18 Ağustos 2010 Çarşamba

HOCA EFENDİNİN ALLAHIN HUZURUNDA İŞİ ZOR OLACAK...




Zaping yaparken rastladım, Saman yolunda uzun süredir yayınlanan bir dizi filmde, huşu içinde yaşayan insanların içinde gezinen mayışık suratlı iki melek var... 

Bunlar sinirleri alınmış gibi duran sinirsiz stressiz iyilerin aralarında gezinip, sinirli stresli kötüleri temizleyen insan görünümlü sinirsiz stressiz melekler. 

Ülkemizi de mıncıklayan Uluslar arası dümenlerin hiç yer almadığı bu Fethullah yapımı filmdeki melekler, birde şu gerilimin tavana vurduğu Irak ve Afganistan'a el atsalar da, WIKILEAKS internet sitesinin açıkladığı ABD ile ilgili 85.000 + 15.000 savaş suçu içeren gizli belge üzerinde bir çalışsalar diyorum. 

Böyle ulvi bir çalışma sebebi ile ortaya çıkacak iş yükü sebebi ile gerekirse bu sinirsiz stressiz meleklere kâtiplik yapacak bizim gibi yığınla gönüllü bulunur. 


Aslını isterseniz bu sinirsiz stressiz Melekler, ABD'yi sinir strese soktuğu için şu WIKILEAKS İnternet sitesini cezalandırıp cehenneme yollar gibi geliyor bana. Eee, baş Melekleri ABD de yerleşik ve işbirliği halinde olduğuna göre konuya o taraftan bakmaları doğaldır tabii.


Bu gibiler için işin zor tarafı, bu bakış açılarını ALLAHA nasıl anlatacaklarıdır. O meşhur takkiye gıybet, iftira yöntemlerinin ALLAHIN huzurunda bir işe yaramayacağı kesindir. Hadi müritler Hocamız öyle dedi diyebilirler ama Hoca efendinin ALLAHIN huzurunda işi zor olacak...


Yurtsever Yurttaş


10 Ağustos 2010 Salı

EMPERYALİSTLERİN DÜMEN SUYUNA GİRENLER, BÜYÜK İŞLER YAPTIKLARINI ZANNETSELER DE, TARİHE ZAVALLI OLARAK GEÇERLER.

AKAPE takımının devamlı karşı olduklarını söyledikleri 12 Eylül Darbeci anlayışını devam ettirecek olanlar hayır oyu verecek olanlar değildir. Zaten Hayırcıların çoğu, 12 Eylül Darbesinin mağdurlarıdır da aynı zamanda.

12 Eylül Darbeci
anlayışını devam ettirecek olanlar,
ABD ile sarmaş dolaş olan, FETO, AKAPE, AKAPE uzantıları ve ittifakındaki cümle işbirlikçi takımının ta kendisidir.

Bunlar bütün laf ebeliklerine rağmen, Gazze Filistin vs. yi dümdüz eden Emperyalistlerle iç içe çalışmaktadırlar aslında.

Fotoğrafın üstüne tıklayınız.
AKAPE
ve bu çevreler, Emperyalistlerle işbirliği içinde çalışmakta, hayret bir şekilde devamlı yalan söylemekte, entrikalar çevirmekte, insanları aldatmakta ve Devleti dolandırmaktadırlar.


Bunların yalanlarla yoğurup halkla ilişkiler faaliyetlerinde kullandıkları 1980 / 12 Eylül Darbesini planlayan ve yöneten, aslında ABD Robot Devletinin ta kendisidir. Bu konularda burada kullandığı sahte Demokrat işbirlikçiler sadece personeldir..

Bu gerçeğin altını önemle çizmek gerekir, çünkü 12 Eylül
1980 Darbesi, o sırada ABD'nin planlaması ve ABD'nin bizim ordu içindeki uzantıları vasıtası ile gerçekleştirilmiş dir. 12 Eylül Darbesin de Türkiye’de, hem Ordu içinde, hem sivil alanda antiemperyalistler harcanmış ve tasfiye edilmiştir.

Şimdiki her zorbalığın altında da, yine tüm gücüyle FBI ve CIA’siyle ABD vardır. Şu sıralarda, kürsülerde 12 Eylül Darbesine karşı oldukları yalanını sürekli tekrarlayan zat, açıkça yalan söylemektedir. Çünkü bugün ABDStratejilerine hizmet eden kesim, sürekli ABD'ye gidip toplantılara katılan ve el sıkışan bu sayın zatın başını çektiği kesimdir.

ABD
’nin gölgesinde faaliyet gösteren bu AKAPE’li vs. sahte Demokratlar, resmen ABD projelerine hizmet etmektedirler. Bunlar günümüze uyarlanmış yeni bir 12 Eylül planını, bizzat ABD eşliğinde ve esas amaçlarını kamufle edecek türlü yalan ve dolanla adım adım gerçekleştirmektedirler.

Önümüzdeki 12 Eylül Referandumu ise bu amaç için gereken halk oyunu ve hukuki avantajı elde etmeye yöneliktir.


Bunlar bu günlerde, Referandum ve sonrasına yönelik uygulamaya koydukları stratejiyi palavrasyon hikâyeler eşliğinde uygulamaktadırlar. 12 Eylül 1980 Darbesi ile başlayan süreçte ki gibi, ABD emperyalizmine engel teşkil eden Antiemperyalistler, bugünde aynı şekilde ABD devşirme uzantıları eliyle tutuklanmaktadır. ABD kaynaklı planlamalar doğrultusun da birçoğu da hedeftedir.

ABD'nin yetkililerinin, AKAPE, AKAPE uzantıları ve ittifakındaki Fethullah vs. işbirlikçilerle nasıl sarmaş dolaş oldukları da açıkça ortadadır. ABD'nin CIA dâhil çeşitli yetkililerinin Fethullah’a oturma çalışma izni verip koruyup kolladığı kayıtlı ve açıktır. Birilerinin ABD ile Türkiye arasında koridorlar oluşturduğu da açıkça bilinen bir gerçektir.

Bu sıralarda, ABD ve Kuzey Iraktan hertürlü lojistik desteği alan PKK'nın saldırılarının çok sıklaştırması da dikkat çekicidir.

Irakta her yeri dümdüz edip PKK ya bir türlü ulaşamayan ABD'nin, sanki PKK yı tasfiye ediyormuş rolüne bürünüyor olması da çok dikkat çekicidir.
PKK saldırılarının bu sıralarda sıklaşması ile birlikte, AKAPE çevrelerinin bu saldırıları TSK'ya bağlayıp, TSK, PKK ilişkisi zannı yaratma çabaları da dikkat çekmektedir.

Bu çabalar, ABD ve işbirlikçilerinin planlarını açıklamaktadır aslında. Yani bu çabalar, Emperyalizme Hayır diyecek kesimleri, her zamanki gibi yalan dolanla Terörle özdeşleştirip saldıracaklarının
açık göstergesidir. Bu ve benzeri yan yollarla yaratacakları patırtıda, muhalefeti tasfiye edemeseler bile sersemletip, Anayasa paketini apar topar geçirmeye çalışacakları açıkça belli olmaktadır.

ABD PROJELERİ DOĞRULTUSUNDA ATTIKLARI HER ADIMA HAYIR DİYENLERİ SUÇLU SAYIYOR BU SAHTEKÂRLAR.

Emperyalizmin işbirlikçileri çok ince entrikalar çevirmektedir. Hukuk sistemini Emperyalistlerin çıkarına işleyecek şekilde düzenlemesine ve Türkiye Cumhuriyetinin tasfiye edilmesine Hayır demek suç muş gibi bir tavır içindeler.

ABD saldırısına karşı çıkanları, kavram kargaşası yaratarak, 12 Eylülü savunmakla ve ETÖ cü olmakla suçluyorlar ve ABD Projeleri doğrultusunda attıkları her adıma muhalif olanları, suçlu sayıyor bu sahtekârlar.

Bu iş öyle bir hale geldi ki, Ordumuz Terör örgütü, PKK bağımsızlık ordusu olarak nitelenecek neredeyse Emperyalistler tarafından. (
Yazının üstüne tıklayınız.) Bunu bu aşamaya getirenler de PKK ile mücadele ediyoruz palavraları sıkan ABD ve işbirlikçi AKAPE çevreleridir.

Bunlara rağmen Dünyaya insanlık ve Demokrasi yanlısı yüce demokrat ve tek yasal güç olarak lanse ediliyorlar. Bu insan haklarına ve Demokrasiye aykırı faaliyetleri onaylayan sahtekar Batılı çevrelerin utanması, en azından yüzlerinin kızarması gerekiyor aslında.


Bu ABD uşakları gemi öyle azıya aldılar ki, bir yere Hayır pankartı asılsa Polis zoruyla indirtip, asanları tutuklanmaktadırlar, bunun adı da Demokrasi oluyor. Önceden belirttiğim gibi, ABD ile Türkiye arasında Devletimizin içine kadrolaşmalarını sağlayan bir koridor oluşturulduğu da açıktır.

Fethullah’ın ABD’de seyahat ve faaliyet imkânları da artmıştır ve tüm cemaati ABD den tam not ve destek almaktadır. Bunların hedeflerine yönelik kurulmuş çeşitli Enstitü ve ABD üniversitelerinde eğitilen personel Türk Emniyetine yerleştirilmiştir.

Bu koridordan akan trafik sonucu Ülkemizde resmen Despot Bürokratik bir sistem oluşturulmuştur. Bu sistem Referanduma Hayır denmesini bile yasaklayacak bir zihniyete sahiptir ve asılan HAYIR, pankart ve afişleri Polis zoruyla kaldırılmakta ve Pankartları asanlar da tutuklatılmaktadır. (Yazının üstüne tıklayınız.)

HER TÜRLÜ İFTİRA, GIYBET, ADAM KAYIRMA SERBEST BU ZİHNİYET İÇİN.

ABD destekli, içimizdeki Fethullah Hoca bağlantılı malum güçlerle birlikte bir çok plan gündemdedir. Anayasa Referandumu, Anayasa değişikliği, Seçimler, Başkanlık sistemi vs. yolu ile Neo Osmanlı federasyonu planları yapıldığı da bir gerçektir. Bu hedefe yönelik İnternette Türlü çalışma yapıldığı gibi sahadaki bir çok faaliyette dikkat çekmektedir.

Son zamanlarda, Osmanlı hanedanı mensuplarının Türkiye’de çok faal olduğu ve Dünyada da çok makbul hale geldiklerini izlemekteyiz. Ayrıca, Türkiye’de Miras peşinde koştukları ve davaları da kazandıkları dikkatinizi çekti mi bilmem. Bazı Megolamanların da son zamanlarda bu konuları kaşıdığı, hanedana yağcılık ve teşrifatçılık yaptığı görülmüştür.

Afganistan dağıldığın da, Afganistan'a oradaki aşiretlerin ve ABD'nin onayladığı bir Devlet Başkanı arandığını anımsarsınız. Uzun arayışın sonunda, Peştum aşireti mensubu Hamid Karzai Emperyalistlerce Afganistan Cumhurbaşkanı olarak ilan edilmişti.

Bunlar benim dikkatimi çekmektedir, çünkü Emperyalistler bir Ulus Devleti parçalamaya niyet ettiklerinde, başa geçirecekleri ya Demokrat rolünde bir Diktatör, ya bir Sultan, ya da Kral vs. arayışına girer. Bu söylediklerimi bir kenara not etmekte fayda vardır.

EVET DİYENLER UÇ VERİYOR SÜREKLİ

B
u sıralarda Numan Kurtulmuş ve Refah kanadından gelen desteklerin bu yönde olduğu hissedilmektedir. Dönüşen bir Refah Partisi acaba alternatifler arasında bir stepne olabilir mi? Bunu da pek göz ardı etmemek yerinde olabilir.

Dokunulmazlık zırhına bürünerek, her türlü iftira, Gıybet, Adam kayırma, İrtikâp suçunu işleyen bir ekip bizim adımıza her konuda imzalar atabilmektedir. Bizim Kaderimizi etkileyecek işlere imza atan bu sahtekâr, günahkâr, yalancı ABD işbirlikçilerine duyurulur. Siz kendi halkını kazıklayan Emperyalist işbirlikçileri, siz tarihe bu sahtekârlığınızla kaydedileceksiniz.

Siz bu Millete senelerce yalan söylediniz, siz sürekli Emperyalistlere hizmet ettiniz ve bize söylediklerinizi hep tersini yaptınız. Siz Hayır demeyi yasaklasanız da hayır, yasaklamasanız da hayır olacak bu sonuç, çünkü onuru olan hiç kimse evet demez Emperyalistlerin çıkarına tezgahladığınız bu sahtekârlığa…

Açık konuşmak gerekirse bunlar, Süper Devletinden işbirlikçi uşağına kadar yalancı, daha da açıkçası son derece sahtekâr insanlar. Sahtekâra sahtekâr demeyen ya işbirlikçi ya korkaktır, ya da gerçekleri göremeyen bir salak. Sahtekârların palavralarını her zaman yiyen ve alkış tutan zavallıları Allaha havale ediyorum.

DOĞRU BAKMAK VE KENDİMİZİ KANDIRMADAN DOĞRU GÖRMEK LAZIM HER ŞEYİ.

Demokratikleşme ve yeni açılımlar palavraları ve Milleti Köle haline getiren Ekonomik manevralarla ulaşılacak hedefin, aslında Kemalist ilkelere sahip TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ kıstırmak ve yıkmak olduğu açıktır. TÜRKİYE CUMHURİYETİ yıkılacaktır, amaç budur ve bunu açıkçada söylemektedirler..

Çünkü Dine dönün çıkışı ile başlayıp Dini sömürerek, önce Ekonomik sonra Siyasi güce ulaşacaksın. Sanal bir Demokratikleşme hareketi imajı yaratıp, Türk Milletini oluşturan Halkın Dini temelde refah ve özgürlük getireceğiz yutturmacası ile güvenini kazanacaksın.

Bunları halka yutturup, davullu zurnalı panayır seçimlerinde, sempati için Kamu parası ile sadaka dağıtıp, halkın vekâletini hileli seçimlerle dolandırıp alacaksın.
Bu yolla siyasi erki elde edip halkın sosyal kültürel yapısını ağır ağır dönüştürerek, sahtekarlıklarla kandırdığın halkın vekâlet hükmünde'ki oylarını sürekli elde edeceksin.

Devleti keyfi yönetecek yetkileri elde ettikten sonraki aşamada, Emperyalistlerle işbirliğini iyice sağlamlaştırıp, değiştik Demokratız artık falan diyerek olaylar daha kolay gelişecektir. Bu aşamadan sonra, meşhur ABD yöntemlerini kullanıp, geçmişteki Atatürk düşmanı karşı devrimci liboş hareketlerin uyguladıkları ABD, AB bağımlı politikalarının yarattığı yozlaşmayı Kemalizm’e yıkacaksın.

Askeri vesayete son naraları atarak SOROS'un renkli devrim atağını Ülkemizde başlatacaksın. Milli irade bende diye naralar atıp, bölge halklarını savunan Vatansever pozları takınıp Halka yutturacaksın.
Sonrada Devletin tüm imkanlarını her alanda destek aldığın Emperyalistlerle paralel olan çıkarların doğrultusunda kullanacaksın...

AB reformları diye kanunlar çıkarıp Ülkenin hukuk yapısını darmadağınık edip, Emperyalistlerce planlanan sistemin alt yapısını oluşturacaksın. TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ bağlayıcı kanunlar çıkarıp, Emperyalistlerle Türkiye Cumhuriyetinin dayanaklarını ortadan kaldıracak anlaşmalar imzalayacaksın.

Sonrada bozuk düzeni düzeltiyoruz diye palavralar sıkıp, referandum tantanasında ABD marifeti olan 12 Eylül diktasını bitiriyormuş rolüne bürünüp, ABD desteği ile 12 Eylülden daha beter Despot Bürokratik bir sistem kurmaya çalışacaksın. Açıkça konuşmak gerekirse, sahtekarlık tanımlaması bile bu konuda hafif kalır, çünkü bunun adı açıkça Düşmanla işbirliği, yani alenen Vatana ihanettir...

KENDİMİZİ ALDATMAYALIM.

Kendimizi aldatmadan bakılırsa, açıkça görülecektir, ‘’Şiddet yanlısı nitelenen ve yıkılmaya çalışılan’’, aleni olarak TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN temel kurumları, Yüksek yargı ve Siyasal Anayasal yapısıdır.

Yani Devletin Emperyalistlerin öngördüğü bir yapıya dönüştürülmesi söz konusudur. Referandumda geçirilmek istenen 2 Madde de bu amaca yönelik hukuki gücü elde etmeye yöneliktir, diğer Maddelere zaten kimsenin itirazı yoktur.


BU SUÇLAMALAR EMPERYALİSTLERİN TÜRKİYE’Yİ SÖMÜRGECİ VE SOYKIRIMCI BARBAR NİTELEMESİ İLE UYUŞUYOR

Bu çevrelerin genel tavrına bakınız, sanki Türkiye’de Faşist ve sömürgeci bir idare var ve dünyanın sanal Demokrasi havarisi güçleri ile birlikte Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan beri gelen bu zorbaları alt edip, halkı insanlığı kurtaracakmış gibi bir tavır takınıyor birileri.


Bu suçlamalar ve ithamlar, Emperyalist tezleri ile bütünleşen, Kürdistan ve Ermenistan teorisinin Türkiye’yi Sömürgeci ve soykırımcı barbar nitelemesi ile de uyuşmuyor mu sizce? Bu bile bunların vatana ihanet içinde olduklarını ispata yeter, tehlike yakın ve büyüktür. Bütün Palavra ve aldatmacaları bir yana bırakırsak, bu olgu aleni olarak yürütülmektedir!

DURUM VAHİMDİR

Bilindiği gibi, Toplum, Siyaset ve Ekonomi ayrılmaz bir bütündür, Toplumla birlikte gelişen Ekonomi politik yapılanma, modeline bağlı olarak içeriğini, üretim ilişkilerini ve giderek Toplumsal yapıyı etkiler ve biçimlendirir.

Bu açıdan bakıp yapılacak analiz, gurur duyduğumuz Milletimizin 1940 lardan itibaren tavlanıp, 12 Eylülde
1980 de sersemletilip, giderek bu gün getirildiği durumun çok kritik bir aşamada olduğunu gösterecektir.

Özelleştirme adı altında Milletin mallarını satarak, sosyal Devlet, köleci komprador zihniyet tarafından, adım, adım tasfiye edilmeye çalışılıyor. Rant peşindeki yerel sermaye çevreleri ittifaklar yaparak Emperyalistlerin Uluslar arası sermayelerine kenetleniyor ve küreselleşme dedikleri Washington mutabakatı ile belirlenen biat sistemine bağlanıyorlar.

Bu sistemin İktisat ekolü Monetarizm yani Parasalcılık olarak tanımlanır, sömürgeci monarşilerden türeyen iktisadi bir yapı içerir. Bu sistem sadece büyük sermaye sahiplerine özgürlük sağlar ve insani yaklaşımları sadece araç olarak kullanır.

Bu monetarist zihniyetin, ''fikri hür vicdanı hür'' İnsanlara değil, ucuz iş gücüne, Aptal tüketiciye ihtiyacı vardır.
Bu sistem kamu mülkiyeti kabul etmez, bütün varlıklar güçlülerin hareket sahasında değerlendirilip paylaşılır.

Varlıklı olmayan ve emeğini satan halk çeşitli yöntemlerle, bu kesimlerin ucuz iş gücü gereksinimini karşılar. Bunlar Dünyanın nimetlerinden pay sahibi yapılmaz. Bu sistem kurallarına itiraz edemeyen ve hakkını arayamayan kitleler oluşturur.


Bunlar çeşitli bölgelerde işbirlikçiler de bulur, bunlar genellikle Dini imanı para olan rant peşindeki kurnaz tacirler ve laf ebesi bezirgânlardır. Din İman adına halkı kandırarak çıkıp Trilyoner olan ve Devlet içine kadrolaşan ülkemizdeki yandaşları bizlerce malumdur.


Verdikleri sözler, yaptıkları anlaşmalar her yerde yayınlanıyor. 2002 den beri AB’nin ve ABD’nin dayattığı her şartı kabul edip, Milli menfaatlere aykırı konularda sözleşmeler imzalıyorlar. Muhalefet beklediklerinden baskın çıkınca, bu sıralarda hızlandırdılar imza işini iyice.

Attıkları İmzalar ile Türkiyenin her alanda bağımlılığını arttırıp, itiraz edemez hale getirmeye çalışıyorlar bizi. Üstelik hal böyleyken, bazı yalan programlarla kendilerini vatansever, milli değerlere sahip, bölge halklarının haklarını savunan kesimler gibi göstermeye çalışıyorlar.


Attıkları imzalar Memleketi düşmana teslim haline getirdiği halde, adamlar hala yalanlarla Milleti kandırıyorlar. Ağzından salyalar akan Emperyalistler içimize yerleşmiş, sınırlara dayanmıştır. Daha da vahimi, içerden birileri sınırları bunlara ardına kadar açmak üzeredir ve bunlar yasal Demokrat kesim olarak Dünyaya lanse edilmektediri.

Bu yüzden Komünist, Faşist, Alevi Sünni, Kürt Türk zıtlaşmalarından kaçınmak şarttır. Ateşli slogan falan filandan öte, bu yapılanların niteliği ve içeriği üzerinde konuşmak, sinsi uygulamaları açık hale getirerek, kavram karmaşalarına meydan vermemek lazımdır. Laf ebeliklerini deşifre etmek şarttır, çünkü bu gibiler, kavram karmaşalarını kullanmakta, Milleti uyutmakta ve işini yürütmektedir.

Türk Milleti ve Ulusu için öncelikli önemi olan husus, Ulusun menfaatlerini ve nesillerin geleceğini ilgilendiren kritik noktalarda üstünlük kullanabilme özgürlüğü ve yetisidir. Hal buyken, başımızda bu hassasiyetlere sahip olmayan, ABD güdümünde şaibeli seçimlerle belirlenmiş bir Hükümet söz konusudur.

Böyle bir
şaibeli Hükümetin kurduğu belirsiz ittifakların oluşturacağı ya da tabi olacağı bir sistem, nesillerimizin dahi uşak olma tehlikesini bünyesinde barındırmaktadır.

Bu işbikçilerin eskisi yenisi yoktur, Emperyalistler Ülkemizde uzun süredir çalışmaktadır ve 12 Eylül dahil bizi sıkıntıya sokan her namussuzluğun altında bunlar vardır. Uzun süredir alt yapısı oluşturulan sistem kesinlikle okşayarak mayıştıran, karıncayı belini incitmeden çalıştıran, palavradan hayaller dışında hiç bir gelecek vaat etmeyen, despot bürokratik bir sistemdir.


BİRİLERİNİN BİZİ ABD’NİN BELİRLEYECEĞİ ÇATIŞMA ALANLARINA SÜRÜKLEYECEĞİ AÇIKTIR.

ABD Stratejilerine ve ABD projelerine eş başkan olarak hizmet halinde olan bir Türk Hükümetinin, bizi ABD’nin belirleyeceği yoğun çatışma cephelerine sürükleyeceği de açıktır.
Bütün Dünya ABD den ibaret olmadığı için, ABD'ye biat ederek hizmet edecek bir Devlet, ABD Emperyalizmi'nin bütün vebaline paravan olmayıda kabullenmiş olacaktır.

ABD’nin cepheleri bellidir, niyeti de, Stratejileri de
, Mehmetçiği kullanmak,
(Yazının üstüne tıklayınız.) bizim sınırlarımızı değiştirmek, Doğu Anadolu, Hazar Petrolüne oturmak ve Globalleşme dâhil bellidir. Mehmetçiği Hicazdan Kafkasya’ya kadar olan bölgede arkada, Afganistan, Pakistan Umman İran hattında ve daha belirleyeceği nice Dünya bölgesine sevk edeceği de kesindir. Bütün bunları hepimiz izliyor, biliyor hissediyoruz, haritalarda hazır, seç beğen al

Böyle ABD işçilikçisi bir hükümetin, ABD direktifleri ile bize belirleyeceği gelecek, ne kadar güvenli ve onurlu olabilir. Ayrıca ABD’nin malum Stratejileri yönünde karşımıza alacağımız Devletlerle ortaya çıkacak etkileşimin, bizi hangi noktalara taşıyacağı da ortadadır.

Türk Milletinin şan ve şeref içermeyen böyle bir kaderden kurtuluşu, bütün unsurları ile bilinçlenip Türkiye Cumhuriyetinin bayrağı altında birleşip bilinçlenerek, göstereceği sağduyu, irade, kararlılık ve dürüstlüğe bağlıdır.

Emperyalistlerin bütün dünyayı kapsayan egemen olacakları çok geniş bir ufka baktıkları yadsınamaz bir gerçektir. Onların bu hedefleri kapsamındaki, şu ya da bu aşamalardaki çıkarları kendilerine hedef edinen ve onların dümen suyuna girip hizmet eden kafalar uşak olmaktan kurtulamaz.

Bu gibiler, büyük işler yaptıklarını zannetseler de, Tarihe satılmış birer zavallı olarak geçmekten kurtulamazlar. Bu küçük çıkarlar uğruna hareket edenlerin, Emperyalistlerin yarattığı fırtınalar önünde savrulup bir yere yapışmaktan başka şansları yoktur.

Ben bu yazımın sonunda, dünya tatlısı, Dr. Muazzez İLMİYE ÇIĞ hocamızın “Equimenical” konusunu irdelediği yazısının sonunda işbirlikçi zihniyete söylediği ''Vatanın bütünlüğünü satın. İnşallah alacağınız rüşvet yapacağınız vatan hainliğini karşılar.'' sözünü bu işbirlikçilere hatırlatmak isterim. (Yazının üstüne tıklayınız.)

Bu gibiler, aşağılık hedeflerine varsalar bile, bir gün yine hizmet ettikleri Emperyalistler tarafından alaşağı edilip rezil olmaktan kurtulamayacaklardır. Bu Referandum Vatan ve Millet için Nesillerimizi bekaası için bir dönüm noktasıdır ve bu Kenelerden kurtulmanın kolay yoludur.

Bu referandumda Evet oyu veren Emperyalistlerin çıkarlarına hizmet etmiş olacaktır. Hayır demek onurlu bir insan için şarttır, bu HAYIR, Emperyalistlerin niyetleri için dur demek anlamına gelecektir, her kes aklını başına toplasın.


Saygılarımla
Yurtsever Yurttaş