20 Mart 2008 Perşembe

UYUYANLAR UYANIN!

Bu ABD işgal projesine, Sayın, Doğu Perinçek eskiden beri ABD'nin saldırı planına dikkat çekmeye çalışıyordu, işte sıra bize geldi, üstelik bilgisiz saflar her şeyin iyiye gittiğine inandırıldı ve geç kalıyoruz...

Şu Medeniyetler İttifakı da gündemde bugünlerde ve benim aklımı kurcalayan bir sürü şey var yine.

MEDENİYETLER İTTİFAKI GÜNDEMDE

Malum olduğu üzere, Fethullah hoca ile Papanın başlattığı Din temelli bir ittifak bu Medeniyetler ittifakı? Kara para şaibeleri vs. ile ilgili dedikoduları Piyasada dolaşan kitaplarda bolca yayınlanan Vatikan neresinde duruyor peki bu oluşumun?

Fethullah hoca CIA ve Yeşil kuşak politikalarını kapsayan bir sürü şaibe ve komplo teorisinin bağlantısı var mı bu işlerle? Bu İspanya forumu soru işaretleri yaratıyor bende ve bence o zamanlar atıldı bu planın temelleri. Fethullah hoca ile Papanın adı geçmiyordu bu İspanya Forumu sürecinde, her zamanki gibi perde arkası pozisyonundaydılar.

Fethullah Gülenin Papa ile görüşmesinden bu güne gelişen süreç içinde bazı belirtilere bakarsak, bu Medeniyetler ittifakının omurgasını, Fethullah Gülenin Dünya çapındaki teşkilatı ve Milli görüşün ittifakları oluşturuyor.

Bu İspanya forumunu yaratan oluşum ve ittifakların, yeşil kuşak politikaları ile ilgisini incelemekte fayda vardır, ancak ondan sonra ilgisi yoksa bu foruma katılım Türkiye’ye fayda sağlayabilir.

Hal böyleyken, işin tuhafı TÜRKİYE CUMHURİYETİ ni
temsil eden yöneticileri, varlığını tehdit edebilecek bir yapılanma olup olmadığını bile hiç incelemeden gözü kapalı giriyor bu işe. Bazı kişiler, Dünya çapındaki bu yapılanmaya balıklama dalıp, üst düzeyde imzalar atıp öncülük ediyorlar.

İnsanlık açısından çok iyi sonuçlar verebilecek bir girişim olması mümkünken, yine iki ayağımızı bir pabuca sokup, açık seçik olmayan, çelik çomak tarzı bir koşturma ile aceleye getiriliyor gibi sanki bu girişim.


ASLINDA UCU BUCAĞI ORTADA

Anladığıma göre, bu işin bir ucu 76 ülkeden bir milyarı aşkın insanın temsil edildiği İslam Konferansı Örgütüne, bir ucu Güneydoğu Irak planlamalarına, diğer ucu Avrupa Birliği'ne ve ABD’YE dayanıyor. ABD ise komuta merkezine bağladığı Fethullah ve bizim işbirlikçiler eliyle bu işi yönetiyor.

Bu perspektifteki ilişkilerin farkına varılması çok güç aslında. Normal şartlarda bu iki ufuk arasında oluşturulan bu Ortak Forumun Türkiye açısından önemi büyük ve kamuoyuna açık olması gerekirken, Başbakan tarafından Türban vs. kavga keşmekeş arasına sıkıştırılması ilginç ve dikkat çekicidir. Bu konu yaman çelişkiler içeriyor ve dahası çok kapsamlı ve Dünya çapında bir tezgâhın kokusu geliyor benden söylemesi.

ÖNCEDEN ANLATTIĞIN BU MESELEYİ BİR DAHA AKTARACAĞIM,

Bakın tanınmış bir gazeteci ne diyor;

Sıkıysa Darbe yapsınlar, Türkiye’de bir darbe olduğu an Türkiye Kıbrıs’ı kaybe­der, milli gelir yarıya düşer, dünyada ayak­ta duramayacak hale gelir. Eskiden borsa, Avrupa İnsan Hakları, AB ambargosu falan yoktu burada. Artık bu riskler göze alınamayacak kadar büyük.

Şimdi sıkıyorsa dar­be yapsınlar. Bugün PKK ile mücadelede Amerika’nın, Avrupa’nın politik desteğine sahipsek demokrasi eskisine göre daha iti­barlı hale geldiği içindir. Artık Türkiye’de darbeye karşı sokakta yürüyecek insanlar, üniversiteler var. Eskisi gibi eli kolu bağlı gözyaşı dökecek Anadolu köylüsü yok.
------------------------------------------------------
Bu gazetecinin yorumu, uzun süredir arkalarına almaya çalıştıkları dayanakları ve Türkiye yi hangi noktaya doğru taşıdıklarını ortaya koymaktadır. Bu yorumda Tarihi ve sosyolojik gelişim çizgisi içinde, Darbelerin arkasındaki Emperyalist etkileri görmezden gelen bir anlayışın, darbeye karşı sahte görünümü söz konusudur.

Bu söylemler düşmanlarla yaptıkları ittifakı engelleyecek Yurtsever güçleri, yani Türkiye CUMHURİYETİNİN ORDUSUNU ve Milli güçleri saf dışı etme çabalarını kamufle etmektedir. Aslında uzun bir süredir, sanki düşmandan bahseder gibi kendi ordumuzu dünya kamuoyuna darbeci Faşistler olarak ilan etmekte tereddüt etmemektedir bu çevreler.


Bu velevki Türban meselesi ve Yargıtay parti kapatma davasından önce, küresel güçlerle işbirliği ile yürüttükleri Ekonomi politik program gereği, özelleştirme, dış ve iç borçlanma ileri boyutlara ulaşmıştır.

Bu süreçte Devletin dış bağımlılıklarının arttığını ve kanun değişiklikleri vs. faaliyetler sonucunda, TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN sağlam temel kurumlarının bu Siyasal ve Ekonomik manevra karşısında gücünü kaybettiğini düşünmekteydiler.

Bu gazetecinin yorumu da bunu yansıtmaktadır. Meşhur ispanya çıkışı da bu dayanakların artık oluştuğu ve geri dönüşün kalmadığı inancının getirdiği güvene dayalı idi. Büyük ihtimalle bu İspanya Türban çıkışı, 5 Kasım planına göre kesintisiz olarak anayasa referandumuna ve toplumsal dönüşüme kadar gidecek bir hamlenin startı idi.

Dahası bu hamle bahsettiğim, bir ucu 76 ülkenin temsil edildiği İslam Konferansı Örgütüne, Güneydoğu planlamalarına, diğer ucu AB’ye ve ABD’YE dayanıyordu. Yani bu hamle, bu iki ufuk arasındaki perspektifte oluşturulan bir Stratejinin ivmelenme rampasını oluşturuyordu.

Hedef Demokratik açılım palavraları ve yeşil kuşak işbirliği ile ılımlı İslam Cumhuriyetinin ön adımları idi. Yüksek yargının korkusuz ve fedakar Yargıçlarının çıkışı, 17. maddenin oluşturduğu bariyer ve parti kapatma gerekçelerinin ortaya çıkması bu oyunu bozmuştur.


Bu durum Türkiye Cumhuriyetinin nefesini kesemediklerini göstermiş buda çark etmelerine ve sinmelerine sebep olmuştur. Sayın Özbudun un yanlışı fark etmesi ile 17. maddeyi de bir yana bırakıp aniden gündem değiştirdiler.

Şu sıralarda hükümet üyelerinin bazıları ABD de Anayasa taslağının son rötuşlarını yapıyor, bazıları da, tavizsiz beklentilerini bildiğimiz Sayın, Bakoyanni ile TC yi daha da zora sokacak, Kıbrıs ile ilgili hamlelerin içinde aile saadeti yaşıyorlar.

ŞU MEDENİYETLER İTTİFAKI İLGİNÇ BİR TABLO ARZEDİYOR.

Çok tebrik var, tebriklerde çıkarları uğruna neler yapabileceklerini bildiğimiz Emperyalistlerden.

ABD’den 'Medeniyetler İttifakı'na övgü.
17 Temmuz 2005

ABD yönetimi, dünyada Müslüman ve Hıristiyan toplumlar arasında yakınlaşmaya katkı amacıyla BM çerçevesinde başlatılan "Medeniyetler İttifakı" girişimine önderlik etmelerinden dolayı Türkiye ve İspanya'yı takdir ettiğini bildirdi. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sean Mc Cormack, gazetecilere yaptığı açıklamada, "Büyük Ortadoğu ve Kuzey Afrika Girişimi, Müslüman toplumlarla diyalog ve işbirliği için çerçeveyi oluşturuyor. Bu faaliyetlere katılıma verilen kapsamlı her desteği memnuniyetle karşılarız" diye konuştu.
--------------------------------------------------------------------------------------------
Bu açıklamanın içinde Dünya enerji bölgeleri ve yeşil kuşak politikası var sene 17 Temmuz 2005.

AB’nin bir süredir geri planda ve nispeten sessiz durması ABD’nin ön planda olduğunu ve bir stratejiyi yürüttüğünü göstermektedir. AB’ ülkelerinin ABD ile çıkarlarının uyuşmadığı ve ABD’nin politikalarının onları uzun süredir tedirgin ettiği de ortadadır.
-----------------------------------------------------------------------------------------------

Bakın, Fransa Cumhurbaşkanı Sayın Jacques Chirac tarafından, Medeniyetler İttifakı toplantısı esnasında yapılan konuşma nasıl.
Barselona, 27 Kasım 2005

Sayın; Devlet ve Hükümet Başkanları,
Birinci Avrupa-Akdeniz Zirvesi öncesinde, Medeniyetler İttifakı üzerine düşünme anında bulunuyoruz. Burada, gayet gönüllü bir şekilde bulunmaktayım zira, 11 Eylül 2001 saldırılarının ertesinde UNESCO’da ifade ettiğim gibi, bu, günümüzde ele alınması gereken bir aciliyettir.
Bazıları, kültürlerin ve dinlerin çatışacağı bir medeniyetler şoku yaşanacağını öne sürüyor. Bunların konuşmaları korkularla beslenmekte, insanları, inançlarını ve geleneklerini karşı karşıya getirmek isteyenlerin tuzağına düşmeyelim. Siyasi ve ahlaki bir irade gösterelim: mantığın ve hoşgörünün iradesini.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Fransa’nın, argo tabirle eski kulağı kesik olduğu için Dünyadaki oluşumların farkında olduğu kesindir. AB’ ülkelerinin ABD ile çıkarlarının uyuşmadığı ve ABD’nin Roma imparatorluğu benzeri paradoksunun onları tedirgin ettiği de ortadadır. İnsanları, inançlarını ve geleneklerini karşı karşıya getirmek isteyenler kimler acaba.

Türkiye Cumhuriyetinin nefesini kesmek

11 Eylülden sonraki konuşmalara bakılırsa her şey ortadadır. Türkiye Cumhuriyetinin nefesini kesmek için, bizim yandaş televizyonlarda yürüttükleri, sivil ve asker vatanseverleri şiddet yanlısı çevreler olarak ilan ettikleri açıktır. Amaçlarına engel Milli güçleri Dünya kamuoyu önünde de küçük düşürme çabası bu aşamada işe yaramayınca, esaslı bir çarkla tornistan ettiler, ama görünüşe bakılırsa bu yöntemi sürdürmekteler.

Bunlar esaslı lafebeleri şu dönemdeki gerilimleri kullanarak, tepkileri Cumhurbaşkanı seçimlerindeki gibi yüksek Yargıya, bazı kurum ve kuruluşlara, Muhalefete yani ulusalcı Kemalist çevrelere yöneltmeye çalışacakları görünümü ortaya çıkmıştır.

Stratejilerinde önemli değişiklik safhasına girdikleri anlaşılmaktadır, bazı ağabeylerin tavsiyeleri var gibi. Bu strateji değişikliği, büyük ihtimalle nefesini kesemedikleri Türkiye Cumhuriyetinin nefesini kesecek çalışmaları hızlandırmak şeklinde seyredecektir.

Bunların yandaş televizyonlarda yürüttükleri, sivil ve asker vatanseverleri şiddet yanlısı çevreler olarak, Dünya kamuoyu önünde küçük düşürme çabası devam ediyor. Gizli ajandamı oda neymiş? falan filan derken, Dengir mir in başlattığı siz paranoyaksınız atışlarının ve bize haksızlık yapılıyor yaygarasının yayılması ile yeni gündem yaratılacaktır.

Bu aşamadan sonra büyük ihtimalle Güney Doğu ya 12.500.000.000 YTL yatırım la hizmet imajı yaratılacaktır. Kurulacak özel Üniversitelere Kürt enstitüsü eklenmesi ile doğudan Kuzey ırak Kürt yönetimi ile yakınlaşma şeklinde gelişecektir.

Giderek BOP a entegrasyon hızlanacak, Talabani’nin bahsettiği Kürt gerçeğinin kabulü ile Kürdistan’ın gizli onayı verilecektir. Bunlar Demokratikleşme ve yeni açılımlar balonuna eklenip, bu karşı devrim hareketi, Fethullah Gülen ve diğer cemaat ve iç dış beklenti odakları ile eş güdüm gerçekleşecektir.

TOPLUMSAL DÖNÜŞÜM

Toplum, Siyaset ve Ekonomi ayrılmaz bir bütündür, oluşan Ekonomi politik yapılanma ve üretim ilişkileri Toplumsal yapıyı etkiler ve biçimlendirir. Bu açıdan bakıp yapılacak Analizle, gurur duyduğumuz Milletimizin getirildiği durumun çok kritik bir aşamada olduğu görülmektedir. Halkın eğitim düzeyinin düşük olmasının bu karşı devrimcilerin işine yaradığı kesindir.

Uzun süredir bu mağdur numaralarını izliyoruz, fakat sadece bu tek başına etkili değildir. Bunun yanında eğitimsiz ve ezgin yapıdaki kişilerde, böyle Kasımpaşalı halk çocuğu kılığındaki kompradorlara karşı platonik ve klinik bir hayranlık gelişiyor ve özdeşleşme oluşuyor.

Bu olgu sadece siyasilere karşı gelişmiyor, İbrahim Tatlıses’in başarısı altında da aynı olgu yatıyor, hayret bir şekilde hipnoz etkisi gibi bir kusurları görmeme hali oluşuyor. Bu da fakir bırakılan insanlarda sanal bir umut ve İD deki gerilimde gevşeme olarak ortaya çıkıyor. Bu incelenmeye değer bir Psiko sosyal bir olgudur.

Sadede gelirsek genel Stratejilerine bağlı olarak Anadolu’da İslami halkoyu alt yapısını hazırlama çalışmalarının seyri yerel yönetim seçimleri ile hızlandırılacak, buda zaten alt yapısı hazırlanan ve mahalle baskısının had safhada olduğu Doğudan batıya doğru gelişecektir.

Buna eşgüdüm olarak AB reformlarına yönelip, belli kesimlerin desteği hedeflenecek, AB reformlarına ve DEMOKRASİYE sarılıp Durmak yok yola devam sloganı ile halkı özgürlüğe taşıyan devrim rüzgârı ivmelendirilmeye çalışılacaktır.


Tabiiki bu Desteksiz olamaz, buna bağlı olarak AB reformlarının dayattığı Kıbrıs, azınlık vs. konulara yoğunlaşılacak yani desteklere karşılık tavizler zorunlu olacaktır. Yani Dünya çapındaki bu Medeniyetler ittifakı organizasyonu, OESD vs. ilişkilerle ve faaliyetlerle yürüyecek, bağımlılıklar arttırılacak, Güney doğu meselesi, küresel Ekonomik kriz, Ermeni ve Kıbrıs sorunu ve başımıza örülecek vs. çoraplarla oluşacak sıkışma beklenecektir.

Anayasa paketi Referandum ve oylar yolu ile meşru temel oluşturma çalışmaları en önemli dayanakları olacaktır, kesinlikle engellenmelidir, hatta belediye seçimleri bile bu işe yarayabilir. Bu yöntemlerle , AB müktesebatlarına atılan imzalar ile gelinen noktada, Türkiye vazgeçtiği takdirde uluslar arası baskıya maruz kalacağı dönülmez noktalara götürülmeye çalışılacak ve dönüşüme uygun ortam kollanacaktır.


ABD bunların tek başına başaramayacağını anladı.

En kritik oluşum ise dikkatlerden uzak gelişiyor, ABD bunların tek başına başaramayacağını anladı, onun için Natoyu kullanarak Anadolu’ya Asker yerleştirerek Kuzey Iraktaki Kürt yönetimine verdiği desteği bunlara da vermeyi düşünüyor. Bu büyük plan ABD’nin planlarının bir parçasıdır ve bozulacağını anlayınca atak başladı.

Dikkat ediniz, Usame bin ladenin ses kaseti yine piyasaya çıktı, üstelik kaset olduğu halde Usame’nin görüntüleri ile birlikte veriliyor ve etkisi arttırılıyor. Bu ne zaman olsa ABD bir yerlere saldırmak için meşru dayanak kazanıyor.

Anayasa mahkemesi davayı sonuçlandırmadan ABD’nin bu Türkiye’yi işgal ve cephenin oluşturulma safhasını tamamlaması lazım, aksi halde taraftarlar kaybedecek ve 5 Kasım planları bozulacak.
ABD’nin bütün bu süreçleri garantiye alması ve hızlı olması gerekiyor.

DÖNÜLMEZ NOKTALAR


*İzmir Urla'ya taşınan Nato üssü bir dönülmez nokta
*4000 amerikan askeri yerleşecek dönülmez nokta
*6. Filo gelecek dönülmez nokta
*Mor doğan’da başlayan havaalanı inşaatı dönülmez nokta
*Uzun Ada'nın da kullanılacağı dönülmez nokta
*ABD’nin Türkiye’deki bir sürü ÜSSÜ dönülmez nokta.
*Bağımlılıklarımız dönülmez nokta.


BURADA BİTMEZ DAHASI VAR…


Bu işgal projesine Sayın doğu Perinçek eskiden beri dikkat çekmeye çalışıyordu ve bu işgal projesinde sıra bize geldi ve geç kalıyoruz. Rodos, Bosna, Ukrayna, Gürcistan, Irak, Afganistan, İsrail, Arap ülkeleri, Filipinler vs. vs. Rampalarda ABD cepheleri hazırlandı.

ABD buralarda hazır, Kuzey Afrika, Ortadoğu, Hazar bölgesi çok önemli ve bu bölgenin BOP kapsamında parçalanması ve RUSYA ÇİN ve KORE, İRAN cephesinin açılması mümkün. Füze ve Radar rampalarının doğu Avrupa ve bizim buralarda kurulması lazım. Dünya enerji bölgeleri için dalaşma başlayacak, yoksa Amerika batıyor.

Çok ileri bir savaş sanayiine sahip ABD yi ancak böyle bir savaş kurtarır, bence bu savaşın tetiği Pakistan ve İran olacaktır ve bu aşamada esas tehlikede olan biziz.

Belli ki Kuzey Irak operasyonundan sonra, 5 Kasımda planlanan oyun bozuldu, bu oyunu kurtarmak için atağa geçtiler. Eğer geç kalınırsa ABD kıstırması ile Anayasa mahkemesinin davayı sonuçlandırmasına bile gerek kalmaz. Bundan sonraki hedef, Yüksek yargının engel olduğu noktadan başlayarak, Yargıya ve belli kurumlara saldırıyı arttırıp, Anayasa paketi Referandum yolu ile meşru temel oluşturmaya çalışıp, Devletin temel kurumlarını kavramak olacağı açıktır.

Eğer bu aşamaya kadar sokağa dökülecek halk da hazırlandı ise, ABD buna destek verecek, hatta PKK ve uzantıları bu işe müdahil edilecektir. Saddam’a yapılanın bir benzeri burada uygulanabilir, iş bu aşamaya gelmeden bu karşı devrimciler engellenmezse başımızın çok ağrıyacağı kesindir.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NE KARŞI BİR KOMPLO SÖZ KONUSUDUR

Kendimizi aldatmadan bakılırsa, şiddet yanlısı nitelenen ve yıkılmaya çalışılan, açıkça ortaya çıktığı gibi aleni olarak TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN temel kurumları, Yüksek yargı ve Siyasal Anayasal yapısıdır, yani devletin ta kendisidir. Bu çevrelerin genel tavrına bakınız, sanki Türkiye’de Faşist bir idare var ve dünyanın Demokrasi havarisi güçleri ile birlikte bu zorbaları alt edip halkı insanlığı kurtaracakmış gibi bir tavır yok mudur sizce?

Bu cesareti kefene varana kadar meydan okumaları hangi desteklere dayanıyor? Buda Talabani’lerin Iraktaki cesaretlerine benzemiyor mu? Bunlara açıkça sormak lazım, konuşmalarında sürekli itham ettikleri ama boşlukta bıraktıkları bu çevreler kimlerdir ve hangi kurumlardır. Bu suçlamalar ve ithamlar, Kürdistan teorisinin Türkiye’yi Sömürgeci nitelemesi ve hakaretleri ile de uyuşmuyor mu, tehlike yakın ve büyüktür.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ Fethullah Güleninde içinde bulunduğu ve ABD desteğinde büyük bir komplo ile karşı karşıyadır. Bu soruların cevabını açıkça almak lazımdır, bütün bu aldatmacaları bir yana bırakırsak bu olgu aleni olarak yürütülmektedir.

Bizim muhalefetin, bu saldırılar karşısında Yargıyı vs. savunmayı bırakması gerekiyor, Yüksek yargıyı savunmaya ne gerek vardır, suçlular kendini savunsun. Bu küstahlarda kimmiş, yargıyı savunma aczi getirecektir, şimdi hainlere ceza vaktidir, düşman aleni saldırıya geçmiştir.


Şimdiden bu yürütmenin acilen durdurulması ve bunların yeni imzalar atmasının engellemesi gerekmektedir. Ayrıca sivri dilli ölüm tehdidi ima eden kişilerin Tehditleri Suç değimlidir ki hala konuşmaktadırlar? Bunlar vatan hainidir ve Devlet millet adına yetkin olmaları sakıncalıdır. Üslubumdan dolayı özür dileyerek, teşhis ve kaygılarımı paylaşıma sunuyorum.

Saygılarımla
Yurtsever Yurttaş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder