13 Nisan 2008 Pazar

DEMOKRATİK HAKLARIMIZI TALEP ETSEKTE, DEMOKRASİ VAR MI BİR GÖRSEK!

Başsavcı kapatma davasını açınca yaşanan ilk şoktan sonra, öfke patlamaları ile beraber yurtiçinde attıkları turlarla Anadolu’daki destekleri tazelediler. Birçok yöne yapılan yurtdışı seyahatleri ve çeşitli görüşmelerle gerginlik atıp, destekleri teyit edip durum tespiti yaparak cesaret kazandılar.

Sayın Arınç İslam konferansı dolaylarında görüşmeleri tamamladı geldi. Anayasa mahkemesi başkanı, önceden planlanan bir gezi gereğince bir Arap ülkesinden seyahatten döndü, en son Recep Usta Restoranda AKP li parlamenterlerle göründü.


Anadolu’da da yoğun birçok faaliyet vardı, Sayın Babacan diğer tarafta, yani batıda en son Expo 2000 dolaylarında Sayın Deniz Baykal’la birlikte göründü, herkes gevşedi… Kapatma davası açılınca Muhalefet birden rahatladı ve gevşedi. Şoklanan AKP’nin, o sırada gerçekleşen MYK toplantısında alınan stratejik kararları, kimse merak etmiyordu herhalde ki, AKP tarafından ''aldatılan'' Sayın, Bahçelinin çıkışı dışında muhalif taraftan kapsamlı bir çıkış olmadı.

Çeşitli öfke nöbetleri ve serzenişlerden sonra, esip gürlemeyi sağlayan gücün aslında devletin gücü ve bu gücün de aslında emanet olduğunun anlaşılmaya başlanılmasıyla birlikte, yine duruldu ortalık. Artık herkes rahatsız edici bir şekilde rahat, bütün Medya sakin, sakin, sakin AB den bahsediliyor, üst düzey toplantılar, görüşmeler, açılışlar yapılıyor. Çok iyi durumdaymışız her şey yolundaymış havası veriyor bütün medya, bu sıralarda, tansiyon düşürüldüğü belli.


Yargıtay davasından bahsedilmiyor artık, Hükümette hiç oralı değil ve memleketi ileri götürmek için kesintisiz tam hız çalışıyorlar havası yaratıyorlar. Sanki ispanya Türban çıkışı, türban yürüyüşleri gösterileri, kanun değiştirip laikliğin nabzını yoklama olayı, Anayasa değişikliği için taslak atakları, YÖK ataması ve Devlet kurumları ile ithamlara varan çekişmeler sanki hiç yaşanmadı.

TSK’den gelen operasyon haberleri dışında, Güneydoğudan ve kuzey Iraktan da haber yok, neredeyse rüya gördüğümü sanacağım, fırtına öncesi sessizlik var sanki.


DIŞ GÜÇLERLE İRTİBAT.

Milli görüşün ve ittifaklarının stratejilerinde önemli değişiklik safhasına girdikleri anlaşılmaktadır. Kimsenin şüphesi yok artık, bir kısım çevrelerin, sivil ve asker vatanseverleri şiddet yanlısı çevreler olarak nitelemek için televizyonlarda kasıtlı olarak büyük çaba harcadığı kesindir. Bir kısım Medya, Ergenekon iddiasına sarıldı yine, Danıştay cinayeti ve cumhuriyet bombalamasına Ergenekon un işi derken, bir yandan da Yargıtay başsavcısını Ergenekon üyesi yapacaklardı neredeyse.


Bilindiği gibi, şu hayret Ertuğrul Günay’ın Yüksek yargıya yönelik söylediği, bunlar bir yerlere sızdı lafı ile pekiştirildi bu kampanya, bu şekilde gündeme taşındı ve yerleşti yine. Ruslarla irtibat var falan filan gibi dedikodular ortalığa atıldı o sırada, bu es geçildi ama aslında çok şey anlatan çok önemli bir sözdü bu, üzerinde durmak lazım.

Bu kimin fikri bilinmez ama ilerdeki muhtemel bir sağcı solcu kışkırtması için anahtar olabilecek bir çıkış olabilir.
Benden söylemesi, ilerde biri kuyuya bir taş atabilir bu konuda, bu bölgede Ruslarla irtibat en çok ABD’Yİ rahatsız eder, kimin kimle irtibatı olduğu açıktır aslında…

Bırakında soruşturma sonuçlansın ama beklemediler, sanki bu işin dedikodu tarafı soruşturmadan daha önemli gibi bir görüntü çıktı ortaya, ama ite kaka uyduruldu ortama.


AYSUN KIZIMIZ


Birde bunların arkasından yaşanan malum Aysun kızımız propaganda olayı var. Bu konuda yazdığım yazıda bahsettiğim gibi, koca çamları devirince sözümüz maksadını aştı diyen Siyasiler, bu şirin kızın söylediği, ''çobanla okumuş kişinin oyu bir değildir'' lafının üstüne hiç araştırmadan atladılar.

Bu çıkış önceden yazdığım gibi, bu çevrelerin hakkından gelmeye çalıştıkları, Ordu, Yargı, Milliyetçi, Kemalist vs. çevrelerin zihniyetini yansıtıyor imajını canlandırmaya yönelikti. Bunlar geçmiş dönemlerin baskıcı anlayışının temsilcileri, buda onların zihniyeti, bunlar Halka tepeden bakar demeye getirdiler.

Görüldüğü gibi bu Ergenekon’a ek popüler bir malzemeydi ve üstüne atlandı. Neyse ki bu çelişkileri, okuyan, araştıran, internette gezen, olayların akışını takip eden herkes gördü, ama burada önemli olan bir soru var, bütün bu olanları Anadolu’daki geniş kitle görebiliyor mu? Okuyup izliyor mu acaba? Hiç zannetmiyorum ayrıca anlamasınlar diye çaba harcandığından da adım gibi eminim.


VUCUT DİLİ


Adamlar imamlık altyapılarından dolayı kelimeleri ve vücut dilini çok iyi kullanıyorlar. Karşılarında onların yarattığı kavram karmaşalarını engelleyecek adam var mı sizce? Laf çarpıtmalarını engellemek zordur, pratik zekâ ve tecrübe ister. Siz ne söylerseniz söyleyin karşıdakilerin ne anladığı önemlidir.

Eğitim düzeyi düşük kesimler söylenenleri tam takip etmezler, anladığı kadarı ile yetinirler, bu gibiler kavram karmaşaları yaratarak çok rahat uyutulabilir. İşte bu yüzden vücut dili çok önemlidir, çünkü davranışları kimse kaçırmaz söylenenler unutulur ama şu falana nasıl giydirmişti, haklı adam kanısı, kalıcı olur.


İşte bu vücut dilini de çok iyi hesaplıyor ve kullanıyorlar, Medyanınsa zaten büyük bölümü onların elinde. Bu yöntemlerle bu görüntüler halkın kafasına bir sokuldu mu, âlemi cihan olsanız, bu oluşan etkiyi silemezsiniz. Eğer vücut dilini okuyor ve kullanıyorsanız kaşınızdaki maymun olsa istediğinizi anlatırsınız, bilgiye karşınızdaki kitlenin okuryazar olmasına da gerek yoktur, vücut dili o kadar önemlidir! Sayın Erbakan’ı hatırlayın, mimik ve mizansenleri nasıldı? Sen en cahilin anlayacağı gibi anlat gerisi nasılsa anlar, RTE başta olmak üzere adamlar bunları biliyor ve uyguluyor.

ADIM ADIM DÜŞÜNEREK YÜRÜYOR


İlk şokun öfkesi dindikçe sakin davranmaya, düşünmeye, planlamaya başladılar ve bütün hızları ile çalışıyorlar. Demokrasi sarmalı onlar için önemli bir liman, çok ayaklı AB ve ABD’nin de bağlantı köprüsü bu Demokrasi söylemi. Yasal taraf avantajının gereği olarak, seçilmişler dayanağı için Anadolu’daki hedef kitleye oynuyorlar.

Stratejilerini iyi anlamak lazım, hedef Anadolu’daki kitle, Kayseri v.s. Kobiler le ve vs. çıkar birlikleri ile toplantılar yapıyorlar. Anadolu’daki bu destekleri alınca güçleniyorlar, kitle hakimiyetinde, Kobiler, Belediyeler ve çeşitli sivil toplum örgütleri, taşrada baz istasyonları işlevi görüyor.

Belediye seçimleri meşru temel propaganda için önemli. Anayasa referandumu ikincil atak için yedekte, BOP ve Kuzey ırak çıkışlı Kürt desteği elde, ABD desteği sürüyor ve AB yoklama sürecinde…

Halkın okuma alışkanlığı hiç yok. Bizim yazdıklarımız ve söylediklerimiz bazı bölgelerde entelektüel ve münevver kesimlerde etkilidir, yazılanları, anlatılanları bırakın Anadolu’yu, büyük şehirlerde bile okumuyorlar, dinlemiyorlar.

Anadolu’daki insanların televizyon antenleri bile yetersizdir, yeterli olabilse bile TV seyredecek zamanları ve ilgileri bile yoktur, oralarda genel olarak yerel basın ve televizyonlar çok etkilidir, ayrıca kahveler, dernekler vs. STK lar.

Çorum'da Kayseri'de v.s. illerde kalanlar, namaz zamanlarında ezan okunduğu zaman insanların sokaklarda nasıl akın, akın camiye aktığını ve camilerin çok etkili olduğunu iyi bilirler. Camiler ibadet yeridir ama bu konu ibadetten öte, imam hatiplerden, alaylı imamlara, tarikatlara kadar çok tartışmalı bir konudur.

Aileler tarikat bağlantıları ile misafirliklere giderler ve dini sohbetler yapılır, Gülenistler her yere sinmiştir. Cemaatlerin Dernekleri, Vakıfları, vs. sivil toplum örgütleri malumdur, halkın haber alma kaynakları işyerleri, kahveler ve buralardır. Bu yüzden Halkın sosyal ilişkilerini çeşitli faaliyet ve organizasyonlarla etkilemek ve kitleleri yönlendirmek çok kolaydır. İnsanların sığındıkları ve güvendikleri Allah tır, fakat bilindiği gibi, Allahın adaletine olan güvenin ve teslimiyetin, beşeri yapılanmalar içinde Allahın adını çok kullananların lehine gelişmesi kaçınılmazdır.

Bütün bu yazılan, çizilen, söylenenler ve uygulamalar belli bir bilinçli münevver kitle arasında olup bitiyor. Bazen şüpheye düşüyorum bunları boşamı yazıyoruz diye. Anadolu’daki kitle, belli güç odaklarının, dolayısı ile bu çevrelerin etkisi altındadır.

Bunlar bundan emin ve bir kısım medyada malum kapsamda bunca patırtı yapıyor. Demokrasi savaşı veren gelenek ve göreneklere bağlı kahramanca direnen önderler gibi davranıyorlar. Anadolu’da, bu okumayan haber kaynakları kısıtlı kitleyi de söz konusu çevrelerin desteği ile bunlara inandırıyorlar.


Muhalif kesimlerde bu büyük kitlenin her şeyi gördüğünü, dinlediğini ve kendi anlattıklarını anladığını zannediyor. Seçim sandıkları da böyle sahipsiz, her şey olup bitene kadar hiç kimseden hiçbir Partiden hareket yok, ses yok, sonradan yandım allah bağıran çok, ama geçmiş olsun.

Bunlar güçlü örgütler tarafından kapsamlı çalışmalarla açığa çıkar, ama bireysel çabaları ve mahalle örgütlenmelerini önemseyen yok, ağır aksak, kolaycı bir anlayış her şeye hâkim.

DESPOT YÖNETİME BAŞ KALDIRI


Bu hareketin baskıcı anti demokrat darbeci kesimlere karşı, ‘’mağdur halkın, halkın içinden gelen mağdur temsilcileri’’ alt yapısını hazırlamaya yönelik çalıştığı kesindir. Muhalifler tarafından yan metot olarak değerlendirilmekle beraber, esasında şu andaki aktif Stratejilerinin omuriliğini bu baskıcı anti demokrat darbeci kesimlere karşı tavır, yerel seçimler ve Referandum çalışmaları ile çeşitli ittifaklar sarmalı ise, Stratejinin omurgasını oluşturmaktadır.

Bu omurga, güneydoğudan kuzey ırak meselesine dayanmakta ve genel Bop kapsamında ki anlaşmalara ek olarak, İslam konferansı örgütüne, Saidi Nursi eklemi ile de arkada siste duran Kürdistan teorisine kenetlenmek üzeredir.

Bütün bunlar yukarda bekleyen sisteki Ermenistan teorisi ve ilerde çeşitli sınır ihtilafları tezgâhına dayayacakları, diğer sınır değişim planları ile beraber, AB’nin elindeki fünye ye bağlıdır. Bu ana hat da Brüksel’e, Kopenhag, Nato, BM yolu ile ABD ile bağlanmaktadır.

Çeşitli güç odağı çıkar birliklerinin, menfaat rüzgârlarına göre yön değiştirebilen Stratejilerin çok iyi izlenmesi gerekmektedir, çünkü her halükarda biz hedefiz ve önemli hedefler üzerindeyiz. Bilindiği gibi bu iktidarın çıkarttığı ve değiştirdiği kanunlar ve yürüttükleri ekonomi politik program, bizi bu çok tehlikeli aşamaya getirmiştir ve nereye gideceği de şu anda belirsizdir.

Halkı Anti Demokratik kesimlerden kurtarmaya ve Demokrasi getirmeye çalışan palavra altyapı, açıkça görüldüğü gibi birçok bölgede kullanılan, ABD ve AB’nin meşhur yöntemi, Demokrasi getirilmesi zorunlu hasta ülkeler tezgâhının ta kendisidir? ABD’DE zaten, anti Demokratik ülkelere Demokrasi getirmekle, Bush’un deyimiyle Allah tarafından görevlidir, AB de buna muhtemel gelişmelere bağlı olarak, potansiyel destektir.

Bizim muhalefetin mecliste bazı başarılı mücadelelerini takdir etmekle birlikte, kapsamlı kolektif örgütlenmeler için gereken ayrıntıları hiç kimsenin hesaplamadığını söylemek zorundayım, özverili vatandaşların çalışmaları kale bile alınmaz, Partiler bireysel hareket eden tek adam firmaları gibi kurumlaşmaya kapalıdır, kimse kimseyi takdir etmez desteklemez.


Sayın Kamer Genç in başarılı muhalefeti bile desteksiz bırakılmaktadır, doğruları savunan iyi niyetle yapılan bir sürü çalışma varken değerlendirilemediği için çoğu heba olur. Stratejide neymiş, dar alanda bağıra çağıra kendi bildiğine iş bitirilir, bazı şeylerde oluruna bırakılır, bunları da zaten Anadolu’da kimse duymaz, bundan da onların haberi olmaz, seçimlerde de birileri bir anda oy patlaması yapınca herkes şaşırır.

Türkiye’de her kes her şeyi bilmekle beraber her şey söylenemez, bireysel yaklaşımlar son zamanlarda çok yaygın olarak görülmekte ve Toplumsal ilişkilerimizde çıkar ilişkilerini körükleyen bir etki yaratmaktadır. Bu bireyselleşme, uzun süredir kültür emperyalizmi ile körüklenmekte, Türkiye de gittikçe yayılmakta ve bizim geleneksel yardımlaşma ve sevgi zincirini tehdit etmektedir.

KIŞKIRTMALARA DİKKAT


Bu arada bir anda Medyada önceden kurgulanmış olduğu belli olan bir kışkırtma manşet oldu. Akdeniz üniversitesindeki Tabancalı Gençlik çatışması, CIA nın, kontr gerillanın kol gezdiği eski günleri hatırlattı. Bu senaryo ilk anda, AKP ile yakınlaşma görüntüsü veren stratejisi yüzünden arada asılı kalan ve yarası olan MHP yi savunmaya itti, fakat Sayın Bahçelinin müdahalesi ile çabuk toparlandılar.


Aslında o olayda çok açıktı, MHP’nin bu olaydan dolayı alınmasına gerek yoktur. Şu Ömer Ulusoy denen kişinin ne çok görüntüsü varmış meğerse. Adam artist gibi kameralarda hep peşindeymiş, üstelik MHP toplantısında bile, kamera, uzun, uzun odaklanmış jönümüze ve de hususi zumlanmış. Diğer video görüntülerinde de, sanki bir şarjör boşaltmış da şarjöre fişek basıyor, attığı da bir kurşun. Kaçanlar kim kovalayanlar kim belli değil.

Bu işi bilenler yedek şarjör taşır ve bu işleri böyle göstere, göstere yapmaz, bunları çocuklar bile filmlerden biliyor, birde Türk geleneklerinde olur olmaz basit olaya silah çeken adama yiğit değil, adam denmez bunu da bu arada söylemiş olalım, yani bu senaryo çok basit kalıyor.

MHP örgütlenmede öyle hafife alınacak parti değildir, meşru temelde sağlam bir örgütlenmeye sahiptir.
Ülkü ocakları da üyelerine hâkimdir, gerçek üyeleri de disiplinlidir habersiz hareket etmez. Eylem yapacak olsa böyle aptalca yapmaz, eylem için yasal imkânlara ve tarihi tecrübeye sahiptir, son zamanlardaki söylemlerine bakılırsa, geçmişten de ders çıkarmış bir halleri var, kışkırtmaya gelmezler.

belikli birileri eski senaryoları sahnelemeye niyetli, bu olay da önceden kurgulanmış gibi. Yalnız ilgililere duyurulur, bu olay başka kurguların ve provokasyonların planlandığına ve gündemde olduğuna işarettir, lütfen bunların izini sürünüz. Bu gündemi sallama amaçlı basit bir olaydı, başka odaklardan daha ciddileri gelecektir, bu oyunlara gelecek potansiyeli yaratmakta mümkün olabilir.

AB SOSYAL DAYANIŞMA ÖRGÜTÜ DEĞİLDİR.

Diğer parti ve Sivil toplum örgütlerinin de safları dağınık, AKP sözcüleri ve AKP’Yİ Destekleyen çevreler, Medyaya ve çeşitli mecralara yayıldı atışlar başladı. Dikkat ediniz, Akdeniz Üniversitesi olayı Ergenekon çıkışına kan verir gibi oldu, AB ve Barosso vs. Medya bombardımanı ile ivme kazanılıyordu ki AB’nin beklediklerinden farklı tavrı stratejilerini sarstı. Hesaplamadıkları şey AB’ ülkelerinin, ABD ile çıkarlarının uyuşmadığı ve çok ihtimalli değerlendirecekleri kesin olmakla birlikte, ilk fırsatta kendi çıkar eksenlerine hizmet edecek bir stratejiye sapmaları olasılığıydı.

Kuruluş amacı olarak AB sadece dünyaya refah, insan hakları ve medeniyet getirecek Ekonomik ve sosyal bir dayanışma yardımlaşma örgütü değildir. Dünya savaşlarından sonra, Dünya devleri karşısında kendi evrensel ve emperyal çıkarlarını korumak çabası, bir araya gelmelerinin en önemli sebeplerinden biridir ve sonuç olarak Bilim ve Teknolojide, Uzay yarışlarında ve savaşların da, geniş anlamda Dünya nimetleri üzerindeki paylaşımda, ortak çalışma ve dayanışma içindedirler.

Bütün bunları göz önüne aldığımızda, ABD’nin Roma imparatorluğu benzeri paradoksunun onları tedirgin ettiği ortadadır. Sayın, Barosso nun o sıradaki beklentileri bozan tavrı bunun doğal sonucudur, ayrıca Fehmi korunun Masonlar ile ilgili haberi, AKP’lilerin, liboşların ve 2. Cumcuların desteğini de kaybedecekleri ya da bağımlılıkları sebebi ile uyuma zorlanacaklarını göstermektedir.

Şans vereceklerdir çünkü her dedikleri yapılmaktadır. Merak konusu olan ABD ve AB arasında ittifak kurulamazsa bu çevrelerin arada ne yapacağı, kurulursa, yeni oluşumun ne yönde hareketleneceğidir, bu kritik aşamada, ABD ve AB Stratejileri iyi izlenmelidir. Sayın Hocalarımız, lütfen bu işleri ciddiye alınız, yılgın davranmayınız. Partileri ve bizi aydınlatınız, Partilerin gruplarında, tanınmış Uluslar arası ilişkiler hocalarını ve taraflarınca ustaca hazırlanmış Stratejiler görmek istiyoruz.

TÜRKİYEDE OLAYLAR KÖRÜKLENECEKTİR


12 Eylülde Senato niye kapatıldı, niye aktif Denetim organları ve etkili aktif bilimsel danışma kurulları yoktur? Sayın hocalarımız, lütfen olayları kendi haline bırakmayınız, etki edip yönlendiriniz. Doğru tespit ve yöntemler, diğer propaganda araçları ile birleştiğinde etkili olacaktır.

Ayrıca işbirlikçiler çok hızlı davranıyorlar, önceden de hazırlıkları vardır , Muhalefet ise çok yavaş, safları dağınık ve hazırlıksızdır, beklenirse gol kesindir. Türkiye’de iç karışıklıklar gündemdedir uygun ortam ve doğru zaman bulunduğunda, komple, Ermenistan, iç meseleler, güney doğu ve kuzey Irak meselesi ve Kürdistan, Kıbrıs, Ege dâhil topyekûn saldırılar hareketlenerek, hızlanacak ve yükselecektir.

Bu sıralarda PKK ve CIA tarafından Marksist örgütler kurulduğundan emin olun. Bu yolla, Ekonomik ve Psikolojik sıkıntılar içinde ve tepkili Türk gençlerini illegal örgütlere kaydederek, kendi devletine kırdırmaları ve üniversitelerde sağ, sol çatışmaları, yaratmaları olasıdır. Yani elin taşıyla elin kuşunu vurabilirler, bilindiği gibi bu kışkırtma ve parçalama için çok kullandıkları bir yöntemdir, tabi diğer Etnik ve Mezhep ayrılıklarını da unutmamak lazımdır.


Camilere, türbelere bomba atılabilir kahvehaneler taranabilir, malum teknikler uygulamaya konulabilir. Bu amacı güdenler, ilk önce bu bombalama ve kışkırtmalarla anarşi yaratır, halkı sindirir kamplara böler, sonra Aydınlara önemli Devlet adamlarına Kurumlara yönelir ve giderek kalkışmayı hedefler, Türk Milleti bu üçkâğıtlara karşı çok uyanık olmak zorundadır. Kimilerine Komplo teorisi gibi gelebilir, paronaya diyenlerde çıkabilir tabi, ama bunlara paranoya diyenlerede kuşkuyla bakmak gerekir.

GENÇLER DİKKAT


Genç nesillere seslenmek istiyorum, tepkilerini legal örgütlenme içersinde mücadele ederek göstersinler. Dikkat edin Türkiye’de DHKP-C ve DEVYOL gibi SOL örgütlerden bahsediliyor, neymiş solmuş. Bir bakın hele bu işlere, PKK’nın da Marksist çıkışlı olduğu söylenir ama bu örgütler enperyalistler eliyle ve Ermenilerle de beraber hareket ediyorlar.

Bu arada aynı örgütler ABD ve AB ülkelerinden destek alıp Taşaronluk yapıyorlar, aynı İslam olup ABD ile iç içe olan El Kaide gibi. Hangi eylemleri bölge halklarının lehine oldu ki bunların, bazı militanı olan gençlere kendini yaktırmaktan ve sabacıların kardeşini vurmaktan başka ne yapılmıştır.

İllegal bir örgütün, ister sol ya da sağ olsun, kimler tarafından kurulduğunu veya hangi güçler tarafından kullanılıp yönlendirdiğini kim nerden bilebilir ve emin olabilir ki, üstelik çıkarlar için bu kadar dolabın döndüğü dünyada. Vatana ya da insanlığa hizmet ettiğini zannederken, kendini alakasız birilerine hizmet ederken bulabilir insan.

Yasal örgütlü toplum modeli esastır, mücadele eğer önlerinde engel varsa, mücadele bu engeli kaldıracak kanunların çıkması veya engelse kaldırılması yönünde olmalıdır. Yani bütün mücadelemiz, palavradan arınmış, İnsan merkezli, yasal çerçevede ve sağlam ilkelere bağlı olmalıdır. Son pişmanlık bir şeye yaramayacağı için, her şeyi baştan ve sağlam hesaplamakta fayda vardır.

BU PATIRTI SÜRECEK

Bundan sonraki dönemde de bu çevreler mağduru oynayacaktır. AB reformlarına yönelip, belli kesimlerin desteği hedeflenecek, AB reformlarına ve DEMOKRASİYE sarılıp, Durmak yok yola devam sloganı ile halkı özgürlüğe taşıyan devrim rüzgârı ivmelendirilmeye çalışılacaktır. AB reformlarının dayattığı Kıbrıs, Azınlıklar vs. vs.konulara yoğunlaşılacaktır. Önümüzdeki dönemin en önemli meseleleri Fener Rum Ekümenik, Ruhban meselesi, Azınlıklar ve Ermeni talepleri, Kürdistan meselesi sınır anlaşmazlıkları ve Kıbrıs sorunudur.

Bizi bunlar ve bunların uzantıları ile didikleyeceklerinden emin olunuz, bu konularda verilecek daha ileri tavizler bizi çok zora sokar, bu konuları daha sonra açacağım. Bunlar Dünya çapındaki, ilişkilerle ve faaliyetlerle yürüyecek, bağımlılıklar arttırılacaktır. Güney doğu meselesi, küresel Ekonomik kriz, Ermeni ve Kıbrıs sorunu ve başımıza örülecek vs. çoraplar ve artan bağımlılıklarımızla oluşacak sıkışma kendileri için güvence oluşturacaktır, bu bizi kitleyecek bir çıkmaz sokaktır.

Parti kapatmayı zorlaştıran kanunlar ıkınması ve geçmişin pisliğini temizliyoruz numarası ile beslenen Demokrasi havarisi imajı yaratılacaktır. Belediye seçimleri ve Anayasa paketi Referandumu yolu ile meşru temel oluşturma çalışmalarına ağırlık verilecek, bu da en önemli dayanakları olacaktır. Burada önemli olan, hangi kesimin AB ve ABD tarafından meşru kılınacağıdır. Katılım müzakereleri çerçevesi taslakları vs. konusunda zaman aleyhimize işlemektedir.

ÖNCEDEN YAZDIM

Önceden yazdım bir daha yazacağım, çünkü bunun unutulmamasını istiyorum. Emperyalistler eğer bir bölgede halkların özgürlüğünden bahsediyor, demokrasi getirmeye çalışıyorsa, o bölgede çıkarları var ve o bölgeye diş geçiremiyorlar demektir. Bu durumda her türlü kalkışma onlardan destek görür. Eğer bir bölge onların egemenlik alanında ise ve biat etmişse o bölgede her türlü kalkışma terör kapsamındadır. Dünya kamuoyunun bu mesajları nasıl algıladığını iyi anlamak gerekmektedir.

Barosso nun gelişinden sonra dikkat edin yelkenler düştü, sivri tipler geri çekildi. Sayın, Arınç pek ortada yok, arada bir yumuşak konuşuyor, belli sözcüler ön planda, sakin, sakin gündem oluşturuluyor. Bunlar esaslı lafebeleri, Türban olayı dâhil yandaş televizyonlarda ve Dünyada bu kadar patırtı yapıp kavram karmaşası yarattılar, bu sıralarda güncelleniyorlar.

Şimdi gündem değiştirip ortam sakinleştirilip bunlar unutturuluyor, öbür yandan stratejileri ısrarla yürütülüyor. Yandaşları Medyada faaliyetlerini aynı şekilde sürdürüyor, olaylara geriye dönük yorumlar getirmeye devam ediyorlar, eğer Muhalefet bir şey yapmazsa bu palavralar yavaş, yavaş sindirilecektir.

TAK TİK LER İLGİNÇ


Yargıtay’ın kapatma davası CHP’Yİ gevşetti, o sırada Sayın Baykal Sayın Babacanla Expo 2000 kutlamasındaydı. Oradaki primi AKP ye bırakmama amacını taşıyordu belki ama bunları başkaları yapabilirdi. Tayip Erdoğan ise CHP’Yİ, her zamanki gibi söz dalaşına çekiyor, tepkilerinin Muhalefete, bilhassa CHP ye olduğu imajını yerleştirmeye girişti.

Sol Sağ hizipleşmesi kaşınıyor, bu dönemdeki bütün oluşumları kullanacakları kesindir. Öte yandan sivil ve asker vatanseverleri, şiddet yanlısı ve çağ dışı çevreler olarak kamuoyu önünde de küçük düşürme çabası, Ergenekon ve ek yöntemlerle canlandırılmaya ve yerleştirilmeye çalışılıyor, ayrıca bu durum davrananı yakarım durumuna dönüştü.

Birde Sayın, Özbudun gibi önemli devlet adamı görünümünde olup, söyleyeceği çok şey varmışta kendini zor tutuyormuş gibi bir havası olan ve çözülemeyenler var. Bu karakterler, doğruyu savunanların yanındaymış görünümü vererek, konuya işe yarar etki yaptıkları için öne sürülüyor.

Hukukçu olması sebebi ile başka kesimlerinde kırmak istemediği, ama kendilerinin hazırladığı ve Milletin habersiz olduğu Anayasa Tasarısını, Gülenistlerin desteği ile ABD ye görücüye götüren bu gibi beylerin, rengini belli etme ve herkesin eteğindeki taşları dökme zamanı gelmiştir.


Neleri savunup nelere karşı olduğumuzu döküm haline getirip, alenen yayınlama zorunluluğu vardır çünkü bu kavramlar karmaşasının bitmesi gereklidir. Türk Milletinin, Gıdası, Enerjisi, Savunması, Eğitimi, Sağlık ve Emeklilik güvencesini dışa bağımlı haline getirip gittikçede bu bağımlılıkları körükleyen zihniyetlerin nasıl desteklenebileceğini biri anlatsın bana.

Birde şu Demokratik haklarımızın bir dökümünü yapıp bir talep etsekte Demokrasi var mı bir görsek. Alacağınız cevap ‘’ imkânlarımız sınırlı olacaktır ‘’ büyük ihtimalle.

Ne bu demokrasi aşağı, demokrasi yukarı falan filan, Demokrasimi var memlekette?


1-
Belediyeler, Tedaş, Telekom v.s. kurumlar bile Derebeylik gibidir, fatura uygulamaların da bile despot bir uygulama vardır. Kesen firmalar para aldığı için üç kuruş için adamın elektriğini, suyunu cart diye keserler, Parası olmayanın köpek kadar kıymeti yoktur. En son Ankara Büyük Şehir Belediyesinin durumu da ortadadır.2- Eğitim ve öğretimde sorun çoktur.

3- Varoşlarda sorun çoktur, çocukların sorunları genel toplumsal sorunlara paralel vahim tablolar sergilemekte ama Kapsamlı planlanmadığı için rehber öğretmenler desteksiz ve yalnız bırakılmakta, bu yüzden rehber öğretmenlik sistemi yetersiz kalmaktadır, bu sistemin bir sistem olduğu bile kuşkuludur.

4- Sağlıkta sorun çoktur, yazmakla bitmez,

5- Laf boldur ama parası olmayan hastaneye bile gidemez, gidebilirse beklemekten, koşmaktan iflahı kesilir.

6- Hasta hakları denir ama Sağlık Bakanlığında bir Şube Müdürlüğüne bağlıdır, Genel müdürlük bile değildir, sadece Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde çalışır, ayrıca üniversite hastanelerinde de hiçbir hükmü yoktur.

7- Kan güvenliği yoktur, viral bulaşı ve inaktivation konusunda sorun büyüktür, insanlarımız risk altındadır ve bilmeden yabancı firmaların ve kuruluşların testlerine güvenmek zorundadır.

8- Tarım çökertilmiştir, gıda güvenliği yoktur, yakın gelecekte Milletimizi bu konuda da vahim sorunlar beklemektedir.

9- Enerji meselesi vahimdir, ayrıca Allah katında yargılanacak meselelerden biridir ve Milletimizi bu konuda vahim sorunlar beklemektedir.

10- Ekonomik özgürlük kısıtlı tutulduğu için dolaşım özgürlüğü başta olmak üzere bütün özgürlüklerde kısıtlıdır.

11- Bütün bu despot uygulamalar sonucunda da, Millet kavramı ucuz emek haline getirilmiştir.

12- Ayrıca, Halkımız büyük boyutta borçlandırıldığı için, geleceği ipotek altındadır.

13- Ayrıcalıklar diz boyudur, dilekçe verin cevap bile vermez keyfi davranan devlet adına görevli kadrolar. Herhangi bir mağduriyet halinde hesap sorulamaz, kanun yolu açıktır ama yolda nefesiniz kesilir. Dava devlete açılır, kazanırsanız, kişiye rücu edilir, bu yüzden kendi yüce Devletine dava açma niyeti bile ruhsal çatışma ve cayma sebebidir.


BAZI SORULAR:

1- İnsanlarımızın haklarını koruyan Sivil toplum örgütlerinin yasamaya katılım hakkı var mıdır?

2- Bu konudaki uyum yasaları ne durumdadır?

3- Siyasi partiler kanununun sağladığı saltanat böylesine halkçı insanların vicdanına dokunmaz mı?

4- Jet Fadıl’ın bile cezadan kurtulmak için sığınmaya çalıştığı sınırsız dokunulmazlıklar, doğrumudur?

5- Mevcut seçim sistemi ile gerçekten Demokratik bir seçim yapılabilirimi?

6- Halkın yasamaya katılım hakkının olmadığı ama Halkın oyları ile ayrıcalıklarla donatılmış, astığı astık, kestiği kestik ve dokunulmaz yönetici kesiminin yaratıldığı, örgütlenmelerini tamamlayamamış bir sistemde, Halka hizmetten ve Demokrasiden bahsedilebilir mi?

7- Sivil toplum katılabiliyor mu yasamaya?

8- Demokrasi sadece Din konusunda ve siyasiler sıkıştığında gerek duyulan bir şey midir?

9- Dokunulmazlığı sınırsız, yetkileri ve ayrıcalıkları sınırsız yöneticilerin halktan ayrıştığı ve Demokrasinin olmadığı yerde Demokrasi varmış gibi davranıp konuşanlara ne denir?

Öyle çok yaram var ki bu konuda ama azdırmayalım deliyi, söyletmeyelim veliyi…

Saygılarımla

Yurtsever YURTTAŞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder