4 Mart 2008 Salı

AYIRMADAN SEVİP KARIŞANLARA KIRMANİSTAN MI KURDURACAKLAR, BATILI EGEMENLER?


Birçok ağızdan seslendirilen '' PKK faaliyeti parlamentoda sürdürsün '' sözleri lâfebeliğidir. Çünkü PKK, DTP aracılığı ile zaten parlamentodadır ve kendi hedefine yönelik siyaset yapmaktadır.

''Eve dönüş'' sloganları kulağa hoş geliyor, insani olarak güzel olabilir ama böyle olduğu takdirde, fikirleri değişse bile ovaya inen senelerce dağlarda gezmiş onca adam ne iş yapacaktır? Toplum içine nasıl karışacaktır. Deniyor ki PKK dağdan insin, bunu söyleyenlerin samimi olduğuna inanmıyorum, çünkü PKK sadece Türk vatandaşlarından oluşmuyor ve bu konu çok karışık ayrıntılar içeriyor.

Bu Kürdistan iddialarına göre, Türkiye, Suriye, İran ve Irak Kürtleri de var. Hadi Türkiye'dekiler indi, öbürleri ne olacak? Onların da o ülkelerle hesabı var. Diyorlar ki siz ve bu ülkeler sömürgecisiniz, yani bu mesele basit değil ve bir bütün, gerisi numara. Bunu sadece Türkiye içindeki Demokrasi sorunu olarak sunmak, insanları aptal yerine koymaktan başka bir şey değildir.

Hadi oldu diyelim, senelerce dağda bu nefret ve eğitimle yaşamış insanlar bu olguya nasıl yaklaşır acaba. Ay ne iyi ettiniz deyip kaynaşıverecek miyiz? Bu nasıl hayaldir. Altta kalanın canı çıksın bir kavganın altında kim kalacaktır, böyle bir oluşumda toplumsal huzur mu kalır. Bu olgu önemli bir sosyolojik vaka olacaktır.

Birçok kültürel ve meşru ekonomik çatışma ve oluşumun yanı sıra, büyük ihtimalle birçok yeni çetede oluşacak, suç artacak, gayrimeşru alanda canlanma yaşanacaktır. PKK’nın Kaçakçılık ve uyuşturucu ticareti ovada nereye sığdırılacaktır? Firmalaşıp Ekonomimize mi kazandırılacaktır? Her şeyde olduğu gibi, yine böyle bir olguya ön hazırlık çalışmaları yapılmadan karakucak gidilirse, toplumumuzu çok zor günlerin beklediğini var sayabiliriz.

İSVEÇ KÜRT ENSTİTÜSÜNDE EĞİTİM GÖREN MİLİTANLAR

Dikkatinizi çekerim, bir süredir Türkiye’de sokak eylemleri ortaya çıkmakta. İsveç Kürt Enstitüsünde eğitim gören militanlar sivil toplum örgütleri kurmakta. Toplumumuzda her kesimin sorunları varken, sanki sadece bir Kürt meselesi varmış ve sadece Kürtler eziliyormuş gibi lanse edilerek, ağır ağır bazı senaryolar gerçeğe çevrilmekte. Kürt dili eğitimi çalışmaları, Kürt vatandaşlarımızın ilgisizliğine rağmen uzun süredir dayatılmaktadır.

AB den makamları malum bir sürü zevatın Diyarbakır Seyahatleri, eylem ve söylemleri ortadadır. Şunlar bana da bir uğrasa da başıma açtıkları sıkıntıları anlatsam. Madem insanları o kadar seviyor, kurtarmaya çalışıyorlar da, niye geri kalmış yada gelişmekte olan ülke halkları kendi kaynaklarına sahip olamıyor? Bu halkların bebekleri bile sıkıntıya düşüyor. Eskiden beri niye benim bu çilekeş vatandaşlarımın üstüne basıp geçerek, Patrikhaneden ve Diyarbakır dan insanlık nutukları atmaktadırlar? PKK Ovaya inince bütün bunlar bitecek midir? Anlamak mümkün değil!

AYRIŞABİLİRMİYİZ?

Esasında Anadolu da Kürt kardeşlerimiz, diğer halklardan ayrıştırılmaya çalışılsa bile ayrışamaz, durumları başka halklarla aynıdır. Kürtlerin ne kadar Kürt olduğu da genetik araştırma konusudur. Esas çoğunluk olan biz Türkler, Mustafa Kemal Atatürk ün, "NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE" sözünü öne çıkarıp ırkçı yaklaşım sergilemez ve Kürt kızları ile evlenirken, bir kısım Kürtlerin nüfus artışları ile övünüp, dışarı kız vermemeleri ve başka halklarla karışmış Kürtleri asimile olmakla suçlayıp, saflaştırmaya çalışmaları dikkat çekicidir.

Böyle ırkçı bir tavır izlemeleri düşündürücüdür. İnsanlık havarisi ABD ve AB de süslü laflarla bu çabaları desteklemektedir. Kürdistan, Türkistan derken insanları ayırmadan sevip karışanlara da, Kırmanistan mı kurduracaklar, kendi ülkelerindeki özgürlük yanlısı hareketleri ezen ve her yere özgürlük heykeli diken batılı egemenler?

Bu mesele, sadece dağdaki pkk meselesi değildir, bütün baskı grupları için geniş bir sosyal, kültürel ve toplumsal kucaklaşmayı ve paylaşımı gerektirmektedir. Bu kucaklaşmada rant kavgasının kışkırttığı düşmanlıklar olmasa, zaten toplumun bağrında kültüründe mevcuttur.

HALA DEVAM EDEN RANT KAVGASI!

Osmanlı İmparatorluk rejimi yıkılarak,  yeni kurulan Türkiye Cumhuriyetinde, halkın iradesinin toplumu yönetmesinin yönetim şekli olarak benimsemesi bazılarının işine gelmedi. Feodal yaşam tarzına sahip Aşiret liderleri, Osmanlıda, Anadolu’nun rantını paylaşan, diğer kesimler gibi getirim kaygısına düşmüşlerdir. Çünkü Kemalizm Vatan Millet için fedakârlık esasına dayanmakta ve çağdaş toplumun oluşumu için Toprak Reformu ve Aydınlanma politikaları planlamaktaydı.

Toprak reformu ve eğitim seferberliği gibi reformlar işlerine gelmemiştir Feodal Ağaların ve. Osmanlı döneminden beri İngiliz ajanlarının hayallerini azdırarak kışkırttıkları ayaklanmaların devamı olan Koçgiri, Şeyh Said, Musul meselesi derken çeşitli ihanetlerle savaşarak zar zor misakı milli sınırları çizilmiştir. Buradaki durum emperyalistlerin bu bölgede ve orta doğudaki faaliyetleriyle direk ilişkilidir.

Osmanlı devlet düzeni içinden beri, rant paylaşımı kavgasına düşen ve elde etmek için mücadele eden aşiret ileri gelenlerinin çıkar kaygıları ve çatışmaları, emperyalistlerin işine hep yaramış ve bu günkü durumu yaratmıştır. Bilindiği gibi Tarihte bu gibi bölünme ve çatışmaların geniş halk kitlelerine fayda sağlamadığı, aksine felaket ve yıkımlar getirdiği bir gerçektir. Sonunda hep başı çekenler aslan payını kapar.

Bütün halklar gibi kuzey ıraktaki peşmergelerin de kaderi bellidir aslında. Bir devlet kurulsa bile Kürtlerin alt tabakalarına yarayıp yaramayacağı şüphelidir. Büyük ihtimalle 465 YTL ye denk gelen Dolar karşılığına çalışacaklardır, 200 dolara çalıştıkları söyleniyor.

Tabii petrol ve çıkar hesapları bölgedeki halkların nefretlerini toplayıp ileri gelenlerin başını yemezse, ozamanda olan alt tabakalarına olacaktır. Çünkü Mustafa Kemalin halkçı ve çoğulcu tavrı bu oluşumda da yoktur, ileri gelenleri, daha şimdiden kompradorlaşmışlardır.

BU İŞ KİME YARAR?

Bu oluşum Emperyalistlerin desteğinde gelişen ve onların çıkarına çalışacak bir seyir izlemektedir. Sanki senelerdir bütün Türkler Rantı paylaşmış yemişte Kürtler ezilmiş gibi bir hava yaratılıyor, ABD ve AB de bunu destekliyor.

Yahu yemeyin bizi, bütün geri kalmış ya da gelişmekte olan ülke halkları hepimiz perişanız bu bencillikler ve küresel sermaye karşısında, sizin uyanıklar bizim uyanıklar, onların uyanıklar bir oldu hepimizi yedi, bunu anlamayan ya aptaldır, ya da oda uyanık.

Birileri de malı götürmek için, insanların hayatlarını bitirip türlü planlar yapıyor. Demokrasi palavraları içinde üstüne oturdukları petrol gelirinden, çilekeş Kürt halkına koklatacakları bile şüphelidir. Bu zihniyetler, uluslararası emperyalist çıkar odakları ile beraber, yağlı bir ekonomik sofradan iyi bir pay koparmak gibi, pekte etik olmayan bir davranış sergilemektedirler.

Bu planların, Kuzey ırak Kürt halkına ve bölge halklarına faydası değil zararı vardır. Egoist zihniyetlerin başımıza açtığı sorunlar yüzünden Milletin cebinde kuruşu yok, emekliler maaşlarına bakıp kahrolmaktalar.

Bu çevrelerin heyecanla azim ve hırsla gerçekleştirmeye çalıştıkları bu büyük Kürdistan megoloideası’nın, Kürt halkında karşılığı var mı acaba? Hiçte yoktur, ortak kültürel özelliklere sahip Kürt kardeşlerimiz, Türk ulusunu oluşturan bütün halklarla beraber, ekonomik ve sosyal sıkıntılarının çözümünü istemektedir. TÜRKİYE CUMHURİYETİ gibi güçlü bir devletin vatandaşlık haklarından faydalanarak, refah ve barış isteyen Kürt halkının, hiçte böyle maceralara hevesi yoktur.

Sadece Anadolu sınırlarında değil, sınır dışındaki birçok Kürt aşiretinin bile görüşünün bu yönde olduğu bilinmektedir. Bu konuda Turgut Özal’ın başını çektiği çalışmalar olduğu da bilinmektedir ve bu çalışmaların ne yöne gideceği ve başımıza ne işler açacağı da merak konusudur.

Bu ülkede ''ne mutlu Türküm diyene'' Kavramı herkesin kafasında yer etmiştir. Bu işten çıkarı olanların, bu hayali Kürt halkına yutturmayı başaramadıkları ortadadır. Kürdistan kurma hevesi, başkenti Kerkük olan bir devlet içinde, Küresel sermayeyle birlikte trilyonları götürmeyi hedefleyen bir avuç teşkilatçının hedefidir. Çünkü dayandığı temel, Anadolu’yu da kapsayan bütün o bölgedeki yer altı kaynaklarıdır.

KARDEŞLERİMİZİ KIŞKIRTAN, YANAŞMAYANLARIDA ASİMİLE GÖSTEREN BİR ZİHNİYET MEVCUT!

Kürt denilen, Türk ulusu içinde kaynaşmış ve mutlu olan ve her meslekte, her görevde, her makamda, her sektörde var olan bu kardeşlerimizi asimile gösteren bu zihniyet güvenilir değildir. Emperyalistler, bu oluşumu hem Türkiye’nin kaynaklarından beslemekte, hem de büyük Kürt Devleti hayallerini uzun süredir işleyerek Millet yaratmaya çalışmaktadır, çünkü bu bölgeyi parçalamanın tek yoludur bu.

Bu hayal bir sürü insanın hayatına mal olmuş, bir sürü kandırılmış Anadolu çocuğu da dağlarda boşu boşuna ölmüş ya da sürünmüştür. Dağa çıkarılan Kürt kızlarının dramı ise başlı başına inceleme konusudur.

İngiliz bağlantısı ile yaratılıp petrolün üstüne oturmuş saltanat süren bir kaç Arap hanedanı ve ailenin dışında, hangi Arap fellahı Dünya zengini olmuştur? Arap halkları şu ya da bu şekilde hala bebekleri ile beraber ölüyor sürünüyor. TÜRKİYE CUMHURİYETİ Devletinin çıkarları ve güvenliğini hedef alan bir tehdide rağmen, Tehdit kaynağının TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN kaynak ve imkânlarından beslenmesi de çok gariptir.

Bu, Ulusun çıkarları ile işbirliği yapmak zorunda olunan dış çıkar gruplarının beklentileri arasındaki çelişkinin, açık göstergesidir. Meşhur bir hikâye vardır; Aynı zamanda iyi dost olan iki ortağa hediye yumurta gelmiş. Ortağın biri öbürüne, yumurta geldi ayırdım, seninki buzdolabında yukarda demiş. Diğer ortak bakmış kendi yumurtaları ortağının yumurtalarından küçük ve ortaklık bitmiş…

Yani çözülmesi gereken esas mesele bu egoistlik aslında, gücü elinde tutanlar sorunlara bunu temel alarak yaklaşırlarsa insanlar barışı yakalar. En önemlisi insanlık bu ilkel duygulardan arınmadıkça ortaçağ bitmeyecektir.

Medeni insan profili, bu arınma ile başlayacaktır aslında. Biz mahallede aç varsa uyuyamayanlardanız. Bu işlerin çözümü, Sosyal devlet, sosyal adalet ve sevgi, saygı kavramlarında yatmaktadır, ''bırakınız yapsınlar'' zihniyetinde de değil... Tabii özde ve samimi.

'MUSTAFA KEMAL MİLLETİ İLE KOL KOLA GİREN İÇİMİZDEN BİR KAHRAMANDIR.

Bunu, tekrar, tekrar söyleyeceğim! ''Mustafa Kemal Milleti ile kol kola giren, içimizden bir kahramandır.'' İnsanlık onurunu Türk Milletinin içine işlediği gibi, dünya halklarına da örnek olmuştur. Liboşların çok eleştirdiği Devletçiliği de, Milleti sömürecek uyanıkları engelleme ve milletin ve nesillerin haklarını koruma kaygısından gelir. Son zamanlarda sosyal devletin varlıklarını satıp savıp, milletin nasıl üç kuruşa muhtaç bırakıldığı da, bu kaygılarında ne kadar haklı olduğunu göstermektedir.

Emperyalistlerin ve işbirlikçilerin Mustafa Kemali sevmemesinin sebebi ne olsa gerek. Tam buraları ele geçirdik, varlıkları ve malları elimizde derken, Milleti ile kol kola giren bu büyük Lider heveslerini kursaklarında bıraktı. Bu Kahraman, barbar olarak niteledikleri Milletin, üstün özelliklerini açığa çıkardı ve bilimin temellerinin onlara nerelerden geldiğini hatırlattı.

Milli bilince sahip, fikri hür vicdanı hür iç dinamikleri oluşturan bu nesil, Mustafa kemalin insanlık onurunu aşıladığı, ‘’fikri hür vicdanı hür’’ sözü ile özetlediği kavramı iyi özümsemiş ve bu yüzden asla köleleşemeyecek bireylerden oluşmaktadır. İşine gelmeyenler bunu görmek istemezler.

Bakın Mustafa Kemal, bu günüde içine alan bir perspektifte ki fikri hâkimiyeti ile ne diyor;

‘’Türkiye, Doğu ve Batı Dünyası'nın sınırındaki coğrafi konumuyla ilginç bir rol oynuyor. Bu durum, bir yanı ile yararlı iken, diğer yandan tehlikelidir. Batı emperyalizminin Doğu'ya yayılmasını durdurabileceğimiz için, Türkiye'yi öncü olarak gören bütün Doğu halklarının sevgisini kazanmış bulunuyoruz... Diğer yandan, bu durum bizim için tehlikelidir, çünkü Doğu'ya yönelen saldırıların bütün ağırlığı, öncelikle bizim üzerimizde yoğunlaşmış bulunuyor.’’

Kürdistan ve Bop projeleri, hamisi ABD merkezlidir ve içimizdeki işbirlikçilerle birlikte, Fethullah Hoca destekli yürütülen ılımlı İslam federasyonu planları da bir gerçektir, ‘sloganı da ‘’Geriye dönüş yok’’ dur. Fakat bu hedefe ulaşmaları, Türk Milleti, Mustafa Kemalin temellerini attığı bu sağlam kurumlar ve askeri sivil bürokratlara sahipken mümkün değildir.

Ulusal birliğimiz en büyük gücümüzdür ve uzun süredir bunu bozma çabaları yoğun olarak sürmektedir. İçimizdeki bunu göremeyecek kafalar kesin olarak köleliğe mahkûmdur.

‘’Ne mutlu Türküm diyene’
Saygılarımla
Yurtsever Yurttaş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder