30 Temmuz 2010 Cuma

BALYOZ, HATAY, İNEGÖL DEKİ SAKINCALI OLAYLAR VE AÇILIMCILAR KORUMASINDAKİ MASUMLAR.


Bunların Masum çocukları yollarda yine, Molotoflar atıyor, arabaları yakıyor, doyasıya oynuyorlar.

Bunlar çok duygulu insanlar ya, cezaları düşürüp, sokaklardaki köpekleri katledip çocukların oyun ortamını da düzenlediler ve geniş özgürlükler sağladılar bu masum çocuklara.

Bunlar
hep ABD'nin Stratejilerine ve AB vs. müktesebatlarının fasıllarına yönelik düzenlemeler.

Sanırsınız ki Dünyanın mükemmel standartlarına uyduruyorlar bu işleri ve gelecek muhteşem olacak. Hiç kimse ses çıkaramıyor bu sevimli çocukların masum oyunlarına,
ses çıkaran mazallah vesayet rejiminin savunucusu Demokrasi düşmanı olur çıkar.

Onların yaptığı Provokasyon, Ajitasyon falan değil, Molotoflara bakıp Terör falan da sanmayın, haşa bunlar minicik masum çocuklar. Ayrıca boylarının 1,70- 1,80 cm olduğuna da bakmayın, bunlar sadece çocuk, ellemeyin coşsun mutlu olsun çocuklar.

Bizde çok mutlu olduk Milletçe, çünkü çocuklar özgür artık, bu çocukların yüzlerindeki foşular, heybelerindeki taşlar, ellerindeki Molotoflar da kültürel hakları. Çok mutluyuz, yaşasın bizi adam eden AB müktesebatları ve tüm Dünyaya Özgürlük yayan ve El Gureybe gibi kamplar kurup mutluluk dağıtan ABD Robot Devleti.


Emperyalistlerin desteği ile açılım var, açılıyoruz ya görülmemiş bir özgürlük ortamı yaratıldı AKP öncülüğünde.
Emperyalistler de çırpınıyorlar bize ve tüm bölge halklarına özgürlük ortamı yaratmak için. Bakın Irakta ne güzel bir Demokrasi ortamı oluştu, ABD nin Özel güvenlik şirketleri her işkenceyi yapmakta özgür.

Yok yahu, bunlar masum çocuklar niye engellesinler bu zavallı masum çocukların sokaktaki masum oyunlarını. Bütün sorunları çözeceğiz açılıyoruz işte, Türkiye'de sorun mu yok, bu sorunun adı da belli, ‘’Daş atan çocuklar sorunu.’’
Emperyalistler bizede Irak gibi bir el atsalar düzelecek sanki her şey, bakın Irakta ne kadar özgür herşey.

Trafikte ne tarafa dönecekse o tarafa ateş ediyor peşmergeler ve her kes anlıyor yol veriyor, biz yapabiliyormuyuz bunları. Yapamayız çünkü sdediklerine göre vesayet rejimi var bizde, ama ümidinizi kesmeyin Irak ile sınırlarımız kalkıyor yakında, bu da yakın Başbakanımız Nato ya çağrı yaptı zaten.

Bunlar bu konu da kesin kararlı, bu çocukların sevgili abileri de Dağdan insin diye çırpınıyorlar. Avrupa'da ortalığı birbirine katan PKK lılar da artık Ülkeye dönüp bizim mahalleleri ateşe versin diye de çok olumlu çabalar var.


Bu çocukların sevgili abileri
çantalarında Kaleşnikof'ları ile Dağdan inip, Habur sınır kapısında salya sümük karşılanıp davul zurna ile gelsin de, bu sevimli çocuklara kavuşsunlar diye gerekirse Türkiyeyi bile çözerler bunlar.

Evet Doğuda uzun süredir çok gelişme var, memleketin her yerinde Duble yollar yaplıdığı gibi Güney doğuda PKK'nın yerleştirdiği Mayınların üstüne asfalt
bile dökülüyor bazı belediyelerce. PKK devamlı eylemde, habire Karakollarımıza baskın yapıp, Askerimize, Polisimize kurşun sıkıyor.

Bunlara göstermelik çıkışlar yapan hükümet ise, neredeyse PKK TSK yönetiyor diyecek, kafaları karıştırıp tezlerine uygun bir suçlu yaratma peşindeler.


Bu Hatay olayından sonra, Yüce zat kendine göre kabahatli buldu gibi ilk adımda. Kabahat kırk yıl sabredip, sonunda, PKK 4 Polisimizi daha pusuya düşürüp öldürdüğü için galeyana gelen Hatay Dörtyol lular da. Kahveleri bazı kiş
ilerce basılıp, bazı kişilerin yaralanmasına öfkelenip galeyana gelen İnegöl halkıda kabahatli.

Evet, bu gibi şeyler kışkırtma eseri ve Boş bakanın lafıyla ‘’ devreye konulmaya çalışılan bir Plan’’ ama kimin planı?


Boş bakanlar safında araştırmaya lüzum yok, her şeyi biliyor ya onlar hedef belli. Referanduma kadar oylamayı beklemeye de gerek yok sonuç almak için, bunlarda pratik yöntem çok. Palavra bir iddia atarsın ortaya, bütün Muhalefeti de Darbe ile Hükümeti çalışamaz hale getirmek istemekle suçlarsın olur biter.

Hatta Askeri,
4 Polisi öldürenlerin aslında Ergenekoncular olduğunu, TSK'nın bu işin başı olduğunu, muhalefetin de Ergenekon’un işlerine ortak olduğu yalanını utanmadan ortalığa yayarsın, al sana yeni bir ABD tezgâhı Hollywood vari bir Terörle mücadele yalanı.

Bu tezgâhı bir kurdun mu tamam, bırak o masum çocuklar sokaklarda Molotof atıp genç kızları yaksınlar, birileri Askeri, Polisleri öldürüp halkı kışkırtıp size malzeme sağlasınlar. Sen de, bunlara özgürlük verdim memlekete huzur getiriyorum ama vesayet rejimi taraftarları engelliyor diye gerinip yetkini kullanıp Polisi Muhalefetin üstüne salarsın.

BDP 1500 arabayla ne amaca yönelik gidiyordu Dört yola? Sefer mi vardı? Oraya varsalardı çıkacak arbedede kimi suçlu ilan edecekti AKP laf ebeleri? Kimlerin suçlu olduğu hakkında ki yorumlar tabii ki insanların olaylara baktığı tarafları ile ilgilidir. ABD’nin yanından Eş başkan katından işte böyle gözüküyor heralde bu işler.

DİN İMAN HER TÜRLÜ TEZGÂHA HAZIR OLUN.

Ülkede başarılı işler yapılıyor imajı için çaba çok, adi suçlar bile reklam malzemesidir. Bufallo ve domuz etleri çıkıyor baskınlar da ve bazı haberler verirler Televizyonların da, zannedersiniz ki sanki gizli güçler Müslümanları zehirliyor. Kimse sormaz, kaç senedir İktidarsınız beyler, bu etler vs. Ülkeye girene, o depoya gelene kadar neredesiniz?

Bununla da bitmez KCK elini kolunu sallayarak gezer eylem yapar, Molotof atar ama Dünyayı dinleyen CIA ve bizdeki işbirlikçileri, bunları dinlemez. Neden? çünkü hatlar bizim telefonlarla meşgul. Belliki biz daha zararlıyız Emperyalistlerin planlarına, dahası yazıktır, günahdır bunlar daha ’Daş atan çocuk’’.


YALAN MI YOK AMACINA YÖNELİK HER TÜRLÜ İFTİRA GIYBET MÜBAH, BUNLAR BİRDE MÜSLÜMAN.

Bunlarda yalan ulvi hedefleri uğruna mübah, ayrıca elastıki dönüşler manevralar için çok kullanışlı. Yalan mı yok Dünyada amacına yönelik, at ortaya püsküllü bir şeyler, tutmasa yenisini söylersin. Yani taşı at kuyuya Akıllılar çıkarsın, akıllılar kuyuda taş ararken sende kuyuya onları yani işine taş koyan akıllıları da atarsın, sen sağ ben selamet.

Bu durumda
Referanduma bile gerek yok, çünkü muhalif kimse kalmaz ortada. Bunlar Tipik CIA tezgâhlarıdır, bunu bizim çocuklar bile öğrendi artık, bunlara hizmet eden işbirlikçiler ise sadece ücretli sherxfszhstr oyuncu…


Sadullah Ergin, 29 07 2010 tarihinde Televizyonda (NTV) konuşuyordu. Zannedersiniz ki sanki iktidar bunlara Allah tarafından bahşedildi. Bunlar Seçimle falan düşmez, öyle bir tavır takınıyorlar ki halk %99 bunların arkasında ve bunlar sadece Darbeyle düşürülür.

Üstelik Dünya âlem, tüm Ülke Darbecilerle dolu ve hepsi bunları devirmek için planlar kuruyor. Bu durum ve söylem biraz garip değimli sizce? Bu durum klinik olmakla birlikte, büyük sahtekarlık ve vatan hainliği de içeriyor gibi.

Mağdur rolüne bürünen bu kompradorlar,
öyle görülüyor ki, bazı planlamalar içinde. Ellerindeki CIA destekli Kamu Güvenliği Müsteşarlığı ve kolluk gücü ile Hükümetin Seçimlerde Demokratik yoldan düşmesini engelleyecek bir çalışma içinde gibiler.

