gücümüzü dünyaya gösteririz, gibi bir anlayışa sahip kişiler yoktur herhalde benim köklü değerlere sahip adil ve misafirperver Milletimin içinde. Şahsi çıkarlara yönelik ve Kin nefret içeren yapılanmalar, 68lerde olduğu gibi, Türk gençliğinin hayatını mahvedip Emperyalistlere yarayacak sonsuz kavga kaynağı olmaktan öteye gidemez. Adalet ve hak kavramına aykırı, nefret içeren her hareket sonuçsuz kalmaya mahkûmdur. Bu arada ortaya çıkacak her türlü kardeş kavgası, Ulusumuza büyük zarar verecek ve sonuç bölge halkları için bir kez daha yıkım olacaktır.

Türklük, Milliyetçilik, İnsanlık, barış, Özgürlük, mutluluk, Demokrasi, sevgi, saygı kavramlarını iyi anlamayıp, adil, mert, merhametli, sevgili, saygılı, paylaşımcı ve duygudaşlık sahibi olmayan biri, Türk genciyim diye gezmesin ortalıkta. Alperen ocaklarındaki yiğit evlatlarımız ve kardeşlerimizin de bu değerlere sahip olduğunu biliyoruz. Her biri, hepimiz gibi türlü Siyasal, Toplumsal ve Ekonomik sıkıntılar içinden yoğrularak gelmiştir bu güne. Yine inanıyorum ki kafalarında hayal ettikleri gelecek, barış, huzur ve kardeşlik içermektedir. Bu vatanın bütün fedakar ve sağ duyulu evlatlarının dolduruşa gelmeyeceğini ve Milletimizin geleceğini kötü etkileyecek kışkırtmalara karşı duyarlı olacaklarını umuyoruz.

EMPERYALİSTLERİN OYUNLARI ORTADADIR

Geçmiş tecrübeler ortadadır, Tarihin nefretle anacağı ve sonuçları Emperyalistlere yarayacak eylemlerin içinde olmanın neresinde şan şeref bulunabilir. Fikri, vicdanı, iradesi hür olmayan ve bir emir ya da kışkırtmayla, Kendi kardeşlerine bile saldırabilen insanları anlamak zor geliyor bana. Okumadan bilmeden galeyan halinde düşünmeden yapılacak eylemler, insanlarımızı ve bölge halklarını zor duruma düşürmektedir.

Sivas olayı gibi kışkırtmaların altında ki gerekçe nedir ki? Memlekette kötüler dinsizler, kafirler vardır, bunların temizliği gerekir, cihat falan söylemleri yükselir ve galeyana gelenler birbirinden güç alır olaylar kontrolden çıkar, sonuç insanlık için utanç tablosu. Hâlbuki Allah katında en makbul şey, gönüllere girmek, herkesi kazanmak, pişmek, hakka , güzele, doğruya erişmek, her kesi bu yöne çağırmak, yönlendirmektir. Bunun sahtesini yapanlar bile, sınırlıda olsa başarı kazanmaktadır.

Eski tecrübeler den ders çıkarmış birçok sağ duyulu Ülkücü vardır, bunlar lütfen gençlere bu tecrübeleri aktarsın. Hak yolunda, Sağcı, Solcu, Sünni Alevi vs. vs. ayrılıkların hiçbir önemi yoktur, artık kardeşkanı akmasın. Birliğimizi bozmayalım, Emperyalistlerin oyununa gelip hizmetkâr olmayalım, bunca tecrübeden sonra yapılan işler hak yolunda akılcı yapılsın.

Saygılarımla
Yurtsever Yurttaş


9 Temmuz 2009 Perşembe

OSMAN PAKSÜT TASFİYE EDİLİRSE, TERAZİ YANLIŞ TARTAR


Fotokopi Belge saldırısından sonra, Muhalefet gece uyurken geçekleştirilen kanun tashihi ile Emperyalistlerin desteklediği çevreler bir adım daha ilerledi. Muhalefetin bu konuyu Anayasa Mahkemesine taşıyacağı kesin olduğu için, şu anda hedef Anayasa Mahkemesindeki temeller.

Şu sıralarda, Samanyolu takımı toplarını bu yöne çevirdi, Anayasa Mahkemesindeki temelleri yoğun atışlarla yıkmaya çalışıyorlar. Hedef, senelerce vatana fedakarca hizmet vermiş Sayın Osman Paksüt, bunun sebebi ne olsa gerek?

Anayasa Mahkemesinin durumu belli, amaç hem temel bir kurumu daha kavramak, hemde Meclisten Muhalefetin uykusu sırasında geçen ve Sayın, Gül ün diller dökerek onayladığı kanun değişikliğini kesinleştirmek.

Evet, şu sıralarda hedef Sayın Osman PAKSÜT, dış destekleri garantilemiş laiklik karşıtı çevreler kendisini eşinin konuşmaları vasıtası ile sıkıştırıyorlar. Ahlak, Din iman söylemlerini dillerinden düşürmeyen bu çevrelerin, uzun zamandır bu tarz ahlak çizgisine ters CEYAR tekniklerini çok sık olarak kullandıklarını görmekteyiz.

Bu arada sayın Osman Paksüt'ün, Büyükelçilik vs. görevler yapmış, gizli kahramanlardan biri olduğunu vurgulayalım. Ülkemizde karşılık beklemeden hayatını tehlikeye atmaktan çekinmeyen hayatı boyunca Düşman ve teröristlerin namlusunun ucunda yaşayan gizli kahramanlar vardır, Sayın Osman Paksüt bunlardan biridir.

BAYAN PAKSÜT NE DEMİŞ?

Sayın, Osman PAKSÜT’ ÜN Eşi telefonda ne demişte takibe girmiş? Demiş ki, AKP’nin Laikliğe karşıt eylemlerin odağı olma kararı öncesi, üyelerden bir zat, Sayın, Haşim kılıcın Odasında görüşmeye katılmış ve birde telefon görüşmesi yapmış, bu telefon görüşmesi de bir banka hesabı ile ilgiliymiş.

Bildiğiniz gibi Sayın Bayan PAKSÜT, Ergenekon soruşturmasında tutuklu kişilerle irtibat halinde olmakla suçlanıyor. Esas olarak Haşim KILIÇ ve o zat için söyledikleri bu iddialarda ağırlık taşımıyor. Zaten bu gibi durumlar teknik takiplere hiç takılmıyor ve bu konu hiç incelenmeye değer görülmüyor.

Anayasa Mahkemesinin Laikliğe karşıt eylemlerin odağı olma kararı öncesi, Recep Usta Restoranda, Sayın Haşim Kılıçın ne işi vardı? Laikliğe aykırı eylemlerin odağı olmakla suçlanan AKP Milletvekillerinin arasında, Sayın Haşim Kılıç'ın karar öncesi ne işinin olduğu hiç merak edilmiyor.


Evet, Recep Usta Restoranda, AKP Milletvekillerinin arasında gülümseyen Fotoğrafları çıkan Haşim Kılıç’ın, orada tam o zamanda ne aradığını kimse sorgulamıyor. Anayasa Mahkemesinin, Laikliğe karşıt eylemlerin odağı olduğu, o sıradaki kararı ile kesinleşmiş çevrelerce yoğun saldırı altında olduğu bu sıralarda, bu konuların hiç sorgulanmamasının sebebi büyük merak konusudur.

RESTORANDA

Bu noktada, bu konunun bu yanı gözden uzak tutulmaya çalışılıyor gibi bir izlenim ortaya çıkıyor. Geçenlerde, Haşim kılıç’ın Recep Usta Restoranda AKP’lilerle çıkan fotoğraflarını merak ettim ama yoğun aramama rağmen bulamadım. Kızının Düğününün Fotoğrafları var ama önceki "Recep Usta" isimli restoranın açılış töreni ile ilgili fotoğraf yok. Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç, Tarım ve Köy işleri Bakanı Eker, İçişleri Eski Bakanı Abdülkadir Aksu ve milletvekillerin iştirak ettiği açılıştaki şen şakrak Fotoğraflar yok, bulan olursa haber versin.

Bu haberlerin karartılarak, PAKSÜT vs. gibi haberlerin öne çıkarılması ilginçtir ve üzerinde durulması gerekir. Hele bu kadar yoğun bir gündem değiştirme faaliyeti varken. Uyuyan Muhalefet bu konuya eğilin, eğer Osman PAKSÜT tasfiye edilirse adaletin terazisi yanlış tartar, Kılıç da buna göre keser.

Saygılarımla
Yurtsever Yurttaş

8 Temmuz 2009 Çarşamba

ESİR TÜRKLERİN İKİ ATEŞ ARASINDA KIYIMINA GÖZ YUMULAMAZ!



Esir Türklerin Emperyalistlerin çıkarları uğruna iki ateş arasında kıyımına göz yumulamaz. Bu kitle hareketlerine çok dikkat etmek gerekiyor, esir Türklerin hali komple belli, Çin de melek değil ama bu bölgede çok hesap dönüyor. Dediğim gibi biz zıvanadan çıkıp Çin le ya da başkaları ile kapışırken, bizi kucaklayacak ABD dâhil daha bir sürü emperyalist şeytan var.

Süper güçlerin tepişmesi direk olmuyor, türlü entrika ve türlü insanlık dışı faaliyet Dünyanın her yerinde kol geziyor. Çin dâhil Emperyalist ülkelerin bu tip faaliyetleri utanç verici insanlık suçu olduğu inkar edilemez
ve güçlü Devletlerin mazlum halkları böylesine kıymasına göz yumulamaz. Doğu Türkistan ve bir çok yerde kışkırtmalar yapılıyor, bizi ve tüm Türkleri bu bölgede yakılacak ateşin içine çekmek için provokasyonlar tertipleniyor.

Tüm Dünya sathında bu tarz tezgâhlar kuruluyor, dikkat edin Türkiye’de Türk’lük Tukaka edilmeye çalışılırken, bu bölgede kışkırtılıyor. Kıyımı yapanda kışkırtanda suçludur, uyanık olalım ve geniş düşünelim! Hareketlenme başladı önümüzdeki süreçte tüm bölge ülkelerinde giderek kışkırtmalar hızlanacaktır, bu kalkışmalar çeşitli ülkelerde birbirine paralel gelişecek gibi duruyor hazırlıklı olalım.

ABD DÜNYANIN HER YERİNDE İŞBİRLİKÇİ BULUR.

ABD Monetaristleri tüm Dünyada olduğu gibi Çin içindeki Monetaristlerle de işbirliği içindedir. Uygurların davası tabii ki haklıdır Emperyalizmin savunulacak tarafı yoktur. Hal böyleyken bile, Çin deki esir Türkler Çin Emperyalizminin faşist baskısına ABD emperyalistlerinden destek alarak karşı durmaya çalışıyorsa eğer, durup düşünmek lazımdır.

Hele buna da ABD Monetaristleri ile iç içe olan ve orada korunan bir kişi önderlik ediyorsa orada bir garip işler dönüyor demektir. Yani Doğu Türkistanlıların önderi rolündeki Rabia Kadir bir iş kadını ve ABD ye yakındır, Fethullah’ında Dişil versiyonudur…

İNSAN LEHİNE BİLİMSEL BİR İDEOLOJİYE DAYANDIĞINI İDDİA EDEN ÇİN

Uygur Türklerinin davası bizce haklıdır ve destekliyoruz, İnsanlık adına faydalı önerileri olan bir ideolojiye dayandığını iddia eden Çinide bu vahşetle ortaya koyduğu ikiyüzlülüğünden dolayı şiddetle kınıyoruz.

Buna rağmen, Türkiye’deki Karşı Devrimcilere destek verip, Laik Demokratik, Sosyal Hukuk Devletini yıkarak, Atatürk devrimlerini ortadan kaldırmaya çalışan ABD ikiyüzlü bir tavır içindedir.

Türkiye deki işbirlikçileri eliyle Türklüğü yerin dibine batıran ABD’nin, Doğu Türkistan’da Türklüğü göklere çıkarması, Orta Asya’daki amaç ve hedefleri doğrultusunda bu olguyu kullanmayı planladığını göstermektedir. Önder rolündeki Rabia Kadir bu yönde işlev gören ABD işbirliğindeki bir Monetarist girişimcidir.

Birliğimizi beraberliğimizi bozmayalım, ortalık karışırsa haberleşme kanallarımızı açık tutarak bağlantıyı kaybetmememiz gerekir, çünkü haberleşme ve haber alma kanalları art niyetli çevreler tarafından hedef alınacaktır. Katı ideolojik kamplaşmalardan kaçınılması gerekir çünkü her türlü ayrışma Emperyalistlerin işine yarar, bildiğiniz gibi zaten çeşitli kutuplaşmaları kaşıyorlar.

Bugün Türklüğü yerin dibine batıranlar, o eski soğuk savaş dönemlerinde Milliyetçiliği kışkırtıyordu. Bu gün Demokrasiden insan haklarından bahsedip Darbelere karşıyız diyenler, o günlerde Gencecik insanların idamını alkışlıyordu oyuna gelmeyelim.

Saygılarımla
Yurtsever Yurttaş

http://www.uygur.org/doguturkistan/haber/2007/03_30.html



ESİR TÜRKLERİN KULLANILMASINA KARŞI ÇIKALIM