27 Ekim 2010 Çarşamba

ABD ÇOK YÖNLÜ BÖLGESEL VE KİTLESEL KONTROL İMKÂNI AMAÇLIYOR.

BÖLÜM -8-


ÖZETLE, EMPERYALİST PLANLAMALAR ÇOK GENİŞ KAPSAMLIDIR

Bu yöndeki Emperyalist planlamalar çok geniş kapsamlıdır ve bu planlamalar ABD’nin Genel Stratejilerinin önemli bir ayağını oluşturuyor. Bu yolla ve vs. yöntemlerle Emperyalistlerin, Dünya Enerji bölgelerinin kontrolünü ele geçirip, kaynakları yağmalamayı planladıklarını çocuklar bile anladı artık.


Bilindiği üzere bu hedefe varmak için Türkiye Cumhuriyetini parçalayıp dağıtmak amacındalar. Giderek Globalleşme ve Özelleştirmelerle kalkınma kandırmacası ile mazlum halkların tüm değerlerini uluslararası sermayeye devredip, ABD vahşi Kapitalizminin kurallarının tüm Dünyada egemen olmasını sağlamak zorundalar. Irakta olan biten insanlık ayıbı icraatllar, önümüzde ibreti alem olarak durmaktadır.


Kesin hâkimiyet, sağlayac
ak bu Globalleşme hedefine yönelik olarak da, bölgesel karşı direnci tasfiye etmek için her tezgahı uyguladıkları açıktır.

Bu Coğrafyada enine boyuna bir hakimiyet için çok yönlü bir bölg
esel muhasara ve çok geniş bir kitlesel kontrol imkânı elde edilmeyi amaçladıklarını anlamamak için aptal olmak gerekir.

CIA VE FBI in kollarını Dünyanın her tarafa uzatıp her atılan adımı takip ederek, karşı muhalefeti bastırıp ezmek için çalıştığı da ortadadır. Bu yönde dahada güçlenebilmek, Pentagonun yolunu açmak ve güttükleri ABD halkı gibi zombi bir kitle yaratmak için bu dinleme, takip, arşiv, gözleme ve silah sistemlerini kurmak zorundalar. Bunu da büyük çaplı başardılar.


Bu yolla CIA ve FBI’ın bu coğrafyada daha rahat hareket edebilmesi için gereken altyapıyı oluşturma yolundalar. Alt yapının büyük bölümü malum olduğu üzere bizim kurum ve kuruluşlar kullanarak çoktan oluşturuldu. Ulusal Tv defalarca üstüne basa basa anons ediyor bu konuların ayrıntılarını. Şu bir gerçek ki, Ülkemizde Kontrgerillanın tasfiyesi ile çıldıran ve tekrar nüfuz etmek için uğraşan CIA, bürolarını uzun zaman önce Siyasi erk in desteği ile tekrar kurmuştur.

Bunların çalışması için gereken altyapı da, yukarda dikkat çekmeye çalıştığım şekilde Siyasi erki ele geçiren işbirlikçilerin desteği ile oluşturulmuştur.
Kamu güvenliği Müsteşarlığı çatısında ise CIA VE FBI ın diğer bürolarına ek esas donanımlı Üs kurulmuştur. Türk Silahlı Kuvvetlerine organize saldırı tertipleyen ekipler, Kamu güvenliği Müsteşarlığı çatısı altında toplanmaya başlamış ve iş daha kapsamlı teşkilatlanmaya kalmıştır.

Emniyet Özel kuvvetlere ek Sınırlarımızı kontrol altında tutacak birlikler kurulması, 10.000 eleman alımı, eğitimi ve bunların ağır silahlarla, araçlarla teçhiz edilmesi, Füze rampalarının Ülkemize kurulması, ABD Askerlerinin burada konuçlanması, PKK vs. unsurların Türkiye içinde göreve koşulması vs. planlar yedektedir. Polislerin Askerlikten muaf olmasında bu kadar ısrarcı olunmasında ise, bu kapsamda yapılacak istihdamın TSK nın kontrolünden uzak tutulması amacı yatıyor olabilir.

Emperyalistlerin Mehmetçiği amaçları doğrultusunda cepheye sürmek istediği de açıktır. Emperyalistlere bu konularda kimlerin yatakçılık yaptığını ve bu eylemlerin vatan hainliği kapsamına girip girmediğini artık söylemeye bile gerek yoktur.
Yukarda anlattığım gibi, TBMM'de kabul edilen "Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı" tasarısının bu çalışmaların tepe kumanda noktasını oluşturacağı kesindir.

Bu çevreler planlarını allayıp pullamakta da ustalar. Bu Müsteşarlığın "güvenlik kurumları arasında koordinasyon’’ sağlayacağı söyleniyor, bilindiği gibi TSK karşı çıktığı, jandarmanın içişleri bakanlığındaki bu müsteşarlığa bağlanması, özel ordu ve Ağır silahlar alımı tartışmaları söz konusudur.


Irakta ABD'nin özel güvenlik şirketlerinin fink attığı, Kuzey Irakta Barzani cephesinden yandaş bulduğu açık bir gerçektir. Sınırlarımızla ilgili çatlak bir çok sesin ortaya bir sürü fikir attığı böyle bir zamanda, Kamu Güvenliği Müsteşarlığı konusunun arka planı merak konusudur.

Bazı çevrelerden TSK ya bu kadar saldırının olduğu bir süreçte, dış destekleri göz önüne alındığında bu işleri planlayanlara ne kadar güvenilebileceği tartışmalıdır.
Ayrıca "Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulu" kurulması da söz konusudur. TISD bahsinde geçen bu uygulama normal gözükebilir ama terör konusunun, ABD’nin takdirinde ve türlü dümeninde şekillendiği ve işbirlikçilerin sahtekârlıkları düşünüldüğünde bu ellerde kime karşı kullanılacağı bellidir.

Kısaca bu konu çok gerekli olduğu gibi, ABD’nin bu konulardaki kötüye kullanımı düşünüldüğünde pek güven vermemektedir. Yani bu çalışmaların içeriği çok önemlidir, emrivaki ye dayanan bir oldubittinin bizi nereye götüreceği meçhuldür. İşi kitabına uyduranın işini yürüteceği ve muhaliflerini çeşitli yöntemlerle bertaraf edeceği, Dünyada yaşanan ve bizim yaşadığımız olaylar göz önüne alındığında başından bellidir.


Yani, yukarda bahsettiğim, Washington'da faaliyet yürüten ‘’Türk Polis Çalışmaları Enstitüsü’’
nün (TISD), Amerikan Federal Soruşturma Bürosu ile (FBI) Türkiye için ortak bir proje hazırlığı olan, "terörle mücadele eğitim merkezi" çalışmaları konusu önümüzdedir.

Bu planların gerçekleştirilmesi için bazı çelik çomakların ortaya atıldığı ve oyalamalarla bu işlerin gözden kaçırıldığı, hiç gündeme gelmemesinden anlaşılmaktadır.
1938 den sonraki sıkıntılar içinde yaşadığımız uzun süreçten sonra, Atatürkçüyüz naraları atan ABD işbirlikçisi liboşlar eliyle getirildiğimiz aşama tam bir fiyaskodur.

Demok
rasinin dillerden düşmediği günümüzde bile, İnsan hakları, Demokrasi, bireysel haklar, hak hukuk vs. palavradan ibarettir. İçte ve dıştaki bütün bu Demokrasi, özgürlük vs. söylemlere rağmen, insani yönde en ufak bir çalışma bile yoktur.

Artık iyice anlaşıldığı gibi, ABD’nin, sadece bu bölgelere değil tüm Dünyaya otlağı gibi baktığı da kesindir. Destekleyip güçlendirdikleri bölgesel liderleri işlerine uymayınca ne hale getirdikleri de bellidir, vatan hainlerine duyurulur.


Emperyalistlerin, kitleleri yönlendirip kontrol edebilmek için Kitle iletişim araçlarının kontrolünü çok önemsendiği ve Teknolojiyi çok iyi kullandığı da artık herkesçe bilinmektedir. Dünya hâkimiyetini ele geçirmek için yürüttükleri işler bellidir.

Karşı direnci tasfiye etmek için bu yönde geniş bir bireysel ve kitlesel kontrol imkânının yaratılması ve giderek bütün dünyada yayılması yönünde yoğun olarak çalışılmaktadır.
Bu yönde bu cani ruhlu odakların planları ile bebekler dâhil kitlesel kıyımların yaşandığı ortadadır. Kitlelerin nasıl birbirine düşürüldüğü, varlıklarının nasıl yağmalandığı da ortadadır.

Kitlelerin sanal Demokrasi söylemleri ile nasıl uyutulduğu ve bireysel hakların nasıl ayaklar altına alındığını da artık herkes biliyor.
Bu Yağmacı zihniyetin engellenmesi Toplumumuzun ve nesillerimizin geleceği için şarttır, bu aşamada var olma sorunu ile yüz yüzeyiz. Emperyalist yağmacı güçler ağır saldırı halindedir ve gedikler açmıştır.

Kurtuluş bu Durumu Dünya kamuoyuna tüm açıklığı ile duyurup önlemler almaktan geçer. Buda önce içimizdeki sahtekâr vatan hainleri tespit edip tutuklamadan mümkün değildir.


Saygılarımla

Yurtsever yurttaş


Baştan tamamını okumak için 1. Bölüme dönün. Ya da... ((((( BİR GERİ GİT


NOT:
YURTSEVER YURTTAŞ BLOG SAYFASINDA YER ALAN ARAŞTIRMA VE YAZILARIN BÜTÜN HAKLARI MAHFUZ’DUR KAYNAK GÖSTERİLMEDEN KULLANILMASI DURUMUNDA YASAL İŞLEM YAPILACAKTIR.

BİLGİSAYAR VİRÜSLERİ VE TROJANLAR HAKKINDA GENEL BİLGİ...

ABD ÇOK YÖNLÜ BÖLGESEL VE KİTLESEL KONTROL AMAÇLIYOR.
BÖLÜM -7-





TRUVA ATI (TROJAN HORSE) NEDİR?
BİLGİSAYAR GÜVENLİĞİ


Truva atları, başkalarının bilgisayarınızı internet bağlantınız üzerinden denetlemesine olanak tanıyan kötü amaçlı yazılım programlarıdır. Hackerlerin, kullanıcıların sistemlerindeki tüm haklarını kullanmasına olanak sağlayan ( program çalıştırma gibi fonksiyonları içeren ), ayrıca sistem için tehlike yaratabilen programlardır.

Sistemdeki yasal bir kullanıcı tarafından kurulabildiği gibi, başka programları ve güvenlik açıklarını kullanarak sisteme girebilen bilgisayar korsanları tarafından da kurulabilir. Truva atları, İnternet hızını yavaşlatır ve yerleştikleri sistemi kullanarak Web'de her yere yayılabilirler.

Truva atı, bir dolandırıcının bilgisayarınızdaki dosya ve işlevleri görmesine ve değiştirmesine, etkinliklerinizi izlemesine ve kaydetmesine, başka bilgisayarlara saldırmak için bilgisayarınızı kullanmasına olanak tanıyabilir. Ayrıca dolandırıcıların bu işlemleri sizin bilginiz olmadan gerçekleştirmesini sağlar. Yani hocalarımızın kitaplarının, yazılarının daha yazılırken takibi, ya da faaliyetlerinin ve en özel sırlarının bile kendi bilgisayarlarının kameralarından izlenmesi mümkündür.

Çeşitli Kurumların gizli çalışmaları el değiştirir, Bilim insanları bin bir emekle oluşturdukları arşivlerinin çalındığını bile fark edemezler. Hocalarımızın, aydınlarımızın, yazdıkları kitaplar başka imzalarla piyasaya çıksa, hak bile iddia edemezler, çünkü sözde olmasına rağmen icraatta hiçbir yasal alt yapı ve yaptırım yoktur.

Attıkları her adım takip edilir ve takip edenin niyeti kötüyse, faaliyetlerinin içeriği her şekle uydurulabilir, her kalıba sokulabilir. Hatta bilgisayarında her faaliyeti izlenen birinin, o günün sabahında Uğur Mumcu gibi havaya uçurulması bile mümkündür. Ayrıca bunun yapıldığını iddia etseler, paranoyak olmakla suçlanma riski söz konusudur.

TROJAN HORSE (TRUVA ATI);

İki kısımdan oluşan ve bilgisayarları uzaktan kumanda etme amacıyla yazılmış programlardır. Bu program sayesinde Windows kullanmaya yeni başlayan bir insan bile bilgisayarınızda, Bilgisayarınızı formatlamak (Biçimlendirmek), account unuzu (Hesaplarınızı) çalmak, vs. gibi birçok yetkiye sahip olabilir.

Bu programların birinci kısmı uzaktaki bilgisayarı kontrol etmeye yararken, diğer kısmı ise uzaktan yönetilecek bilgisayarla kontrol kısmı arasında bağlantı kurmasını sağlayacak açıklık yaratır. Yani bizim problemimiz, Trojan programının bilgisayarımızda acık Port ( Alan) bırakan kısmıyla ilgilidir. Birçok tanınmış programcı, masum programlarına "Arka Kapı’’ (Back door) tabir edilen kodlar ilave ederler. Kullanıcılar bunları bilmezler. Ancak gerektiğinde programcı tarafından kullanılırlar.

Mesela şifre korumalı bir program satın aldık ve yükledik. Program bir ara çalışmaz oldu diyelim ve yazılımcı Firmadan Web yoluyla teknik destek istediniz. Programcı sizin şifrenize ihtiyaç duymadan, programını çalıştırabilmesi için Web’den programa bir parametre ile kendini tanıtır. Program, içerdiği rutin icabı, çalıştıranın kendi programcısı olduğunu anlar ve hata analiz izleğini çalıştırır.

Böylece programcı hataları bulur, onarır ve programı çalışır hale getirir, siz bu prosedürü anlayamazsınız bile. Bu çok basit bir arka kapı işlemidir, elbette ki normalde ticari ve hukuki alanda kötü niyetli değildir ve olmaması gerekir.

Sadece uzman olmayan kişilerin ulaşmasını engellemek ve servis işlerini Firmada toplamak amacıyla uygulanan bir prosedürdür bu. Ama bu kadar karışık işlerin ve ilişkilerin döndüğü bir Dünyada bu işlerin nasıl yürüdüğünü kestirmek zordur.

İşte bazı HACKER tabir edilen ve sistem hakkında son derece yüksek bilgiye sahip kişiler, Windows’un ağ bağlantılarındaki Arka Kapılarını ve eksiklerini (hole, delik) tespit etmişler ve yukarıda anlattığımız Truva Atı programlarını ve Truva Atlarını uzaktan kontrol etmeye yarayan programları bu deliklere göre yazmışlardır.

TROJAN BULAŞIRKEN İKİ İŞLEM GERÇEKLEŞTİRİR:

Windows’un her açılışında otomatik olarak çalışacak şekilde kendini açılışa koyar.
Bunun için; win. ini, system. ini, autoexec, bat, config. sys veya regedit dosyalarından birine, kendini kayıt eder. Trojan’ın bu özelliği sayesinde, karşı bilgisayara bir kere değil, PC her çevrimiçi olduğunda girebilme şansınız vardır.

Kurban bilgisayarın bir portunu açmak.

İnternete girmek için kullandığınız Modem'lerin 65536 tane sanal portu vardır. Modem gelen-giden byte ların yerini karıştırmamak için bu Port’ları kullanır. Mesela Explorer 80. ICQ 1029. FTP (Dosya transferi) 21. portu kullanır.
Siz de Trojan kullanarak karşı bilgisayara girerken bir Port’tan girmeniz gerekli.

Bu portun hangisi olacağı Trojan’a göre değişir.
Mesela netbus 1234, Blade runner ise 5401, portu kullanır.
Şimdiki Trojanların çoğunda istediğiniz portu seçebilmektedir.
Trojan bu iki işlemi de arka planda yapar ve saniye bile sürmez. Trojanlar Windows ortamında çalıştıkları için; işletim sisteminizin Linux olması durumunda hiçbir tehlikeyle karşılaşmazsınız.

Türkler tarafından yapılmış Trojanlar da vardır: Truva atı, Schoolbus, Thief ve Casus.

TRUVA ATININ ETKİLERİ

Kullanıcının yapabildiği her şey Truva atları aracılığıyla yapılabilir:

•Dosyalar silinebilir.
•Dosyalar bilgisayar korsanlarına gönderilebilir.
•Dosyalar üzerinde değişiklik yapılabilir.
•Kullanıcının hakları kullanılarak, ağa sistem tarafından denetimsiz (kullanıcı adı ve şifre sorulmadan) girilme imkanı veren programlar kurulup çalıştırılabilir.
•Saldıran kullanıcının saldırılan sistem üzerindeki yetki seviyesi yükseltilebilir.
•Virüs programları kurulabilir.
•Başka Truva atları kurulabilir.

Kullanıcı sistemdeki sistem yöneticisi haklarını kullanabiliyorsa Truva atları da sistem yöneticisinin yapabildiği her şeyi yapar. Bu Unix'teki "root", Microsoft Windows NT'deki sistem yöneticisi hesapları ya da herhangi bir işletim sistemindeki yönetici haklarını kullanabilen herhangi bir kullanıcı olabilir.

Sıralanan hesaplardan biri ya da tek kullanıcılı işletim sistemi (Windows95, MacOS) kullanılıyorsa Truva atları yardımı ile saldırı gerçekleştirilebilir.

Kullanıcının ağında Truva Atlarını içeren herhangi bir sistem, ağdaki başka sistemleri de etkileyebilir. Paylaştırılmış ağlarda şifre gibi bilgileri, basit şifrelenmiş ya da şifrelenmemiş şekilde gönderen sistemlerin güvenliği de azalmaktadır.

Kullanıcının sistemi ya da ağı Truva atlarını içeriyor ise bilgisayar korsanları ağ yoklayıcısını çalıştırıp bilgisayardaki - kullanıcı adı ve şifreler dâhil- özel bilgileri kaydedebilir.

TRUVA ATININ KURULMASI

Genelde yasadışı yazılımlara veya internet'ten yükleyebileceğiniz diğer dosya ve programlara gizlenmiş olarak gelir. E-postalarda veya anlık iletilerde komik resimler, tebrik kartları veya ses ve video dosyalarıymış gibi de görünebilirler.

Ekleri tıklatarak açarsanız, bir Truva Atı gizlice karşıdan yüklenebilir. Bazı durumlarda, hiçbir işlem yapmasanız da Truva Atı, yazılımlardaki veya internet'teki güvenlik açıklarından yararlanarak bilgisayarınıza bulaşabilir.

Truva Atları kullanıcılar yanıltılarak kurulabilir. Örneğin: bilgisayar oyunlarını içeren herhangi bir e-posta ile de Truva Atları gönderilebilir. Kullanıcı oyunun tanıtımından etkilenerek oyunu bilgisayarına kurabilir. Kullanıcı gerçekten bir oyun kurmasına rağmen arka planda kolay fark edilemeyen bir işlem çalışmaya başlar.

Başka bir örnek ise, Web güvenliği üzerinde araştırmalar yapan şirketlerin dağıttığı bültenlerin sahtelerinin yapılıp, bültenlerle birlikte gelen yamaların sistem yöneticilerine kurdurulmasıdır.

Yazılım dağıtan sitelerde bilgisayar korsanı tarafından Truva Atları ile değiştirilmiş yazılımlar olabilir. Truva Atları içeren bir dağıtım sitesi başka dağıtım sitelerinin yansıtıcılarını içeriyor ise Truva Atları birçok site tarafından çekilir ve İnternet'in her yerine hızlı bir şekilde yayılır.

DNS (Domain Name Server - Alan Adı Sistemi) güçlü bir kullanıcı denetlemesi (authentication) sağlamadığı için, kullanıcılar farklı bir Web sitesine bağlanmak istediği zaman bilgisayar korsanları bağlantının arasına girip kullanıcıya hala güvenli bir bağlantı içinde olduğunu hissettirir. Bundan yararlanarak bilgisayar korsanı, kullanıcılara Truva Atlarını karşıdan yükletebilir ya da özel bilgileri açığa çıkartabilir.

Truva atı sistemde hatayı oluşturduktan sonra bilgisayar korsanları, sistem yardımcısı programların Truva atı içeren sürümlerini kurabilir. Bazen Truva atı koleksiyonları, bilgisayar korsanları tarafından kırılmış olan araç takımlarında da yer alabilir, yani ucuza aldığınız, crack oyun veya programlarda da bulunabilir.

Bilgisayar korsanları bir kere sisteme sızıp sistemdeki yönetici haklarını elde ettikten sonra, sistemin güvenli hale getirilmesi için en güvenli yol baştan kurulmasıdır. Truva atları Java applet, ActiveX control, JavaScript formlarında da bulunabilirler.

TROJAN NELER YAPABİLİR?

Bilgisayarınızın internet bağlantınız üzerinden uzaktan denetlenmesine olanak tanır. Dolandırıcılar bu beceriyi kullanarak şunları yapabilir:

1- Sizin üzerinizden iş bitirerek sizi dolandırıcılık suçlarıyla yüz yüze bırakabilir. Bazı Truva Atı programları, bilgisayarınızın sahte bir web sitesini gerçekte güvenilir bir web sitesi (çevrimiçi bir banka sitesi gibi) olduğunu düşünmesine neden olabilir. Sahte siteye girdiğiniz parolalar ve diğer bilgilerle paranızı transfer edebilecekleri gibi, kimliğiniz çalınarak bazı kirli işler için kullanılabilir.

2- Dosyalarınızı bulabilir ve onları görüntüleyebilir, kopyalayabilir, değiştirebilir veya silebilir. Truva atları, bunu bir kereliğine veya bilgisayarınızı her başlattığınızda bu görevleri gerçekleştirebilecek biçimde programlanabilir.

3- Yazdıklarınızı kaydedebilir ve bu bilgileri başka bir bilgisayara gönderebilir. Dolandırıcılar bu bilgileri özel yazılımlar aracılığıyla işleyerek, bilgisayarınızda yazdığınız kullanıcı adlarını ve parolaları bulmaya çalışır.

4- Bilgisayarınıza bağladığınız aygıtlardan video ve ses öğeleri yakalayabilir, bu medyayı dosya olarak kaydedebilir ve daha sonra da dolandırıcıların bilgisayarına gönderebilir.

5- Bilgisayarınızdaki bir programı, işlemi veya bağlantıyı çalıştırabilir veya sonlandırabilir.

6- Ekranda can sıkıcı veya kötü amaçlı web sitelerine bağlanmaya ikna etmeye çalışan açılır pencereler oluşturabilir.

7- Diğer bilgisayarlara saldırabilir. Bazı truva atları, dolandırıcıların gönderdikleri iletilerle sunucuda yük oluşturma veya virüs ve casus yazılımları yayma gibi görevleri gerçekleştirmek için denetim altında tuttukları çok sayıda bilgisayar olan "hortlak ordular" oluşturmak amacıyla kullanılır.

TROJAN YAYMA VE BULAŞTIRMA YÖNTEMLERİ

1. Chat: Dünyada bilgisayar kullanıcıların internet ile ilk tanışmalarından itibaren, kullanılan Chat ortamını kullanarak, her işte ve her şekilde kandırarak çeşitli yöntemlerle bilgisayarlarına girerler ve hâkim olurlar. Ondan sonra kurban olarak kullanır ve istediklerini yaparlar. Bir zamanların en ünlü Trojan yayma yolu IRC Server, Komut ve mıRC Programları, IRC Scriptleri olmuştur.

2. P2P: Son zamanlarda en çok Trojan yazarlarının başvurduğu ve Trojanlarını yaymaya çalıştıkları ortamdır. Popüler yazılım isimleri ile özelliklede yeni kullanıcılara bu tür ortamlardan virüsler ve Trojanlar atılmaktadır.
Örneğin: Firefox. exe gibi.

3. Mesaj Yollama / Mesajlaşma Yöntemi: Anlık ileti gönderilmesine olanak veren ve son yılların gözde sohbet programlarından olan AOL ve MSN Messenger gibi ortamlarda Trojanlar için harika bir ortamdır. Msn Messenger gibi dev bir ortama Trojan yaymak demek her şeyi yapabilmek ve binlerce kişi kendine bağlamak, kurban etmek demektir.

4. Web Sitesi Yoluyla Bulaştırma: Çeşitli Warez program siteleri ve Program *****/****** sitelerinin içine program ve ya ****** gibi dosyalar göndererek, Trojan yaymakta oldukca kullanılan bir yöntemdir.

5. Yazılım Güvenlik Açıkları: Bu kategori ise, ünlü My Doom virüsü gibi bilgisayarlarda bulunan ünlü programların hatalarından ve ya açıklarından yararlanarak yayılan ve sisteme zarar veren bir Trojan yayma yöntemidir.

6. Sosyal Mühendislik: Sosyal Mühendislik aslında çok eski ve geniş bir kavramdır. Bu kavram son seneler de sıkça gündeme gelmektedir. Çünkü güvenlik, saldırılara paralel olarak gelişmektedir. Sosyal mühendislik olayında ise asla ama asla tamamen bir saldırı söz konusu değildir. Hedef yani kurban sosyal mesajlar ile söz ile ya da dil ile kandırılır ve aldatılır.



Konuyu merak edenler 8. Bölüme baksınlar.
Ya da... ((((( GERİ GİT



NOT:
YURTSEVER YURTTAŞ BLOG SAYFASINDA YER ALAN ARAŞTIRMA VE YAZILARIN BÜTÜN HAKLARI MAHFUZ’DUR KAYNAK GÖSTERİLMEDEN KULLANILMASI DURUMUNDA YASAL İŞLEM YAPILACAKTIR.


CIA VE FBI İLE YAKIN TEMAS, VATANA İHANET VE SAMİMİ İKRAR...

ABD ÇOK YÖNLÜ BÖLGESEL VE KİTLESEL KONTROL AMAÇLIYOR.
BÖLÜM -6-



BM, UNDP, NATO ve AGSP

Çeşitli kaynaklardan gelen haberlerden ve İnternetteki bilgilerden anladığımıza göre, bu faaliyetler ciddi tehlike haline gelmiştir. Amerika'da Washington'da faaliyet yürüten, Türk Polis Çalışmaları Enstitüsünün (TISD) yöneticileri, önceki bölümde ifade ettiğim gibi ABD ile karşılıklı işbirliği, Eğitim ve akademik birikimin ülkeler arası kurumsal transferi ile uğraştıklarını açıkça ifade ediyor.

Yine bu samimi ikrar niteliği taşıyan haberlere göre, TISD'in, Amerikan CIA ve FBI ile yakın işbirliği var ve Federal Soruşturma Bürosuyla (FBI) Türkiye'de
açılması için ortak çalışma yürüttüğü "terörle mücadele eğitim merkezi" projesi kesinlikle gerçekleşmiş bulunmaktadır..

Yine yukarda açıkladığım gibi, bu Enstitünün idarecileri, ABD'de, FBI, Merkezi Haber alma Teşkilatı (CIA) ve Yurtiçi Güvenlik Bakanlığı içindeki birimlerle, Türkiye'deki ilgili birimlerin bağlantılarına yardımcı olduklarını açıkça ifade ediyorlar.

TISD Başkanı, çok yerde yayınlanan A.A. nın haberinde, bu bilgileri samimi olarak ikrar edip Güvenliğe çok farklı açılımlar getirecek yeni bir grup yetiştiriyoruz; hem akademik, hem uzmanlık alanı olan, ‘’Güvenlik biliminin altyapısı oluşuyor" diye konuşuyor… Ayrıca,
‘’ Açıkça, Türkiye ile Enformasyon ve bilgi transferi yapıyoruz diyorlar ve senelerdir, ABD ye ciddi sayılarda insan gönderilmesi ve eğitim görüp Türkiye'ye dönenlerin ‘istihdamının’ sağlanmasına yoğunlaştıklarını anlatıyorlar’’. Bu durum çok açık değimli?

BU FAALİYETLER TABİİ Kİ DÜNYA ÇAPINDA BAŞKA PROJELERE DE BAĞLANTILI GELİŞİYOR.

Bu faaliyetlerin
önceki bölümde bahsettiğimiz dünya çapında başka projelere de bağlantılı geliştiği şüphe götürmez. Türkiye’yi tasfiye etmeye çalışmalarına ve bizim bölgedeki BOP ve bağlantılı bütün projelerle ilgili gayretleri göz önüne alınca bu projeler anlam kazanıyor. Kemal Derviş'in başında olduğu BM Kalkınma Programı (UNDP) ‘’United Nations Development Program’’ kapsamında, merkezi Türkiye'de olan, Orta Asya, Balkanlar ve Kafkasları da kapsayan araştırma merkezinin niçin kurulduğu bu bağlamda iyi anlaşılıyor.

TİSD yöneticilerinin, bu merkez "Suçu bir veri sisteminde toplayacak" diye özetlediği bu programla, polis elde ettiği bilgiyi bir veri tabanında toplayacakmış. "Biz bu tip veri tabanını akademik dünyaya açıp çözüm üretmeliyiz, elde edilen veri tabanını Analize açık şekilde toparlamalıyız deniyor.’’

Ama bu merkezin ABD desteği ile kurulması şüphe uyandırıyor ve ABD’nin bu şekilde tanımladığı projelerin hiçbirinin İnsanlık adına faydalı bir sonuç vermemesi sebebiyle, bu projenin de ne derece güvenilir olduğu ve ne için kullanılacağı tartışılır bir konudur.

Yine yukarda aktardığım gibi, Devletin yurtdışına eğitim için personel yollama esasıyla ‘’2002’’ de başlatılan ve TISD vasıtası ile oluşturulan sistem büyük çaplı İçişleri Bakanlığından ve Tanıtma Fonundan, belli oranda da Kuzey Texas Üniversitesinden önemli destek görüyormuş.''

Bu çalışmaların sonuç verdiği kesin, bizdeki dinlemenin de bu kapsamda olduğu anlaşılıyor ve bu dinleme konusu HANEFİ AVCININ da bahsettiği gibi basit bir örgütlenme değildir. Üstelik bu projelere Türk Milletinin bütçesinden kaynak aktarıldığı ortada.

BÜYÜK PROJENİN ALT YAPI ÇALIŞMASI GİBİ DURMAKTADIR.

Bu yönde ki çalışmalar, büyük ihtimalle, Telekomünikasyon Kurumu, Radyo televizyon üst kurulları işbirliği, UEKAE, SKAAS ve 2003 yılında dereye sokulan Pardus projesi vs. çalışmaları içine alan çok kapsamlı bir izleme dinleme projesinin parçası olduğu kanısı oluşmaktadır. ‘’Sayısal Kayıt, Arşiv, Dinleme, izleme ve Analiz Sistemi’’ ile eş güdüm geliştirilecek bir büyük projenin alt yapı çalışması gibi durmaktadır.

Renkli ya da, kanlı devrimlerle ivmelenecek, giderek kitle çalışmaları ile Kafkasya’dan, Balkanlara, Akdeniz bölgesi ve Orta Doğuya kadar çok geniş bir bölgeyi kapsayacak biri birine kenetlenmiş kapsamlı bir projenin varlığı sezilmektedir.

İspanya Medeniyetler ittifakında Velevki Türban konuşması bizde tetiklenecek renkli devrimin startıydı aslında, ama oluşan kuvvetli direnç yüzünden bu güne kadar defalarca atak yapılmasına rağmen gerçekleşemedi.

Bu projenin ne kadarı yasal, ne kadarı illegal, finansının ne kadarı kamudan, ne kadarı örtülü ödenek belli değildir, Deniz fenerinin de bu sahanın bir köşesinden çıkacağı hissedilmektedir.

Bu yapılanma, ABD’nin büyük ihtimalle, BM, UNDP, NATO ve AGSP’yi de kullanarak ve TERÖRLE mücadele kozunu rampa yaparak ileriye dönük yönlendireceği ve işbirlikçileri ile eş güdüm yöneteceği, genel Stratejilerinin alt yapısında önemli yer tutmaktadır.


Konuyu merak edenler 7. Bölüme baksınlar.
Ya da... ((((( GERİ GİT


NOT: YURTSEVER YURTTAŞ BLOG SAYFASINDA YER ALAN ARAŞTIRMA VE YAZILARIN BÜTÜN HAKLARI MAHFUZ’DUR KAYNAK GÖSTERİLMEDEN KULLANILMASI DURUMUNDA YASAL İŞLEM YAPILACAKTIR.





26 Ekim 2010 Salı

DİNLEME TAKİP VE SAYISAL KAYIT, ARŞİV VE ANALİZ SİSTEMİ (SKAAS)…

ABD ÇOK YÖNLÜ BÖLGESEL VE KİTLESEL KONTROL İMKÂNI AMAÇLIYOR.
BÖLÜM -5-


SAYISAL KAYIT, ARŞİV VE ANALİZ SİSTEMİ (SKAAS),


Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından geliştirilen ve TÜBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü (UEKAE) tarafından gerçekleştirilen, Sayısal Kayıt, Arşiv ve Analiz Sistemidir ‘’SKAAS’’ Projesi ile izleme ve raporlama, kadrolu uzmanlarca sağlanmaktadır. İl ve ilçelerdeki yayınlar RTÜK Merkeze aktarılarak tek yerden tüm yayınlar izlenmekte, kaydedilmekte, arşivlenmekte ve analiz edilmektedir.

Sistem en ileri teknolojik imkânlara sahiptir ve sayısal teknoloji kullanılarak, tamamen yedekli olarak gerçekleştirilmektedir. Bu aşamada dikkatle üzerinde durulması ve incelenmesi gereken nokta UEKAE’nin TSK’nin Kriptolarını da üretiyor olmasıdır.

Uzun süredir dikkatimi çeken bir konuydu bu ve bunu önceden yazılarımda konu etmiştim. Bu konularda çeşitli organizasyon ve yapılanmalar içine giren Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ün, EPRA ‘’Avrupa Düzenleyici Kurullar Platformu’’ ve MNRA ‘’Akdeniz Ülkeleri Düzenleyici Kurullar Ağı’’ ve ‘’Ekonomik İşbirliği Komisyonu (KEİ)’’ ile de ilişkileri grift şekilde yürütülmektedir.

EPRA NEDİR?

EPRA
AVRUPA DÜZENLEYİCİ KURULLAR PLATFORMU
(European Platform of Regulatory Authorities) EPRA

Avrupa Düzenleyici Kurullar Platformu: Avrupa medyasının gelişimi ve birbiriyle yakınlaşmasına katkıda bulunmak amacıyla Avrupa ülkelerindeki Düzenleyici Kurumların görüş alış-verişi yapabilecekleri bir platform olarak 1995 yılında kurulmuştur. EPRA’ ya, RTÜK de dâhil olmak üzere 42 ülkeden 51 düzenleyici kuruluş üyedir.

MNRA
AKDENİZ DÜZENLEYİCİ KURULLAR AĞI. (ADKA)
Mediterranean network of Regulatory Authorities (MNRA)

Akdeniz Düzenleyici Kurullar Ağı, ADKA: 1996 yılında Fransa Görsel İşitsel Kurulu CSA tarafından Akdeniz e kıyısı olan 13 ülke tarafından kurulmuştur, Türkiye de üyedir. Akdeniz Ülkeleri Medya Düzenleyici Kurullar Ağı, Akdeniz Ülkeleri arasında araştırma ortamı oluşturmak amacıyla, 29 Eylül 1997 tarihinde Barselona’da kurulmuştur.

Topluluk, Fransa Görsel-İşitsel Üst Kurulu (CSA), Portekiz İletişim Üst Kurulu (AACS), İtalya Garantör Kurulu, Yunanistan Radyo-Televizyon Ulusal Konseyi (CNRTV), Katalonya Görsel-İşitsel Konseyi (CAC) Düzenleyici Kurullarından oluşmuştur.

19 Haziran 1998 tarihinde Atina’da gerçekleştirilen 2. toplantıda, bu Ağ’ın beş yeni düzenleyici kurul ile genişletilmesine karar verilmiştir. Bu amaçla Yayın Düzenleme Kurulu (İsrail), Radyo-Televizyon Kurulu (Güney Kıbrıs), Yayın Kurulu (Malta), İletişim Yüksek Konseyi (Tunus), Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (Türkiye) davet edilmişlerdir. Ayrıca, Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi, Medya Avrupa Düzenleyici Kurullar Platformu (EPRA) ve Fas da çağrılmışlardır.

KEİ
KARADENİZ EKONOMİK İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (KEİ):
Organisation of the Black Sea Economic Cooperation (BSEC)

Akdeniz Ülkeleri Düzenleyici Kurullar Ağı olan EPRA’ YA benzer şekilde, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Komisyonu (KEİ) Üyesi ülkelerin düzenleyici kurulları arasında da bir çatı kuruluş oluşturulmuştur. RTÜK’ün girişimleri ile Karadeniz işbirliği kapsamında, Karadeniz ülkeleri arasında ve Avrupa Konseyi ile işbirliği çerçevesinde Sınır ötesi Televizyon Sözleşmeleri doğrultusunda çalışmalar yapılmıştır.

KEİ üyeleri arasında Arnavutluk, Azerbaycan, Bulgaristan, Ermenistan, Gürcistan, Moldova, Romanya, Rusya Federasyonu, Sırbistan, Karadağ, Türkiye, Ukrayna ve Yunanistan bulunuyor. Bu konu da yapılan çalışmalar da göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir.

KEİ NEDİR?

Ülkemizin girişimleri ile 25 Haziran 1992 tarihinde İstanbul zirvesi sırasında yayımlanan Deklarasyonla kurulmuş bir bölgesel örgüttür. Daimi Sekretaryası İstanbul’da bulunmaktadır.

1992 yılında Türkiye’nin girişimleri ile kurulan Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütünün (KEİ) üyeleri arasında, Arnavutluk, Azerbaycan, Bulgaristan, Ermenistan, Gürcistan, Moldova, Romanya, Rusya Federasyonu, Sırbistan ve Karadağ, Türkiye, Ukrayna ve Yunanistan bulunuyor. Uluslararası Daimi Sekretaryası İstanbul’da bulunan KEİ ulaştırma, enerji, haberleşme, bilim ve teknoloji gibi birçok alanda bölgesel bir işbirliği örgütü olarak faaliyetlerini sürdürüyor.

KEİ ülkelerinin RTÜK’lerini kapsayan bir platform oluşturulması amacıyla Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından 2007 yılında bir proje hazırlanmıştır. Dışişleri Bakanlığına iletilen RTÜK’ün projesi, KEİ sekretaryası bünyesinde olumlu karşılanarak resmiyet kazanmıştır.

Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEİ) Enformasyon ve Komünikasyon Teknolojileri Çalışma Grubunun Ukrayna’nın başkenti Kiev’de gerçekleştirilen toplantısında (4 -5 Aralık 2007), Türkiye’nin Karadeniz RTÜK’lerini bir araya getirecek projesi kabul edilerek yayıncılık düzenleyici kurulları arasındaki oluşturulacak platformun temelleri atılmıştır.

RTÜK VE AKDENİZ ÜLKELERİ DÜZENLEYİCİ KURULLARI PLATFORMU…

KEİ üyesi ülkelerin düzenleyici kurullarını bir platform etrafında bir araya getirmek için kolları sıvayan RTÜK, Akdeniz ülkeleri düzenleyici kurullarının 2010 yılındaki toplantısına da ev sahipliği yapacak. RTÜK, 2009 yılında platformun başkan yardımcılığına, 2010 yılında da bir yıl süreyle platformun başkanlığına getirilecekmiş.

Akdeniz ülkelerinin düzenleyici kuruluşları arasında yayıncılık alanında işbirliği olanaklarını geliştirmek amacını taşıyan, Akdeniz Düzenleyici Kurullar Ağı, 1997 yılından beri faaliyetlerini sürdürüyor.

Akdeniz Düzenleyici Kurullar Ağı’nın Fransa, İspanya (Katalan ve Endülüs), Yunanistan, Fas, Sırbistan, Portekiz, İsrail, Türkiye, İtalya, Kıbrıs Rum Yönetimi, Malta, İsrail, Arnavutluk, Bosna-Hersek, Ürdün ve Moritanya düzenleyici kurulları olmak 16 üyesi bulunuyor.

Bu çevreler, işte bu ‘’Radyo televizyon üst kurulları işbirliği’’ adı altında, bu yönde geliştirilen bir oluşumu geliştirmişlerdir. Bu yönde ki çalışmalar, UEKAE ve SKAAS Projesi vs. ile gelişmiş bir teknolojik altyapı oluşturarak bizi de kapsayan çok geniş bir bölgede kitle çalışmaları yapabilecek güce sahip örgütler ile kenetlenmiştir.

YENİ GELİŞEN ÇOCUKLARIMIZIN ÖNEMSENDİĞİ KESİNDİR

Çocuklarımızın radyo ve televizyon programlarının zararlı etkilerinden korunması amacıyla olduğu söylenen ve Radyo, Televizyon Üst Kurulu ve Milli Eğitim Bakanlığının işbirliği ile ‘’Medya Okuryazarlığı’’ Projesi geliştirilerek hayata geçirilmiştir.

Bu da hakikaten gerekli bir çalışmadır ve bütün bunlar Türkiye için çok hayırlı ve umut verici görünmekle beraber RTÜK ün Deniz feneri soruşturmaları ile beraber anılması çok rahatsız edici ve dikkat çekicidir.

Çok etkileyici görünen, ama aslında güvenilirliği tartışılır kesimlerce kurulan ve kontrol edilen bu gibi sistemlerin, hangi çevrelere ne gibi avantajlar sağladığı, son derece şüphelidir.

Hatta ileriye dönük olarak gittikçe karmaşıklaşacak bir yapı oluşabileceği düşünülürse, içinden çıkılması zor güvenlik zafiyetleri oluşturabileceği gözden uzak tutulmaması lazım gibi durmaktadır.


Konuyu merak edenler 6. Bölüme baksınlar. Ya da... ((((( GERİ GİT


NOT: YURTSEVER YURTTAŞ BLOG SAYFASINDA YER ALAN ARAŞTIRMA VE YAZILARIN BÜTÜN HAKLARI MAHFUZ’DUR KAYNAK GÖSTERİLMEDEN KULLANILMASI DURUMUNDA YASAL İŞLEM YAPILACAKTIR.