CIA’nin Ülkemizin her yerine bürolar açmasına ve Din taciri Tarikatların her alanda güçlenmesine izin veren bir zihniyeti barındıran AKP, aynı zamanda laiklik karşıtı eylemlerin odağı. Ayrıca senelerdir bunların işlediği tonla belgeli suç var.

Buna rağmen hep başkaları suçlu ve suçu bile belirsiz Antiemperyalist vatanseverler gerçek suçlularla aynı çuvala tıkıldı senelerdir içerde, ayrıca bunlar dokunulmaz . Buna sebep, başta ABD ve yedekte ki AB ülkelerinin bunlara verdiği destekten başka ne olabilir?


Hatay ve İnegöl konusunda davranışları da gariptir bunların ve kendilerine karşı tertipler yapılacağı kanaatini yerleştirmeye çalıştıkları gün gibi ortada. Bu olayın suçunu da MHP ye yıkıp MHP’yi teröristlerle işbirliği ile suçlayacaklar. İnanın bu tezgâh buna yönelik ve son derece iyi kurulmuş. Bu hamle MHP ile de bitmez, zaten CHP yede ağır ağır bu tarz suçlama imaları yapıyorlar.

O filmleri izledim ne filmlerde bir MHP damgası var, nede MHP’nin izlediği strateji de buna ihtiyaç. Halkın uyandığı bir süreçte, hainlerin dersini almasına ramak kalan bir zamanda, MHP'nin bu işten elde edeceği bir kazanç yok.

Bu işlerden anlayan her kes bilir ki, bu gibi işlerin suçlularını tespit için, bir eylemin kimlerin işine yaradığına bakmak gerekir. Bu bağlamda bu Eylemler, k
esinlikle MHP, CHP vs. hayırcıların işine yaramaz. Yaramadığı gibi hayatlarının da hatası olur.

Bu Hatay ve İnegöl kışkırtmaları, görüldüğü gibi sadece ABD ve işbirlikçilerin işine yarar gibi gözüküyor. Kendi sitelerin deki Referandum anketlerin de Hayır çıkınca anketi iptal eden çevrelerin telaşı ortadadır.

Bu kışkırtmalar, asıl olarak
bu işbirlikçi zihniyetin, zorba yöntemler uygulamak için bahane bulması yönünde kazanç sağlar gibi gözüküyor.

Kimlerin işine yarayacağına daha iyi fikir vermesi için Hatay Dört yolun Haritasına bir bakmakta fayda vardır. Bölge Doğu Akdeniz'in üst köşesidir ve Suriye sınırıdır ve Misakı Milli içindedir,
1939 yılında Hatay referandumla ülkemize katılmıştır.

O srada vatana Referandumla katılan ve Suriye sınırının en kritik noktalarından olan bir bölgeyi kapsayan bu İlimiz ihmal edilemez.
Bu bölgede ortaya çıkacak Provakasyonlar da öyle basit geçiştirilip laf ebesi işbirlikçiler tarafından kullanılmasına göz yumulamaz.

Bununla da bitmez, bütün sesleri kesmek ve Referandum ya da Seçimler de o vekâletleri yani oyları almak zorundalar. Emperyalist efendileri nin, çağrı yaptıkları NATO kanalı ile rahatça bu bölgeye yerleşebilmesi için oylarla gelen sınırsız keyfiyete ihtiyaçları vardır bu işbirlikçilerin. Çeşitli yollarla şu meşhur Halk kahramanı rolünü de bir tutturabilseler, deme sahtekarlık suratlarından akan bu tiyatrocuların keyfine.

Daha önceden söylediğim bir konu var; Bunların sözcüsü, Nihat Ergün, yandaş TV 'nin birin de konuşuyordu. Güya Ergenekon terör örgütünden ve bu konunun bazı inceliklerinden bahsediyordu. Diyordu ki bu zatı muhterem, bu konuyu inceledik Ergenekon öyle dal budak sarmış ki hepsini tutuklasan memlekette adam kalmayacak.

İnanın şaka değil, aynen böyle söyledi bu zat. Yani o gücü bir bulsalar, ihanetin bilincinde olan bilinçli seçmeni, yani en az % 70 oranında vatandaşı tutuklamayı bile düşünebilecek bir zihniyet söz konusudur. Bu da ABD den destek almayan kimsenin söyleyeceği veya yapmayı düşüneceği bir iş değildir.

Biz çok sahtekarlık gördük ama bunların sahtekarlığı adamın şapkasını uçurup dibini tavana vurduracak cinsten. Unutulmaması gereken bir şey var, her tezgâhı açar, türlü yalanları söylersin ama birileri bunların şeceresini tutar, gün gelir hainliğinin bedelini ödersin, Devlet her zaman 18 yaşındadır...

ŞU ASKERİ ŞÜRA ÖNCESİ ALEL ACELEÇIKARILAN BALYOZ YAKALAMA KONUSU NEDİR ŞİMDİ? TUTUKLAMA YAPLAMADI DİYE ÇILDIRIYOR BAZI ÇEVRELER.

Bildiğiniz gibi, İSTANBUL Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan, Balyoz Güvenlik Harekât Planı Soruşturması iddianamesi, İstanbul 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nce YAŞ öncesi apar topar oy birliği ile kabul edildi. 169 sanık ’Hükümeti ortadan kaldırmaya eksik teşebbüs etmek’ iddiasıyla 15 yıldan 20 yıla kadar hapis cezası istemiyle önümüzdeki günlerde hâkim karşına çıkacakmış.

İddianameyi kabul eden İstanbul 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi duruşma günü ve duruşmaya ilişkin diğer işlemleri ise önümüzdeki günlerde karar bağlayacakmış. Bu haberler, 19 Temmuz 2010 da her yere yayıldı.

102 SANIĞA YAKALAMA KARARI

Balyoz darbe planı iddiaları kapsamında hazırlanan iddianame kabul edilmesini takiben, 23 Temmuz 2010 da ise İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından; “Balyoz Planı” davasına ilişkin olarak 102 Kişi hakkında alelacele yakalama emri çıkarılmasına karar verdi. 102 kişiden 25’i General, yani TSK’ de görevli 303 generalden 25’i için kaçıyorlar gibi yakalama emri çıkarıldı.

CMUK 91 ortada; ‘’Kovuşturma evresinde yakalama emri, duruşmaya gelmeyen sanığın duruşmaya getirilmesi için verilir.’’ Yakalama emrinin çıktığı tarih 23 Temmuz 2010, Duruşma Tarihi ise 16 Aralık 2010, yani daha duruşma gününe çok var. Üstelik bu kişiler saygın ve görevinin başında ayrıca görevi bırakıp kaçmanın aşağılık bir iş olduğunun bilincinde olan kişiler. Duruşma yapıldı da gelmediler mi ki yakalama emri gerekli oluyor.

Evet, Genel Kurmay Basın açıklamasını takip eden saatlerde, Aralarında 25 muvazzaf Generalin de olduğu, kaçmaları söz konusu bile olmayan 102 kişi hakkında, Taraf gibi kökü belli bir yayın organı tarafından ortaya atılan habere dayanan iddianameye dayanarak tutuklamalar çıkarıldı.

Askeri Şura öncesi apar topar çıkarılan bu Yakalama ve tutuklama kararları sonucu, kimlerin terfilerinin yanacağı ve kimlerin terfi ederek o makamlara geleceği de ayrıca merak konusudur.
Bu makamlara getirilmek istenenleri heralde TSK anlamıştır ve umarım bunlar YAŞ ta ihraç kapsamına alınmıştır.

Şimdi siz söyleyin, bu Yüksek Askeri şura öncesi alelacele çıkarılan balyoz yakalama konusu nedir şimdi? Tamda Yüksek Askeri Şura öncesi gerçekleşen çok anlamlı bir durumdur bu. Bu çaba çok dikkat çekici ve anlamı açık, ABD Komutanlarımızı Kozmik oda tezgâhına benzer bir bir yolla tutuklayıp saf dışı bırakmaya çalışıyor. Amaç terfileri engelleyip Ordu hiyerarşisini kendi isteğine göre düzenlemek.

Tabii bu kişiler itirazlarını yaptılar ve TSK Düşmanın bu sahtekârlığına karşı Mensuplarını itiraz sonuç sürelerinin sonucuna kadar korumaya aldı ve ulaşamadılar.

Tam da Askeri Şura ve Anayasa değişikliği Referandumu öncesine gelen bazı çalışmalar ve İlker Başbuğu da Oğlu vasıtası ile sıkıştırmaya çalışan bazı yandaş Medya çevrelerinin, bu konuda da yanlı haberlerle bombardıman halinde bastırması dikkat çekmektedir.

Albay Dursun Çiçeğin suçlandığı iddia da ilginçtir, ‘’Hükümeti ve Fethullah Gülen cemaatini ve cemaatin Ordu içindeki mensuplarını’’ hedef alan bir planın içinde olmakla suçlanıyor. Fethullah cemaatini tehlike sayan görüş içeren metnin arasına Hükümeti ekleyip suçu yaratmışlar ama Fethullah cemaatini de korumaya almayı ihmal etmemiş bazı planlayıcılar.

ABD'nin hedefleri çok açık, bu hedefin, kesinlikle terfileri engelleyip Fethullah’çılar vasıtası ile ordu kademelerini ele geçirmek olduğu kesin. Çünkü ABD, büyük planlar projeler oluşturduğu bu bölgede bizim orduyu kavramadan hareket edemez.

Bizim Orduyu bir kavrarsa da, para bizden Asker bizim çocuklar. Bu tam ABD robot Devletine göre bir tezgâh, elin taşıyla elin kuşu, sonrada Afganistan, İran vs. cephelerinde ABD için ölmeye, sivilde de üç paraya ömrünü tüketmeye hazırlan.

ABD İktidarı elde etti, Yüksek yargı ve Orduyu da kavradı mı eski 12 Eylül geri gelir ve hepimiz kendimizi meşhur Diyarbakır hapishanesi veya el Gureybe benzeri ya da Guantanamo da buluruz. İstediğin kadar ben insanım hak hukuk insan hakları diye bağır, onlar bu işleri sahtekârlıkları ile kitabına uydururlar.

Bazı çevreler Terfileri engelleyecek Tutuklamalar yapılamadı diye çıldırıyor. Bunlar Darbelere karşı ya Taraf başta Bombardımana başladılar. Fethullah network una bağlı bol yıldızlı ve mehtaplı televizyonların da bol tazyik var ve gittikçe şiddetleniyor. Her zamanki uydurma ve gayrı ciddi tarzları ile bastırıyorlar.

Malum masalcı tontoşlar yayıldı yandaş Medya mecralarına ve hababam bildik tarz da yorumlar yapıyorlar ama ağırlık, suçluları yakalayın falan konuları üstünde değil. Bütün çabaları telaşları belli noktaya odaklı, Muvazzaflar, Yüksek Askeri Şuradan sonra gününde Davaya katılsalar, teslim olsalar bile Yüksek Askeri Şura da terfi ettirmeyin diyorlar.

Bu işbirlikçi Medya çevrelerinin çaycıları bile Hukukçu kesildi,
hukukun bu yönde işlemesi gerektiğini iddia ediyorlar ve bu yönde ısrarla bastırıyorlar. Bu nasıl iştir ABD desteği ile birçok hainin türlü büyük iş bitirdiğini bilirdik de, bu süreçte yaşadığımız tecrübe, bunu bize çok açık ve ayrıntıları ile gösterdi. Kim ne derse desin uyanıyoruz...

Saygılarımla
Yurtsever yurttaş


24 Temmuz 2010 Cumartesi

BU GÜNLERDE GÖZYAŞLARI SEL OLDU YÜKSEK KÜRSÜLERDE.

BU KARİKATÜR MİZAHÇILAR KULÜBÜNDEN ALINTIDIR.
http://www.facebook.com/reqs.php#!/group.php?gid=316184842665


HEDEFE SIKILAN GÖZ YAŞLARI

21 07 2010… Bu günlerde gözyaşları sel oldu yüksek kürsülerde. 12 Eylül 1980’de, ABD’nin bizim çocuklar dediği ekip tarafından yapılan Darbe sonrası dönemde neler yaşandığını hepimiz biliyoruz. 12 Eylül 1980’de ABD’nin desteklediği 12 Eylülcüler tarafından 17 yaşında asılan Ülkücü ve Solcu gençler için, yine ABD tarafından desteklenen 12 Eylül Anayasa değişikliği Referandumu için yapılan konuşmada gözyaşı döküldü ve çok duygulu anlar yaşandı AKP lilerin alkışları içinde.

Hep el altından gizli işler çeviren ABD hiç ortaya açıkça çıkmak istemez ve bu işlerini hep Diplomatik yoldan inkâr eder. Hedef bölgelerinde kendileri ile işbirliği yapanları bulup kullanan ABD, hep perde arkası komutada kalır. Burada Devlet Dairelerimizde kurulan CIA büroları ve masalarına rağmen ABD desteğinin inkâr edileceği kesin olduğu için, hepimizin devamlı gördüğü bildiği gerçekler bir yana, şu Makaleleri işaret etmekte fayda görüyorum.

Yeniçağ Gazetesi Yazarı Sayın, Arslan Bulut, Emperyalizmin Anayasa değişikliği ve “yargı reformumuza” yaptığı katkıları “MADE IN ABD” başlıklı yazısında açıkça ele aldı ve gündeme taşıdı bildiğiniz gibi. Arslan Bulut, Gazeteci Yılmaz Polat’ın “CIA Pençesinde Açılım” adlı kitabından alıntı yaparak, “TC. Adalet Bakanlığı’nda Bush zamanından beri Amerikalı bir danışman savcının bulunduğunu” ve BM Kalkınma Programı’nın hazırladığı yol haritasını gündeme getirdi.
http://www.odatv.com/n.php?n=made-in-abd-1407101200

Hemen arkasından ODA TV’DEN Barış Terkoğlu, hem ABD Adalet Bakanlığı, hem de Dışişleri Bakanlığı internet sitesinden derlediği resmi bilgilerle, ABD’nin özellikle PKK’yla mücadele konusunda Türkiye’ye ne tür “danışmanlık” hizmetleri verdiğini “Bakın Amerika Ne Söylüyor” başlıklı yazısında 29 Haziran’da yayınladı.
http://www.odatv.com/n.php?n=bakin-amerika-ne-soyluyor-2906101200

Bunlara ek olarak 19 TEMMUZ 2010 tarihinde Aydınlık ULUSAL kanal da
‘’ADALET BAKANLIĞI, ABD, İNGİLTERE ÜÇGENİNDE YARGIDA BÜYÜK TASFİYE’’
başlıklı bir haberi yayınladı.
http://www.ulusalkanal.com.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=15890%3Aadalet-bakanlii-abd-ngltere-uecgennde-yargida-bueyuek-tasfye&catid=56%3Atuerkiye4&Itemid=168

Daha yığınla bilgi ve belirti aktarabiliriz ama bu linkler Anayasa değişikliği konusundaki dış etkileri ispatlamaya yeterde artar bile. Emperyalist ülkelerin bu yıkım ve yeniden şekillendirme ve yağmalama projesinin hazırlık aşamaları uzun bir sürece yayılmakla beraber, işbirlikçilerin esas olarak start aldıkları ilk tarih 15-16.01.2008’dir.

Bu hareketin startı, bilumum Emperyalistlerin desteğinde 10-16.01.2008 Tarihinde İspanya'nın başkenti Madrid'de
tertiplenen ve iki gün süren Medeniyetler İttifakı 1. Forumunda, Yüce bir zat'ın kürsüden buyurduğu ‘’Velev ki Türban serbest olsa’’ sözüyle verildi.

Bu şekilde Türban konusunun istismarı ile başlayan ve MHP'nin de destek verdiği Türbanla ilgili bazı Anayasa maddelerinin değiştirilmesi girişimleri ile devam eden bu süreç, bilindiği gibi yüksek yargının sert tepkisi ile zar zor engellenmişti. Yargıtay baş savcısının hazırladığı iddianame ile Anayasa Mahkemesinde devam eden Parti kapatma ile ilgili süreç malumdur.


Sonuç Anayasa Mahkemesi tarafından, ''Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olma'' suçunun kesinleşmesi ve hayret bir şekilde para kesintisi cezası ile sonuçlanan bir yüksek yargı süreci oldu. Tabii bu süreçte Yüksek yargıya yapılan saldırıları anlatmaya gerek yok, bu günkünden farkı yoktu. O günlerden bu güne geldik ve Anayasa mahkemesinin verdiği karara rağmen bu partinin hala Devletin bütün imkânlarını ve her türlü yetkiyi sınırsız şekilde kullanabilmesi gariptir.

Daha da vahimi, Anayasa mahkemesi kararına ek olarak AB ve ABD ile attıkları imzalarla bizim elimizi kolumuzu bağlayıp, ABD gibi Dünya çapında sabıkalı bir Süper gücü ve onun CIA, FBI gibi örgütlerini içimize derinlemesine sokan ve onların yönlendirmesi ile Habur sınır kapısındaki Skandalı bile tertipleyebilen bir Siyasi Partinin hala Devleti yönetmesi anlaşılacak bir şey değildir.

28 Şubat 2008 Tarihinde yandaş medya ekranlarından, tanınmış bazı isimlerin hazırladığı ve yönettiği beyin yıkama belgeselleriyle ve ''geri dönüşü yok'' sloganları ile sert atışlara başladıkları dün gibi aklımdadır. O sıralardaki malum tutuklama dalgaları eşliğinde çok sıkı başladılar bu taarruza.

Emperyalistlerin tezleri ile birebir örtüşen kendi tezleri ile toplumsal kanaatleri etkileme yönünde çok kapsamlı bir çalışma içine girdiler. Bazı Demokratik Devlet kurumlarının ve bazı cesur yurtseverlerin yarattığı kuvvetli direnç sonucu, bu ABD patentli ''Renkli Devrim'' i bir türlü ivmelendiremediler. Kısa yoldan sonuç alamadılar, fakat herkesin hatırlayacağı gibi genel bir korku ortamı yaratıldı ve insanlar sindi ve kayıtsız şartsız sivil itaat sağlama aşamasına geçildi.

GÜN BU GÜN VE REFERANDUM KAPIDA

Buna rağmen bazı korkusuz ve duyarlı Yurttaşların cesurca direnmesi engellenemedi. Emperyalistlerin yöntemleri ile oluşturulan bu korku ortamını kırana kadar Milletin bilinçli kesiminin anası ağladı. Çok uzatmak gereksiz, bu şekilde arkası arkasına bir kaç atak yapıp ulaşamadıkları bu hedefe varmak için bu sıralarda Yüksek Yargıyı teslim alacak bu son Referandum hamlesine hazırlanmaktalar.

Kanter içinde ulaşılan bu aşamada, takkeleri düşmüş, keller ortaya çıkmış ve Millet bunu görmektedir. Tabii ki foyaları ortaya çıkan suçlular, kellerini örtüp, kendilerine çeki düzen verip, bizi kandırmaya çalışıyorlar. Tabii şu sıralarda ülkemiz bunların icraatleri sayesinde kuşatılmıştır ve içinde yabancı Emperyalist ülkelerin gizli teşkilatları fink atıp Devlet dairelerine yerleşmiş vaziyettedirler. ABD başkanının ziyareti bahanesi ile CIA'nın TBMM'ye bile girip didik didik arama yapmasına izin verilmiştir.

Bu 12 Eylüle doğru giden son süreçte, bunların yandaş Televizyonlarında yaratılmaya çalışılan Ekonomik, Sosyal ve Siyasal sanal olumlu hava da, bu son hamleye yönelik Halkla ilişkiler uygulamasının bir ürünüdür. Düşman içimize yerleşmiş ve Türk ULUSU varoluş için dönüm noktasındadır. İşbirlikçiler ise yandaş Medyalarında Türkiye ilerliyor mesajı verip, başarılı çalışmalar yapıyor imajı yaratacak Halkla ilişkiler yürütüp, şaşılacak şekilde tüm kadroları ile hala yüzleri bile kızarmadan püsküllü yalanlar söylemektedirler.

AKP'nin CHP ile inatlaşma yöntemine dayalı seçim havasına sokulan referandum atağı da, aslında Emperyalist ülkelerce dayatılan yol haritasının ilk adımıdır. Başaramadıkları Renkli Devrim hamlesi yerine hayata geçirdikleri bu plan, hedeflerine varabilmek için son şanslarıdır.

Bu aşamada kendilerine engel teşkil eden Halk kesimini saf dışı edip bölge halklarını top yekûn Emperyalistlere ucuz Asker ve işçi köle yapacak ve kamu mallarını yağmalayacak bu yola sokabilmeleri gerekmektedir. Çünkü yağma hayallerine ulaşabilmeleri, bu referandumda oyları şu ya da bu yolla elde edip, hukuki üstünlüğü ve Siyasi Erki kesin olarak ele geçirebilmelerine bağlıdır.


ABD ile aleni işbirliği içindeki vatan hainlerinin, Emperyalistlerin yedeğinde girdikleri yoldan dönüşleri yoktur. Yoktur, çünkü vatan hainlikleri açığa çıkmıştır ve giderek daha çok kitle bu durumu farketmektedir, bu yüzden Emperyalist güçlere sırtlarını dayamak zorundadırlar. Emperyalistlerinde bizim geleceğimizi kökten etkileyecek Yol Haritaları da uzun zamandır hazırdır ve sürekli güncellenmektedir.

Şu sıralarda da Emperyalistlerin hazırladığı malum hedefin belli aşamalarına yönelik olarak, Psikolojik Harp, hileli yönlendirme ile bazı yurtseverlerin tasfiyesi ve Ajitasyon çalışmaları içinde oldukları sezilmektedir. Bu süreçte 12 Eylül Referandumunu bahane ederek, çok çeşitli method ları içeren, Dünya çapında ve çok detaylı bir Halkla ilişkiler ve enformasyon stratejisini uygulamaya koyuyorlar.


YALANYOLU ÇİRKEF DOLAPLARININ KÖKLERİNİN NERELERE UZANDIĞI BİLİNMEKTEDİR.

ABD’nin CIA
bağlantılı Tuncay Güney ile başlattığı tutuklamalar zinciri bir sürü çeliçki ve asılsız iddia üzerine yapılanmıştır. Tutuklanan kişilerin antiemperyalist kimliği ve bu süreçte sürekli tezahürat yapan borazan Medyaların hangi çevrelerin bağlantısında olduğu, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortadadır.

Emperyalistler bir bölgede iş çeviriyorlarsa, bunu hukuki temele dayamanın yolunu bulurlar. Bu sıralarda yaratılan Ülke Ekonomisi istikrar kazandı, işsizlik düşüyor, Uluslar arası ilişkilerde itibar kazandık vs. şeklinde yaratılan olumlu hava da, bu hukuki gücü sağlayacak Referandum sürecindeki planlarına yönelik Halkla ilişkiler uygulamasının bir ürünüdür.


En başından beri Devletimizin bazı temel Kurumlarına yapılan Emperyalist saldırılar ve psikolojik baskı sonucu halkta da yaratılan korku ortamı malumdur. Bu korku ortamına rağmen, saldırılara Sahada ve İnternette cesurca karşı koyan yurttaşlar zaten başından beri vardı. Bunlara sağ duyu ve sezgileri ile katılarak bilginin hızlı dolaşımına katkı sağlayan binlece Yurttaşın, gerçeklerin görülmesin de büyük katkısı olmuştur.

Evet Tüm insanlığın ortak değerlerine yönelik olarak çaba harcayan sağ duyu sahibi binlerce
yurttaşın bu korku ortamının dağılmasında katkısı olmuştur. Tabii Atlantik ötesi bundan rahatsızdır ve şu sıralarda içimizde örgütlendikleri Kamu güvenliği Müsteşarlığı ortamında bunu nasıl engelleyeceklerini planlamaktadırlar. Emperyalistler işbirlikçileri ile birlikte, elde tuttukları hukuki yapıyı kullanarak kitlesel uyanışı engellemeye yönelik bazı imkânları araştırmaktadırlar.

Bazı Partiler her şeyin farkında olduklarını sanmalarına rağmen işbirlikçilerin Halkla ilişkiler faaliyetlerindeki bu ayrıntıların tam farkında değildir. Her şeyi hepimiz biliyoruz demek yeterli değildir, çünkü bilmek yeterli değildir, kapsamlı takip, deşifre ve karşı strateji gerekir.

Muhalefetin bilhassa CHP’nin uzun süredir izlediği Stratejilere bir bakınız.

Bunlar kendilerine göre bir yol tutturup ya Allah yola çıkarlar, bu çıkış büyük ihtimalle, kendileri konuşup kendilerinin dinlediği Kongre yada gruplarında heyecanın yükseldiği bir ortamdan güç alır. O heyecan ve toz duman içinde tüm Türkiye bizim sesimizi duyuyor algısı hâkimdir ve kimin ne yaptığının ince ayrıntıları ile fazla ilgilenmeden, babadan kalma metodlarla bodoslama bir yol tutturulur.

AKP ve destekçisi Süper çevreler ise CHP’nin açıklarının farkındadır ve bunları eskiden beri çok iyi kullanabilmektedirler. Halk üzerinde de eskiden beri yarattıkları itici CHP imajını halk içinde gezen herkes bilir ve her defasında bu yöntemle çok güzel netice elde ederler. Bu iticilik CHP’lilerin görmezden gelmesiyle ortadan kaldırılamaz, çok detaylı inceleme ve çalışma gerektirir.

Bu şu sıralarda AKP tarafından Seçim havasına sokulan Referandum sürecinde, CHP’nin de bu havanın içine düştüğü açıktır. CHP’nin ekibi, içlerinde çok değerli kişilerin bulunmasına ve yeni katılımların olmasına rağmen, halkla bütünleşmesini sağlayacak örgüt yapısına ve yöntemlere sahip değildir. CHP örgütü, Cumhuriyetin köklerine yönelik yapılan Emperyalist içerikte kapsamlı bir saldırıya karşı duracak bir halk kitlesini kucaklamaktan yoksundur.

Bu Belediye seçimi havasındaki bir stratejiyi uygulamasından da açıkça görülmektedir. Ayrıca CHP Ekibi, Emperyalistlerin beklentilerine aykırı söylemler içinde olmalarına rağmen, onlara manalı mesajlar vermektedirier. Ülkemizi ve geleceğimizi ilgilendiren konunun özüne tam girmeyip sanki Globalleşmecilerle de ittifak yapmaya hazır gibi bir görünüş sergilemektedir.

DİĞER ANA MUHALEFET PARTİLERİ

İtiraf etmek gerekir ki, Türkiye Cumhuriyetinin dönüm noktası olan bu süreçte açık konuşmak önemlşdir. Saldırının vahametini çok açık olarak ortaya koyabilen, bazı belli bağımsız şahıslar, MHP ve AYDINLIK grubu TİP vardır. Aydınlık grubu, Irak için malum tezkereden önce ve sonra ABD Türkiye’ye saldıracak diye yayınlar yaptığında herkes gülmüştü ama zaman haklı olduklarını göstermiştir.

O günden beride bu yönde sert antiemperyalist çalışmalar ve yayınlar yapmaktadırlar. O teskere sırasında ABD’nin, Dünyada ABD karşıtlığı yükseliyor propaganda da esik kaldık buna ağırlık vereceğiz açıklamalarını hatırlayınız.

Tabii ki kendi halkına bile Özgürlük tanımayan ve arsız tüketim körüklemeleri ile Halkından ''Obez'ler'' yaratan ABD robot Devletinden olumlu tavırlar beklemek safdillik olacaktı. Bie süre sonra işbirlikçiler eliyle bu Propaganda eksikliklerini kapatma çabalarının sonuçları görüldü ve burada Sağ dan Sol dan
bir sürü Antiemperyalist Yurtsever apar topar içeri tıkıldı.

Ulusal TV ve Aydınlıkçılar ise Emperyalistlere karşıt
ser çıkışlarından ve faaliyetlerinden hiç vazgeçmediler. Bu yüzden bazı suçlamalarda fedakarca ve korkusuzca çalışan bu Anti Emperyalist kesime haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Çünkü eskidenberi hiç eğilmediler Emperyalistler karşısında.


Bu yüzdende ABD’nin ABD karşıtı sesleri susturun komutundan sonraki süreçte, ilk içeri tıkılan onlar olmuştur. Yağma ve ihanetleri cesurca yayınlayan kadrolarının ve Genel başkanlarının içeri tıkılmasına rağmen, halada var güçleriyle antiemperyalist tavırlarını sürdürmektedirler. Evet, itiraf etmek gerekir ki, eskiden beri sürdürdükleri bu cesur ve onurlu Antiemperyalist duruşları takdire şayandır.

MHP Cumhurbaşkanlığı seçimleri vs. bazı hataları ortada olmakla birlikte, gerçekleri görerek ulaştığı nokta dikkat çekicidir. MHP 12 Eylülde yedikleri darbe den sonraki süreçte büyük bir evrim geçirmiştir, cesaret ve vatan sevgilerinden kuşku duymadığım Ülkü ocakları ile birlikte temkinli ve sağlam bir Antiemperyalist duruş sergiledikleri inkâr edilemez.

Psikolojik Harp yöntemleri ile saldırıların yoğun olduğu bu süreçte çok
temkinli olmak zorunda kaldıkları ortadadır. Bu durumun tam anlaşılamamasından kaynaklı olarak, tabanlarından çok eleştiri aldıkları da gözden kaçmamaktadır. Fakat bu kesinlikle tabanın bu enformasyon kirliliğinde, Psikolojik savaşla ilgili bazı ayrıntıları gözden kaçırmasından kaynaklanmaktadır.

12 Eylülden sonra MHP'den bazı Kopmalar ve bu kopmaların dolaylı olarak Fethullah bağlantılı Emperyalizmin etkisine kaydığı görülmüştür. MHP'nin ise Anti emperyalist ve yurtsever duruşu MHP Parti Meclisi tarafından açıklanmıştır. MHP ve Ülkü Ocaklarında bu duruş
, su götürmez bir şekilde açıkça görülmektedir.

MHP tabanından kopanlar kaydıkları tarafın ne yöne hizmet verdiğini incelemek zorundadır. ABD emperyalizmine hizmet eden bir çizgiye destek veren şahısların Millet, Milliyet, Vatanseverlik nutukları atması sahtekarlıktan öteye gidemez.


YAŞADIĞIMIZ ALÇAKÇA SALDIRILARIN YAŞANDIĞI DÖNEMDE MHP HEM SAHA DA HEM MECLİSTE ÇOK BAŞARILI BİR SÜREÇ YÖNETİMİ GERÇEKLEŞTİRMİŞTİR.

ABD
’nin Yeşil Kuşak çizgisinde kullanabileceği yeşil Türkçüler dışındaki Türkçü kesimi hedef alacağı açıktı. Emperyalistlerin Think Thanklerinde bir çok tezgah planlanmaktaydı. Ergenekon tutuklama dalgaları sürecinde Türkçü Turancı bir akımın o rüzgârın ortasına oturtulması da söz konusuydu. MHP belli bir süreçteki belirtilere bağlı tahminlerin aksine Emperyalizmin dümen suyuna girmeyerek şimşekleri üstüne çekti ve bu role aday haline geldi.


MHP o dönemde çok ustaca bir Strateji uygulamış bu oyuna düşmemiş, mecliste de olumlu faaliyetlerini sürdürmüştür. Bu temkinli duruş sayesinde MHP oyuna düşmemiş ve ilk elde MHP’YE uydurulacak bu etiket, orta da çok gözüken Sayın, Osman Özbek e yapıştırılmış ve onun üzerinden Ergenekon konusunun Kıbrıs’a bağlanması amaçlanmıştır.

Bilindiği gibi ABD'nin elinde bu terör konusu sakız gibi bir şey ve malum Emperyalist gücün önünde engel olan her engele yapışması ve her istenen yere bulaşması mümkündür. Bu kurnaz yöntemin manevra kabiliyeti de çok elastikidir ve İtiraf etmek gerekir ki MHP kadroları bu kurnazlıkları zamanında sezerek bu kıvrak oyunlara düşmemiştir.

Bu Entrikaları ve bu manevralardaki incelikleri görmek ve başa çıkmak kolay değildir. Geldiğimiz aşamada yine itiraf etmek gerekir ki MHP’nin ve Ülkü Ocaklarının cesur, onurlu,
Antiemperyalist ve vatansever duruşu da takdire şayandır.

BİZİM DİRENCİMİZ HIZLARINI KESTİ AMA EMPERYALİSTLERİN PLANLAMALARI KAPSAMLIDIR.

Bizim anti Emperyalist duruşumuz ve bunlara yönelttiğimiz vatan haini işbirlikçi suçlaması en etkili gerçektir ve hiç bir sahtekarın bu gerçeğin önünde durması mümkün değildir. Ayrıca, Alevi - Sünni, Kürt - Türk, vs. zıtlıkları kışkırtma yönündeki bütün çabalarına rağmen, Yurttaşlarımız kışkırtmalara gelmedi.

Bu sahtekarlar en yakın örnek olan Irakta becerdikleri bu işi burada başaramadılar ve iç çatışmalar çıkaramadılar. Bizlerin bilginin hızlı dolaşımına verdiğimiz hızlı ve zamanlaması uygun katkı da bunların yarattığı bilgi kirliliğinin etkisini kırdı. Tabii Ermeni tezleri hala ellerinde bir koz olarak temcit pilavı gibi bekliyor ve bu sıralarda ABD buna sarıldı.


Bir çok vatanseverin Sahadaki çalışmalarına ek olarak, binlerce Yurttaşlarımızın İnternetteki haberleşme ve paylaşım ile oluşarak sahaya yansıyan çabaları sonucu büyük bir uyanış olduğu ve giderek yayıldığı kesindir. Bilginin serbestçe hızlı dolaşımına bağlı olarak yandaş medya borazanlarının palavraları ve Emperyalistlerle yapılan işbirlikleri kabak gibi ortaya çıkmıştır.

BU DURUM EMPERYALİST ODAKLAR VE İŞBİRLİKÇİLERİ İÇİN RAHATSIZ EDİCİ BİR DURUMDUR.

Evet, bu durum Emperyalist odaklar ve işbirlikçileri için rahatsız edici bir durumdur ve bu mazlumların vedet kahramanı rolünü devralmak istemektedirler. Buna bağlı olarak bu sıralardaki bütün çabalarına bir bakınız, İsrail’e posta vs. yarattıkları bütün laf kalabalığını dikkate alırsak, birilerinin Tayyip ve takımını Antiemperyalist gibi göstermeye çalıştığı kesindir. Bilgi kaynaklarına ulaşamayan ya da ilgisiz ve bilgisiz kesimlere bunu yutturdukları da kesindir.

Bizim suçlamamız tabii ki bu yönde, emperyalist uşağı suçlamasının altından kalkamadılar çünkü biz onlar gibi sahte konuşmuyoruz. Doğruyu söylüyoruz ve doğrunun önünde durmaları imkânsızdır, bu bağlamda düştükleri aşağılık durum da ortadadır. Emperyalistlerin malum yöntemleri bellidir, bu yüzden bunu acilen izale etmeleri ve aktörlerine kitlelere Demokrasi getiren halk kahramanı imajı yaratmaları gerekiyor.

Evet tarafsız ve etki altına almadan bakılırsa, İsrail çekişmesi, İHH, GAZZE vs. gibi çeşitli kapsamlı girişimler ve yandaş Medyalardaki heyecan fırtınası yaratarak verilen beyin yıkama haberleri külliyen bu kanaati yaratmaya yöneliktir.
Evet, One Minute ve İHH tezgâhları ile Emperyalistlere bazı konularda posta attıkları imajı yaratılıyor.

İHH
konusu da zaten ortada kaldı ve tam bir fiyasko ile sonuçlandı. Ayrıca İsrail’e postanın dozunu ve süresini kaçırınca yakın ilişki içinde oldukları ABD tarafından uyarıldı birisi, bu sıralarda tık yok, önümüzdeki süreçte bi kaç çıkış görülebilir. Davutoğlu Clintonla görüşürken msaya sert vurmuş falan gibi üfürükten teyyare bir iki haber el altından geçti gitti. ABD kendisi ile ilgili böyle tezgahı fazla gürültü çıkartmadan hallediyor.


Bu noktada söylemek gerekir, ABD İsrail'dir İsrail ABD, İsrail’le tiyatro oynayıp ABD ile balayı yaşayan sanal kahramanların maskelerini düşürmek gerekiyor. Tabii sanal olarak yaratılan ABD ile de sürtüşme var haberleri Referandum sonuna kadar yayılabilir ve Referandum aşılırsa ortalık süt liman olur, buna hazırlıklıyız. Ayrıca Suudi Kralın bile önünde çıkarı için el pençe divan duran adamların kahraman olması mümkün değildir.

BUNA DEVAM EDECEKLER ÇÜNKÜ BAŞTA PETROL BÜTÜN YERALTI KAYNAKLARINI VE BÖLGE RANTINI HEDEFLİYORLAR.

ABD ve otlakçısı Emperyalistler enerji güvenliği diye kendilerini yırtıyorlar. Bu Coğrafya'da güvenliğini düşündükleri bu enerji sahaları, genel olarak Hazar’ın çevresi, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’dadır. Dolayısı ile bizim Doğu Anadolu’nun Kürdistan vs. numaralarla bizden koparılmak istendiği kesindir. Bizdeki işbirlikçileri ise onlarla birlikte bizi uyutarak büyük bir ihanet içindeler.

B
u ihanet yoluna devam edecekler, çünkü öyle imzalar attılar ki Emperyalistlere göbekten bağlılar. PET OİL VE ÇALIK, vs. gibi teşvik edilen firmaların, Irağı ve Kürdistan’ı imar etmek için çalışırken Irakta Petrol de aradığını, Emperyalist globalleşmecilerle Afrika’ya yönelik planlamalar içinde olduğunu anlamamak için aptal olmak lazım.

Bu çevrelerin, Irak’ı imar edip Petrol ararken bizim bölgede ki malum Anayasa Referandumunu, buna bağlı olası gelişmeleri ve çıkacak bu yeni Petrol kanunu vs. adımları beklediklerini anlamak için kâhin olmak gerekmez. Şuna kesin olarak eminiz ki bu zihniyetler Emperyalistlerle ortak hedeflere sahipler ve bizim doğudaki Petrole de çökme hevesindeler. Bu bölgedeki işbirlikçi çevreler, Emperyalist globalleşmecilerin Washington mutabakatına da göbekten bağlılar.

Yani bizim uyuyan kuzularımızın Allah Kitap nidaları ile yücelttiği ve kutsal kurtarıcı sandığı Prensilvanya mültecileri, bunların ittifakındaki bilumum çevreler Emperyalistlerle aynı hedeflere sahipler ve payları uğruna Emperyalistlere çok iyi hizmet vermekteler.

EMPERYALİSTLERİN PLANLAMALARI KAPSAMLIDIR.

Türk Kamuoyunu bu Globalleşme sarmalına hazırlamaya çalışıyorlar, özelleştirme yağması dahil bütün çalışmaları bu yönde. Bakmayın İsrail’e atılan posta ya, aslında İsrail’in hami si ABD ile had safhada
işbirliği halindeler ve çok ileri çalışmaları var. Ayrıca Ordumuz yetersizmiş gibi ortaya atılan özel sınır birliklerinin yanı sıra, bildiğiniz gibi NATO’nun ve BM'nin bu bölgeye gelip, PKK ile mücadelede bize yardım edebileceği fikri makul bir ses tonuyla hazmettirilmeye başlandı bize.

Bizim insanlarımız zekidir bir süre uyutabilirsiniz ama uyandığında çok hızlı öğrenir ve gereğini yapar. Son zamanlarda da böyle bir uyanış yaşadık ve ABD ve işbirlikçilerine karşı büyük direnç oluştu. Bu durumu riskli görünce, buna bağlı olarak Strateji güncelleyip, mayınları temizletmeye çalıştıkları bu bölgeye ABD'nin gizli gücü NATO’yu getirmekten bahseder oldular ve çağrı yaptılar. Ayrıca dikkat çekici bir şekilde Emniyete bağlı Özel kuvvetler ve ABD ile birlikte Kamu güvenliği Müsteşarlığı örgütlenmesini hızlandırdılar.

Yani ABD’nin uzun süredir bilmem kaç ülkenin sınırlarının değişeceğinden bahseder olduğu, dahası Kuzey Irak ve PKK ya ikmal yaptığı bu bölgeye,
belli ki ABD, NATO arkasına saklanarak gelecek. Bunun için en yetkili ağızdan çağrı yapıldığı gibi, buna uygun ortam yaratacak sınır düzenlemelerin ve sınır özel ordusunun temellerinin atılması da hızlandırıldı.

Bizdeki işbirlikçiler bütün bunları inkâr ediyor ama hayret bir şekilde bu yönde gayret sarf ediyor. Bu çevreler bize masal anlatıp başka yöne götürdüklerine inandırmaya çalışırken, Türkiye üzerinden Trilyoner olan Barzaniler vs. odaklarla işbirliği halinde eş başkanı oldukları BOP kapsamında azimle çalışıyorlar.


Bölgemizde, Mayın temizliği, sınırları kaldırma, alternatif Ordu ya da özel kuvvetlere sınır kontrolünün devri, Kamu güvenliği Müsteşarlığı vs. şaibeli işlerin döndüğü açıktır. ABD'nin hiç bir insani kurala uymayan özel Güvenlik şirketlerinin fink attığı ve El Gureybe’den feryatların yükseldiği bir bölgeden bahsediyoruz.

Bop tezgahıyla karıştırılan ve Hicazdan Kafkasyaya kadar Emperyalistlerin ağzını sulandıran bu bölgede, NATO ve uzantıları vs. sistemleriyle, kimi kimden koruyacak? Ya da, ABD kontrolünde olduğu kesin olan NATO bu bölgede kimlerin lehine ve hangi projeler kapsamında çalışacaktır? Buyurun siz söyleyiniz.


Emperyalistler uzun süredir Enerji Güvenliği’ni sağlamaktan bahsediyorlar. Bu aşama da bahis konusu bu enerji bölgesinin, Hazar, Orta doğu ve kuzey Afrika olduğu malumdur. Hazarın Batısında kalan tarafının bizim Doğu olduğuda açıktır. Ayrıca kimin malını kimden koruyacakları, kimlerin malını ne oranda yağmalayacakları da meçhuldür.

Bu güne kadar bu bölgelerde insanların kıyımına ve mahvına sebep olan bütün projeler de bu tarz planlara sonucudur.
Üstelik Emperyalistlerin önlerinde ki bütün engelleri süpürüp, bu yönde adım atmalarını sağlayacak hukuki gücü elde etmeleri için, bizim Dini bütün Kahramanlarımız canla başla Anayasayı bile değiştirmeye çalışıyorlar.

BAZI ÇEVRELER REFERANDUMA EVET DİYECEKLERİNİ AÇIKLADI.

Kürsülerden yapılan sert tartışmalar ardından, Referanduma evet mi hayır mı diyecekleri konusunda Hayırcılar kesin olarak safını belirledi. Bu gergin sürecin arkasından, Teker teker her kesimden açıklamalar gelmeye başladı. Saadet Partisi Genel Başkanı, Numan Kurtulmuş oylarının Evet olacağını
açıkladı. Arkasından bir iki gün sonra 12 Eylülde Evet vereceğiz ama 13 Eylülde hayır diyeceğiz ve Anayasanın iyileştirmesi için mücadele vereceğiz açıklaması yaptı.

Bu açıklama boştur, çünkü Saadet’in en fazla % 4-5 oyla 13 Eylülden sonra bunu nasıl başaracağı merak konusudur. Bu sadece Referandumda AKP ye % 4 lik bir destek yaratacaktır, sonrasında Parlamento da hiçbir hükmü yoktur. Ayrıca Numan Kurtulmuşun bu açıklaması sadece Erbakan’ın Batı işbirlikçiliği ile suçladığı AKP takımına verdikleri destekle ne amaçladıklarını perdeleyebilir.

Şunu da sormak isterim Emperyalistlerce desteklenen Neo Osmanlı çalışmaları ile
Saadet Partisinin ilgisi nedir? Saadet Partisinin AKP ye bu desteğinin altında bir amaç gizlimidir? Erbakan'nın ifade ettiği kadar Anti Emperyalistlerse, ABD yalakası Suudilerle Erbakan’dan bu yana gelen derin muhabbet ve yakınlık nedir?

BBP CEPHESİ MALUM AMA ŞENER ŞAŞIRTTI BU SÜREÇTE.

BBP GENEL BAŞKANI YALÇIN TOPÇU
’ DA oylarının evet olacağını açıkladı ve biz buna hiç şaşırmadık. Bu çizginin, bir süre sonra ABD’nin gülü ve Fethullah’ın, dişil uyarlaması olan Rabia Kadir çizgisinde Yeşil kuşak çalışmaları içinde yer alacağı sezilmektedir.


Türkiye Partisi Genel Başkanı Abdüllatif ŞENER' İn Açıklaması da gecikmedi ve oda evet diyeceklerini açıkladı. Tabii buna şaşırdık, çünkü Sayın, Abdüllatif ŞENER'in defalarca açıkladığı görüş ve ilkelerine pek uygun düşmedi bu açıklama.

Biz bunu Abdüllatif ŞENER’in yorgun düştüğüne ve bir çıkış aradığına yormak isteme sekte kanaatlerimiz konusunda tereddüt ettiğimizi belirtmek isterim. Bu arada yüce imamın bu Trenden inen bir daha binemez sözünü hatırlatmak isterim.


BU SÜREÇ BÖYLE SAKİN GEÇECEKMİ ACABA?

Hayır, hiç sakin geçmeyecek, bu sürecin normal bir Referandum süreci olacağını beklemek safdillik olur. Dikkat ediniz Yüce İmamın MHP’nin tabanına ve 12 Eylül kurbanlarına göndermeler yapması ilgi çekicidir. Bu sadece ''Darbalere karşı Demokrat'' tezgahına yönelik değildir. 12 Eylülde asılan gençlere döktüğü gözyaşlarını yutmayan Muhalefetin verdiği tepki de ortadadır ama bu konu hala kritik bir aşamadadır ve AKP'nin BBP'yi de kullanarak MHP tabanında etkileyebileceği bir kitle olduğunu bilmektedirler.

Eskiden beri MHP tabanındaki bazı sıkıntılar olduğunu bilmekteyiz.
Fırsatçı AKP takımının bu çabalarının altında, MHP tabanındaki bazı sıkıntılardan faydalanma hesapları olduğu herkesçe malumdur.

Peki, bu sadece AKP ve Hükümetin başı için mi önemlidir ve Referandum oylaması ile mi sınırlıdır? Bu konuları değerlendirirken yine dar sınırlar içine mi sıkışacağız? Hayır, ben yüce imam ve destekçileri gibi biraz ‘’büyük düşüneceğim.’’ Yani aslında ABD’nin MHP tabanındaki bazı sıkıntılardan faydalanma fırsatını kullanma yönünde hesapları olduğu açıktır ve bu ABD'nin Yeşil Kuşak Stratejilerine direk olarak bağlıdır.

ABD’nin eski yeşil kuşak planlarının güncellenmesi için Fethullah Cemaati ve BBP bağlantılı hesaplarının olduğu ve BBP merkezli bir çekim alanına kapılacak hassasiyette bir kitlenin varlığı da kesindir. ABD yarattığı çakma Sol örgütler gibi, çakma Türkçü bir yapılanma yapılandırıyor bu konuda çok kuvvetli bazı belirtiler var.

Bu tarz bir yapılanma odak alınarak, eski Kontrgerilla benzeri kışkırtmalarla, çeşitli çatışmalar yoluyla toplumsal patlamaların yayılması ve giderek iç savaş planlanıyor olabilir. Eğer başlarsa bu hareket, Turan tabanını etkilemeye yönelik olarak Milliyetçi muhafazakar role bürünecek ve Din elden gidiyor söylemine sarılacaktır.

Bu aşamada, Üniversitelerde Solcu ya da Kemalist olarak lanse edilen gençlere yapılacak saldırılar sonucu, Ülkücüler Solcu talebelere saldırdı haberleri yayılabilir.. O gençlerin Solcu olması bile gerekmez, önemli olan amaçtır. Bu ayrıntılara bakılmadan Kamu oyunun ilgili kesimlerinde hemen tepkilere sebep olur.


Bu yöntemde kimse bu haberdeki saldırganların, MHP tabanımı BBP tabanımı sormaz ya da merak etmez ve saldırıyı yapan Ülkücüler olarak algılanır sadece. Bu eylemdeki a
maç bunların Ülkücü olduğu haberinin yayılmasıdır ve nihai amaç Ülkücülerin çatışmaya çekilmesidir.

Bu bulanık haber akışı ABD ve PKK yapımı çakma Sol örgütler tarafından ivmelendirilir. Giderek çeşitli mecralardan yapılan tahriklerle nefretler körüklenir ve infialin yayılması sağlanır. Zamanla kendini Sol da niteleyen Türk gençleri de buna müdahil olur, bilgi kirliliği körüklenir ve bu aşamadan sonra olaylara hâkim olmak
ve kanaatleri değiştirmek çok zordur

Bazı çevreler, Uygur Türkleri konusunun kaşınması ve Esir Türkler konusuna sahip çıkıyor rolüne bürünebilir. Kahraman Türkler havası takınan sahte kahramanlar, türlü tezgahın döndüğü Referandum sürecinde gerçeklerin algılanmasını ve gündem takibini çok zorlaştırabilir.

Provokasyonlar açısından düşündüğümüzde, Uygur Türkleri konusunda başlayan Milliyetçi içeriğe sahip bir protestonun, yürüyüş sürecinde herhangi bir Dini tema yönüne kolayca dönebilmesi de mümkündür. Geçmişteki Çorum olayları, Sağ, Sol çatışmaları, Kahraman Maraş, Sivas vs. olayları bu konuda elimizdeki sağlam örneklerdir..


Bu noktada bizim işbirlikçilerin değil ABD’nin Stratejileri önem taşımaktadır.

Yeşil kuşak projeleri artık çok kapsamlı teknik ayrıntılar içermektedir ve eskisi gibi Pakistan İran ve Türkiye ile sınırlı değildir. Bu yöntemler bütünü, bütün bu bölgeyi ajite etmeye ve kavramaya yaradığı gibi, kolay güncellenebilen yapısı ile çok kullanışlıdır.

Milliyetçilik konusu incelendiğinde, Emperyalistler açısından kontrol edilmesi çok güç sosyolojik süreçler içerdiği görülmektedir. Hâlbuki bu kavram DİN tacirlerinin Din yorumu ile yoğrulup, ABD yapımı El Kaide, Hamas vs. gibi örgütler bağlamında homojen hale getirildiğinde, Emperyalistler tarafından çok kullanışlı hale gelmektedir.


Arabistan’daki ve Afrika’da ki uşaklar eliyle, ABD bu bölgelerde rahatça hareket etmektedir, ihtiyaç duyduğunda Belucistan, Peştumistan vs. gibi bir Devlette peydahlayabilir. El kaide ve ona bağlı oluşan örgütler ağını da kapsayan yeşil kuşak stratejisi içinde, ABD’nin istediği bölgede karışıklık çıkarıp yardım bahanesiyle oraya çökmesi de çok kolaydır.

Asıl şaşırtıcı olan Diplomasi denilen sahtekarlıkları örtme sanatıdır. Bunlara benzer yollarla yağmacı emellerini çok iyi kamufle etmekte, bu gerçekleri herkesin bilmesine rağmen, Diplomatik şak şakçıları sayesinde Dünyada çok takdir bile görmektedir.


Türkiye’de bunu bir türlü başaramadılar,

ABD, AB ve işbirlikçileri, Ukrayna Turuncu Devrim ve Gürcistan da Gül Devrimi adıyla becerdikleri sanal Demokratik devrimlerin bir benzerini bizde denediler. Bizde, Ortak Akıl Adıyla Medeniyetler İttifakını çıkış alarak başlatmaya çalıştıkları çakma Demokratik Devrimi bütün Yurtseverleri çetelerle paçal edip bir bahaneyle içeri tıkmalarına rağmen başaramamışlardır.

Bunun sebebi bazı Devlet kurumlarının direnci ve bu devrim için gereken yeterli halk desteğini ve sağlam gerekçeleri elde edememiş olmalarıdır. Uyuttukları halk işin devrim yanının ciddiyetinde değildir, futbol heyecanı ile bir nevi oyun içindedir, fanatik olan kesim ise azınlıktır. Ayrıca işin vahametini kavrayamayan bu halk kesimi gerçeği fark etse vatan savunmasına geçecek özellikler taşımaktadır.

Yani bunların destekleri aslında yetersizdir ve oyları da aslında, dış ekonomik destek, dış destekli ve kapsamlı enformasyon ve halkla ilişkiler çalışmaları, çıkar birliktelikleri, seçim sandığı hileleri ve çeşitli manipülasyonlara bağlı elde edilmiştir.


BU GÜNE KADAR BAŞARAMADIKLARI ORTADA.

Peki, Referandum sürecinde neler olacaktır? Bunların Stratejisi Ninja yöntemleri gibi hileli yürüyecektir. Öncelikle AKP Seçim havasına giren CHP’nin bu tarzına gaz vererek halkta yarattıkları CHP antipatisini kullanıyor. Bu eskiden beri kullandıkları ve hatta Tayyip Baykal’ı seviyor gittiğine üzüldü esprilerine sebep olan yöntemdir.

Sağlık konusundaki Muayenehane konusunu ısrarla gündemde tutmaları da kasıtlıdır. AKP, demokratikleşme için çıkardığımız kanunları, CHP Anayasa mahkemesine boş yere sadece temsil ettiği vesayet rejimini korumak için götürüyor iddiasını ısrarla vurguluyor. Bu kanaati yaratmak için Anayasa teklifinin arasına sıkıştırdıkları süsleme maddelere ek, hepimizin karşı olduğu bu tuzu kuru Doktor muayenehanesi konusunu da kullanıyorlar.

Bu Tuzu kuru doktor muayenehanesi konusunu, ''bu Tekel işçileri de dahil hepsi lüzumsuz istekler içinde'' imajı yaratmak için, Tekel işçilerinin direnişi sırasında da kullandılar. Anayasa Mahkemesinin Sağlık çalışanlarını ilgilendiren Tam gün yasasının maddelerini iptal etmesi, tamda bu zamana gelince, bu kurnazlar muayenehane konusunu aradan cımbızlayıp bu amaçla kullanmaya başladılar.

Bunlar bu işe çok kapsamlı hazırlandı, ABD seyahatleri ve buradaki ortak yapılanmalar da ortada.

BU REFERANDUM SÜRECİNDE SAHNEYE KONULAN OYUNUN KAPSAMI DAR DEĞİLDİR.

Emperyalistler ve işbirlikçilerinin Stratejileri çok kapsamlı hazırlanmaktadır. Siyasi Erk, bazı Devlet imkânları, Basın yayın ve Televizyonlar büyük çaplı ellerinde. Emperyalist ülkelerin de, her dediklerini yapan bu işbirlikçilerin halkla ilişkiler programına destek verdiği malum. Bu konuda Yurt içinde sınırlı değiller, Dünya çapında bin bir türlü ve çok kapsamlı uygulamalar yapabilecek kapasite ve imkâna sahipler.

Halkla İlişkiler benim işimin bir parçası, bu yöntemleri az çok biliyorum ve seziyorum. Öncelikle Televizyonlardaki görüntülere bir bakınız; Devamlı yürüyorlar meclis koridorlarında, toplantı görüntüleri mükemmel, çok başarılı çalıştıkları kanaati yaratılıyor. Programların ve Filmlerin jenerikleri gibi heyecan dalgası ve olumlu izlenim yaratan görüntüler rüzgar gibi geçiyor etkileyici müzikler eşliğinde ekranlarda.

Baş imam tatilden dinlenmiş döndü tatilden ve kürsülerden nutuklar atıp açılışlar yaparken, sözcüleri Televizyonlara yayıldı. Bu sözcüler tezlerini savunup atmasyon olumlu mesajlar verirken, alttan şerit yazı geçiyor, ‘’işsizlik, cari açık düşüyor, maaşlara zam gelecek vs. vs. diye.’’ Bu şekilde adamlar Ülke için çalışıyor, Ülke ilerliyor hiç bu kadar iyi olmadık imajı ve kanaati yaratılıyor ve derin bilgisi olmayan saflarda bir nevi hipnoz etkisi yaratıyorlar.

One Minute ve Gazze fatihi mizansenine ek seyahatler yapılıyor, Bosna’ya vs. gidiliyor, mazlumların yanın da kanaati yayılıyor. Dış ülkelerden destek mesajları eksik olmuyor, her şey halkın lehine ve kontrolümüzde kanaati yaratılmaya çalışılıyor. Tabi bunlarla bitmez ve bunun arkasından ajitasyon ve asimetrik harp içeren birçok hamle geleceği kesindir.

Bildiğiniz gibi, temel aldıkları en önemli söylem de biz ülke ve halk için çalışıyoruz sinei millete gidiyoruz, bu vesayet rejimi savunucusu statükocular engelliyor söylemidir. Bu mesajın 12 Eylülle de kalmayıp kurucu iradeye kadar uzandığını ve bu vesayet rejimi suçlamasının Atatürk’e kadar dayadıklarını da biliyoruz. Bu, ABD'nin yağmalayacağı bölgelerde sahte Demokratik Devrim tezgahında kullandığı meşhur yöntemi ''Diktatörü indirin'' söyleminin ta kendisidir.

12 Eylül 1980’de ABD’nin kontrgerillasının yönlendirdiği 12 Eylülcüler tarafından, 17 yaşında asılan Ülkücü ve solcu gençler için, yine ABD tarafından hazırlanan 12 Eylül Anayasa değişikliği Referandumu için yapılan konuşmada, asılanlar için gözyaşı dökülmesinin ne anlam taşıdığını biri söylesin bana. ABD’nin bu işlerin arkasında olduğunu bizim çocuklar bile biliyor artık, buna rağmen bu ne sahtekarlık…

Bu istismarın dayandığı ‘’12 Eylül anayasasına hayır’’ sloganıyla despot ve yağmacı niyetlerini perdeleyip, ‘’Demokratik’’ Devrim yapılıyor kanaati yaratmak istedikleri de çok açıktır. Tabii, 12 Eylülün ABD marifeti olduğunu ve ABD’nin yaptırdığı 12 Eylül darbesini, AKP’nin ABD işbirliğiyle nasıl değiştireceğini kimse sormuyor.

Bu Ana kol üzerinden yürürken, Tuncay Güneyle başlayıp dallanıp budaklanan furyayı güncelleme çalışmaları kesindir. Balyoz vs. ile TSK Dizayn edilmeye çalışılırken diğer yandan, Muhalif bütün sesleri kesmeye yönelik bilmem kaçıncı dalgaların planlandığından şüpheniz olmasın. Taraf dolaylarından ortaya sürülen iddialarla açılan davaların dalgaları ordu atamalarını hedef alırken, bazı tutuklamalar da yollarındaki belli engelleri hedef alacaktır.

Bunların bir sözcüsü, bir yandaş Tv de konuşuyordu, güya Ergenekon terör örgütünden bahsediyor. Diyordu ki bu zatı muhterem, bu konuyu inceledik Ergenekon öyle dal budak sarmış ki hepsini tutuklasan memlekette adam kalmayacak. İnanın şaka değil, aynen böyle söyledi bu zat, yani o gücü bulsa, ihanetin bilincinde olan bilinçli seçmenin, yani en az % 60 oranında vatandaşı tutuklamayı bile düşünebilecek bir zihniyet söz konusudur.

ÇAKMA TÜRKÇÜLÜK ABD NİN YEDEĞİNDE

Yukarda bahsettiğim gibi, tarafı belli olan BBP’nin bir süre sonra, ABD’nin gülü Fethullah’ın, dişil uyarlaması olan Rabia Kadir çizgisinde yer alıp, Yeşil kuşak çalışmaları içinde kullanılacağı sezilmektedir. Esir Türklere sahip çıkıyoruz nidaları ile yeni bir kahramanlık tiyatrosu planlandığı ve bu konuda da Referandum sürecinin bir aşamasın da atağa kalkılacağı sezilmektedir.

Provokasyonlar açısından düşündüğümüzde, Uygur Türkleri konusunda başlayan Milliyetçi içeriğe sahip bir protestonun, başka bir dini tema yönüne kolayca dönebilmesi mümkündür. Baş İmamın seslendiği MHP tabanına da ulaşma imkanı sağlayabilecek bu tezgahı planladıkları beklenebilir.

Bu toz duman arasında yukarda bahsettiğim, ABD yarattığı çakma Sol örgütler zaten faaliyettedir ve muhtemelen ilk olarak çakma Türkçü bir yapılanma atağa kalkacaktır. Bu tarz bir yapılanma eski Kontrgerilla benzeri kışkırtma ve toplumsal patlamaların yayılmasını tetikleyecek eylemlere girebilir.

Eğer başlarsa bu hareket ilk olarak Üniversitelerde Solcu gençlere yapılacak saldırılarla gelişecek, ABD yarattığı çakma Sol örgütler eliyle Ülkücüler Solcu talebelere saldırdı haberleriyle çatışma körüklenecek ve ivmelendirme çabasına girilecektir.


Hem TSK ya saldırı hem de Dünya çapında bu tarz bir Rüzgâr yaratırlarsa CHP’nin seçim havasında yürüyen Dünyadan bihaber görüntüsü veren Stratejisi çok rahat dağılabilir. CHP içindeki hepimizin saygı duyduğu halka mal olmuş Antiemperyalist kişiler bu Seçim havası dışında bir çizgi izlerse çok daha iyi olacaktır çünkü bu aşamada hatlar belirlenmiştir.

Bu ağır ve ihanet kokan saldırıya dayanabilmenin yolu, durumun vahametini tam kavrayabilmekten geçer. Bu Referandumda oyları ile bu belayı saf dışı bırakacak bilinçlendirmeyi yürütebilecek dirençli güçler gerçekleri olduğu gibi kabullenmek zorundadır.


Bu ABD kontrolünde işbirlikçiler eliyle hazırlanan Anayasa değişikliği Referandumu oylamasına Hayır demek, Emperyalizme karşı İkinci bir kurtuluş mücadelesi olacaktır. Bu konuda bölge halklarını bilinçlendirme çalışmalarının ön saflarında, Yurtsever Türk Milletinin her meslekten bilinçli fertleri, Demokratik Kurum ve Kuruluşları eski yeni milletvekilleri içinden hepimizin saygı duyduğu halka mal olmuş antiemperyalist kişiler yer alacaktır.

Bu aşamada Mustafa Kemalin bu konulara ilişkin şu söylediklerini hatırlatmak isterim…
MUSTAFA KEMAL, TÜRK KURTULUŞ SAVAŞI'NIN ULUSLARARASI BOYUTUNU AÇIKLARKEN ŞUNLARI SÖYLÜYOR;

" Türkiye, Doğu ve Batı Dünyası'nın sınırındaki coğrafi konumuyla ilginç bir rol oynuyor. Bu durum, bir yanı ile yararlı iken, diğer yandan tehlikelidir. Batı emperyalizminin Doğu'ya yayılmasını durdurabileceğimiz için, Özgürlük yolunda Türkiye'yi öncü olarak gören bütün Doğu halklarının sevgisini kazanmış bulunuyoruz.

Diğer yandan, bu durum bizim için tehlikelidir. Çünkü Doğu'ya yönelen saldırıların bütün ağırlığı, öncelikle bizim üzerimizde yoğunlaşmış bulunuyor. Türk halkı bu konumu ile gurur duymakta ve Doğu'ya karşı bu görevi yerine getirmekten mutlu olmaktadır.

Mustafa Kemal...

Evet işte böyle Mustafa Kemal bize gerçekleri söylüyor, onun mücadele ettiği Emperyalist uşağı ümmetçiler gibi yalanlar içinde yüzmüyor. Bölge Halkları Kardeştir, hısımdır, Akrabadır, Komşudur, Eştir, Arkadaştır, arayı açıp Düşmanlık ekenler Emperyalistler ve devşirme uşaklarıdır. Anadolu da kardeşçe kaynaşmış kitle, Emperyalizmin yönlendirmesinde yedeğinde olan kesimlerin etkisinden çıkıp bilinçlenerek, topyekûn Emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı kemikleşmek zorundadır.

Eğer bunu gerçekleştirir ve Doğunun mazlum halklarına bu bilinci yayarsa buda bu bölge halklarının haklarına ve varlıklarına sahip çıkmasını sağlayaraktır. Bu da, Emperyalistler tarafından senelerdir perişan edilen mazlum Halkların nesillerinin geleceğe yönelik kazancı olacaktır.


Saygılarımla
Yurtsever Yurttaş