31 Ekim 2009 Cumartesi

TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ Mİ SUÇLU İRTİCACILARMI?

*Büyük iddialarla Küreselleşme rüyasını Dünyaya yutturan ama Krize toslayan ABD’nin, bu yaşadığımız süreçte eski saldırgan stratejilerini süsleyip insani bir tavır altına sakladığı görülmektedir.

Think Thank çalışmalarıyla yaratılan bu toplu durum bambaşka bir hava içinde sürüklenirken, alt planda gizli amaçlara yönelik faaliyetler de sinsice yürümektedir.

ABD’nin Dünya enerji bölgelerine yönelik geniş çaplı faaliyetler yürüttüğü ve önündeki engelleri yıkıp çıkarına uygun altyapı oluşturmaya çalıştığı da açıkça belli olmaktadır. Hal böyleyken, Ordu içine kadar sızmış bazı çevrelerin, şu sıralardaTSK ya karşı atağa geçmesi de dikkat çekmektedir.

*Hangi tarafta olduğunu sürekli belli ettiği halde, belli çevrelerde hala çağdaş olduğu iddia edilen isimler, kendi ordularına karşı fitne faaliyeti yürütmektedirler. Bu hangi güçlere hizmet ettiği karanlık çevreler bu sıralarda yine bir saldırı başlattı.

BU ÇEVRELERİN ORTAYA ATTIĞI İDDİANIN ÖZÜ ŞÖYLE.

Yazının girişinde iddia şöyle başlıyor;

‘’Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek imzalı, “gizli” ibareli “İrticayla Mücadele Eylem Planı”, HÜKÜMETİ ve Fethullah Gülen cemaatinin, başta ORDU içindekiler olmak üzere bütün mensuplarını hedef alıyor.

*Bu cümlede dikkatimi çeken ilk şey şu; Bu cümlede hedef, Fethullah Gülen cemaati ve başta Ordu içindekiler olmak üzere bütün mensupları gibi görülüyor. Bu metne göre ağırlık Fethullah cemaati ve ORDU içindeki uzantıları üzerinde, ama bu cümlenin başına HÜKÜMETİ eklenmiş…

Yani cümle şöyle olunca iş değişiyor; İrticayla Mücadele Eylem Planı, ‘’HÜKÜMETİ’’ ve Fethullah Gülen cemaatinin, başta ordu içindekiler olmak üzere bütün mensuplarını hedef alıyor.

*Peki, sizce bu Hükümete karşı tavır ve eylem, yani darbe ima eden anlatımın, Fethullah konusuna eklenmesinin sebebi nedir? Ben size söyleyeyim, böyle bir hazırlığın, Fethullah ve irtica ya karşı olması bir suç teşkil etmiyor, ama Hükümet eklenince Hukuka aykırı DARBE konumuna geçiyor ve soruşturmaya değer hukuk dışı bir konu haline geliyor.

Bu noktada Türk Silahlı Kuvvetlerini hedef alan bu belirsiz iddia, bu vurguyla Ergenekon soruşturmasına da bağlanabilir bir konuma yerleşiyor. Bu bağlamda Fethullah Gülen cemaatinin, başta ordu içindekiler olmak üzere bütün mensuplarını da çaktırmadan korumaya alıyor.

*Bu iddianın iddia sahipleri açısından en önemli tarafı da bu aslında. Bunların gerçek olup olmamasının hiçbir önemi de yok, çünkü ortaya atılan iddialar ispatlanmasa bile bu durum belli çevrelerin işine yarıyor.

Bu yolla Emperyalistlerle işbirliği içinde olan kişiler, Emperyalistlerin işlerini bozabilecek bazı kişileri senelerce tecrit edip susturabiliyor ve bu işin devamı var. Bu arada, Fethullah cemaatinin ORDU içine sızan uzantıları olduğu gerçeği ortaya çıkıyor ama Hükümet hiç oralı değil direk TSK ya bindiriyor ve soruşturmalar açılıyor Dursun Çiçek terfisini etkileyecek biçimde Paketleniyor

BU İŞLERİN ARKASINDA KİM VAR BİLİN BAKALIM.

Bu işlerin arkasında ABD’nin olduğunu anlamak hiçte zor değil aslında. Ergenekon soruşturmaları başlarken ABD cephesinden gelen tazyikleri ve soruşturmayı muvazzaflara derinleştirin komutlarını, Tuncay Güney Mit bağlantısı hatırlayınız. Ayrıca Saman yolu takımının hiç bitmeyen sonsuz gayretlerini görmemek mümkünmü bu konuda?…

İşin kötüsü ABD destekli bir cemaatinin ORDU içine sızan uzantıları olduğu gerçeğinin ayyukaya çıktığı halde dikkate alınmaması, bu konu hakikaten çok dikkat çekici ama işin bu kısmı ile ilgilenen yok. Üstelik, casusluk, vatana ihanet, yalan, gıybet, iftira olsa bile, arkada ABD olunca bu eylem ve faaliyetlerin hiçbir cezası yok gibi bir durum var.

Paraları kap holdingler kur, Medya kuruluşlarını ele geçir, Süper Devletlerle işbirliği içine girip kendi Devletine ve Ordusuna saldır, istediğin kadar iftira at, Kozmik Odasına gir, Gizli bilgileri CD lere kaydedip al git, Bilgileri iç et, Devlete ihanet içinde ol, cezası yok, yok, yok...

Üstelik birde Anayasa Mahkemesi tarafından Laiklik karşıtı hareketlerin odağı olduğu tespit edilmiş bir parti seni desteklesin. Burada en riskli ve önemli konu ise Kozmik Odalara girilip gizli bilgilerin CD'lere kaydedip alınmasıdır.

Ordu içine sızmış kesimlerin varlığı kesindir ve bu kozmik bilgilerin Kamu güvenliği Müsteşarlığı yapılanması içindede aktif olan CIA ya ulaştığını anlamamak için aptal olmak lazımdır.

Yok yok herhalde ben paranoya içindeyim, aslında bütün Kabahat Dursun Çiçek ve benzeri şerefli Devlet görevlilerin dedir. AB, ABD, Fethullah, Kuzey Irak ve Apo ile içli dışlı Bir siyasi Erk ülkeyi idare ederken bu Adamlar işi gücü bırakıp vatanı korumaya çalışıyor.

Saygılarımla

Yurtsever Yurttaş


Şu videoyu da bir seyrediniz...


Bu yazı 15 06 2009 tarihinde yazılmıştır... Devamı için:
http://yurtseveryurttas2.blogspot.com/2009/06/turk-silahli-kuvvetleri-mi-suclu.html

18 Ekim 2009 Pazar

HER KESİN BİRBİRİNİ SAĞDIĞI, SOYDUĞU DEĞİL, SAYDIĞI SEVDİĞİ BİR DÜNYA İÇİN!


Ben, Anadolu’da çok çalıştım, insanlarla kolay kaynaşabilen sosyal biriyim. Son zamanlarda, bazı çevreler tarafından kafaya alındığı söylenen halkımızı iyi tanır, içinde bulundukları Ekonomik sıkıntılara rağmen, gönllerindeki sevgiyi hiç kaybetmediklerini de iyi bilirim. Anadolu’da ki bu gönlü güzel insanlarımızla adını bile öğrenmeden sohbete girersiniz, sadece bir selam yeter bunun için. Aynı internette birbirimizi görmeden hisseden, sizler bizlerde olduğu gibi.

B
ilindiği gibi bizim kültürümüzde, imecelerimiz vs. gibi sosyal dayanışma geleneklerimiz çoktur. İşte şimdilerde internete yansıyan sosyal sıcaklığın ve arkadaş, soydaş dayanışmasının altında yatan karşı konulmaz istek, derinlerdeki bu köklerden gelmektedir. Son zamanlarda batıdan akan ve göklere çıkarılan yüce değerler salatası ile aslında işte bu sevgi ve dayanışma ruhunu bitirmeye çalışıyorlar.

Bizler böyle yetiştirildik, sevgi saygıyı biliriz ama bir sürü sahtekar amaçlarına ulaşmak için yine bizim bu özelliklerimizi kullanıyor. İçimizdeki bazı sahtekarlar, Oy denilen ama aslında Ülke varlıklarının her türlü tasarruf hakkını veren vekaletleri istiyorlar. Bu amaca yönelik olarak da, bu gönlü güzel halkımızı uyutmak için senelerdir sahtekarca çalışıyorlar.

Hatta bunların ağa babaları, Tarihin içinden gelen amaçları doğrultusunda bilimsel yöntemler geliştirmişlerdir. Öncesini bir yana bırakırsak, bu güçler tezgahladıkları 12 Eylülden sonra, gençleri Siyasal ve Ekonomik konulardan kopararak, at oynatacakları boş ortamı yarattılar. Giderek süslü laflarla yaratılan bir sanal Dünyada yaşayan, anlamayan, sorgulamayan sevgisiz sevimsiz bir Zombi nesil yetiştirdiler.


ZOMBİLİKTEN İNSANLIĞA DÖNGÜ

Ne kadar zombileştirilse de, Psikolojisi gereği sevgi, saygı ve anlaşılabilir olma isteği, gönlünün bir yerlerinde yatar insanın. Çabam odur ki, mümkün olduğunca insanları uyandıralım ve bu döngüyü tersine çevirelim, çünkü böyle giderse durum vahimdir.

İnsanlarımızın acilen anlaması gereken şey, yaşadıkları hayatın Medya film desteğiyle örülmüş bir rüya alemi olduğudur. Gerçek ise Parasalcı zihniyetin doymak bilmez arsızlığı, ucuz emek ve aptal tüketici ihtiyacıdır.


Bunu açacağız, Pinokyo’yu bilirsiniz onu kandırıp bir eğlence Şehrine götürürler ve eğlence oyun derken eşekleşmeye başlar... İşte insanlarımızın götürüldüğü yer, sonunda eşek olacakları bu gelecektir ve her kes bunu iyi anlamak zorundadır.

MUSTAFA KEMALİN HAYALİ!

Hayalimiz odur ki Mustafa Kemalin işaret ettiği, her kesin birbirini saydığı sevdiği bir Dünya kurulsun. Bu söylem size hayalci gelebilir ama hayal değildir çünkü bu hedef, uygulanan Ekonomipolitik modele bağlı olarak, Demokrasi denilen sistemin içinde saklıdır.

Şu iyi bilinmelidirki bu gelecek sahtekarlar ve yalanlar tasfiye edilebilirse hayal değildir. Bu sadece benim şahsi hayat görüşüm de değildir, Afrika’dan, Avrupa’ya, Avrupa’dan, Amerika’ya milyonlarca insan vardır bu Dünya görüşünde, Dünya sadece merkeze oturtulan Davos değildir..


İnsanlara anlatmak çok zor değil aslında bunu, sadece çaba sarf etmek, kitlelere ulaşmak ve konunun ayrıntılarına inip tartışmak lazımdır. Her kesin, her şeyi bildiği yalancının aşağılandığı, doğruluğun kol gezdiği ortam, sadece doğru bilginin hızlı dolaşımı ile oluşur. Her kes olmaz bu iş derse zincir kopar, bilgi zincirini uzatmanın yolunu bulmak lazımdır.

BİLGİYİ YAYALIM!

Duyarlı dostlardan ricam da bu yöndedir lütfen zinciri uzatalım, geyikten öteye geçelim. Önemli konuları tartışıp, analizler yapalım, güncel olmayan, slogan, hakaret vs. şeyleri ve ön yargıları bırakalım içerik tartışalım ve herkesi buna katılıma çağıralım.


Tekrar ediyorum, hayalimiz odur ki Mustafa Kemalin işaret ettiği, her kesin birbirini saydığı sevdiği bir Dünya kurulsun. Bu söylem size hayalci gelebilir ama hayal değildir çünkü bu hedef, uygulanan Ekonomipolitik modele bağlı olarak, Demokrasi denilen sistemin içinde saklıdır.

Evet, hayalimiz her kesin birbirini sağdığı, soyduğu değil, saydığı sevdiği bir Dünya'dır, bu da bilinçli olunduğu taktirde Demokrasi denilen sistemin içinde saklıdır. Bu gelecek sahtekar ve yalanları tasfiye edilerek insan merkezli
Ekonomipolitik modele geçilip, sivil insiyatif de yasamaya katılabilirse hayal değildir.


Saygılarımla

Yurtsever Yurttaş

17 Ekim 2009 Cumartesi

KÜRT AÇILIMI, ERMENİ AÇILIMI DERKEN, BU İHANET PROJESİ 180 DERECELİK DÖNÜŞLE MİLLİ BİRLİK PROJESİ ADINI ALDI!


Farkında mısınız? Yeni bir strateji, adım, adım uygulamaya konuluyor. Daha alt yapı oluşturma aşamasında ama yakında hızlanacak, yeni tutuklama dalgaları hazırlanıyor.

Emperyalistlerin İşbirlikçileri
tarafından adımıza atılan imzalar da bu strateji kapsamında ki kuşatma projesinin bir parçası.

Ermenistan açılımı bilinen belli hedeflere yönelik. Aynı zamanda, uzun süredir alt yapısı hazırlanan Iraktaki faaliyeti de perdeliyor. Suriye sınırının açılması da, Kürt açılımı denilen bölücü çalışmaları ve Irakta şu sıralarda buna bağlı yürütülen faaliyetlerin boyutunu perdeleyip görüntüsünü yumuşatıyor.


İsrail e karşı tavır ise, İsrail in ABD yakınlığı sebebi ile sanal bir Anti Emperyalist hava yaratıyor. Bu durum, iç politikada avantaj yaratacak bir malzeme, buraya yazıyorum ucunda bir şey çıkmayacak ve uzlaşacaklar. Bu çekişme, Emperyalizmle işbirliği yapıldığına yönelik kamuoyunda oluşan kanaatleri çürütmeyi amaçlıyor.

Bu arada Kürt ve Ermeni açılımlarının adını Milli birlik projesi yaptı bu numaracılar. Önümüzdeki bir baskın seçime hazırlık yapıldığı seziliyor ve halkı üç kuruşa muhtaç edenler, fakir halkın savucusu rolüne büründü yine. Bu üç kağıtçıların, Toplumdaki kanaatleri lehlerine çevirme yönünde başlattıkları yoğun halkla ilişkiler çalışmaları dikkat çekiyor.


GELİŞİME KARŞI DURAN ÇIKARCI TERÖRİSTLER!

Uzun süredir yürüttükleri Monetarist Ekonomipolitik programlarının sonucu, emekliler dibe vurmuştur. Bu programların, ABD lehine ama Halkımız aleyhine gelişen sonuçlarını Türk Milleti görmeye başlamıştır. Foyalarının ortaya çıktığını farkediyorlar ve bu yüzden gelişen Milli tepkiden rahatsızlar.

Bu tepkinin
yarattığı dez avantajı yalan dolan la tersine çevirmeye çalışıyorlar. Muhalifleri iftiracılıkla suçluyor, Devlet sırrı kapsamında gizlediklerine ek, açıktaki gerçekleri de örtmek için yasaklar getirmeye çalışıyorlar. Bu yollarla, ABD ve AB stratejilerine teslimiyet içinde olduklarını ve vatan aleyhine attıkları imzaları gözden kaçırıyorlar.

İspatlanan hainliklerine karşı direnen vatan evlatlarını, ''Gelişime karşı duran çıkarcı teröristler'' olarak göstermek istiyorlar
Halka. Bunu yaparken, PKK’nın eylemlerini, Ergenekon davasını ve vs adi suçları bile paçal edip, buna bildik iftiralarını da ekleyip çığırtkanları ile birlikte saldıracaklarından emin olunuz.

Bu zihniyetin soyguncu uşakları, çıkarlarına ulaşabilmek için, kendilerine engel olan yurtseverleri tasviye etmek zorundalar. Buna bağlı olarak, bütün Antiemperyalistleri iftiracı, çıkar peşinde olan eski despot çevreler gibi göstermeye çalışacakları kesindir.

CIA VE UZANTILARININ TİPİK YÖNTEMLERİ...

Bu numaralar ABD’nin tipik numaralarıdır, bütün vatan evlatlarına duyurulur. Bu yöntemde, bir ülkenin yetkilileri ile işbirliği yapılır, ya da işbirlikçiler başa getirilir ve hukuki avantaj elde edilir.
Muhalif gruplar önce kışkırtılır, tepki gösterince sindirilir ve daha da kışkırtılır.

Bu stratejinin BM, NATO, AGSP dâhil alt yapısı da hazırdır ve ellerindedir.
Bazı bölgelerde kendi kontrollerinde yasa dışı terör örgütleri de mevcuttur, bunlar çeşitli şekilde kullanımdadır.

Hedef bölgelerinde güçlü direnç varsa, Demokratik hakları kısıtlayan yasaklar getirilerek, insanlar yasa dışı örgütlenmeye mecbur bırakılır ve giderek silaha sarılmaları için ortam yaratılır. Silaha sarılınırrsa Terörist sınıfına sokulmaya hazırdır, bu muhalifler bu yolla tasfiye edilir.

Çıkarlarından soyunmuş Antiemperyalist vatanseverleri kötü göstermek ilk hedefleridir.
Bu duruma düşürülenler, çıkar düşünmeyen kişiler olmalarına rağmen, kendilerini, Kendi halkı ve Dünya kamuoyu önünde hain terörist durumuna düşmüş bulabilir ve kimseye anlatamaz. Bu yüzden bu tak tikleri çok iyi deşifre etmek lazımdır.

OYLAR VEKALETTİR VE SATILAMAZ!

Oyunu satan ya da aptalca veren şerefsizlere Türk milletinin mensubu demek bana zul geliyor. Bunlardan aldıkları oyların sağladığı vekâletlerle hepimizin adına imzalar atıyor bu işbirlikçiler. Bu işbirlikçiler tarafından Adımıza atılan bu İmzalar, bizi adım, adım Emperyalistlerin kucağına çekiyor. Bu yüzden oyunu satmak vatan hainliğina eş bir şerefsizlik sayılmalıdır.

Altına imza atılan belgelerde, sınırlarımızı bile tartışmaya açacak çok vahim maddeler vardır. Bilindiği gibi, atılan imzalar yüzünden, sınırlarımız konusunda çıkacak en ufak ihtilaf bizi uluslar arası mahkemelere çıkaracak vahim bir sonuç yaratacaktır...
Çünkü, biliyoruz ki, AB görüşmelerinde bu gibi maddelerin altına imza attılar, halen de atmaktalar. TV lerde sürekli görüyoruz, Emperyalistler de imza sırasında ense köklerinde bekliyor, bu zavallıların.

Bazı maddelere bir bakalım;

ARALIK 2004 BRÜKSEL ZİRVESİ SONUÇ BİLDİRİSİNDE YERALAN VE TÜRKİYE'Yİ DE KAPSAYAN "GENİŞLEME" BÖLÜMÜ

Madde 20. AB Konseyi, iyi komşuluk ilişkilerine koşulsuz bağlılık ihtiyacını vurgulayarak, Türkiye'nin komşularıyla ilişkilerinde kaydedilen iyileşmeyi ve Birleşmiş Milletler Sözleşmesinde yer alan anlaşmazlıkların barışçı yollarla çözümlenmesi ilkesine uygun olarak, henüz çözümlenmemiş sınır anlaşmazlıklarının çözümlenmesine yönelik olarak ilgili üye ülkelerle çalışmaya devam etmeye hazır olmasını memnuniyetle karşıladı.

AB Konseyi, önceki Sonuçlara, özellikle bu konudaki Helsinki Sonuçlarına uygun olarak, henüz çözümlenmemiş sorunlara ilişkin durumu gözden geçirdi ve bu amaca yönelik istikşafı görüşmeleri memnuniyetle karşıladı. Konsey, bununla irtibatlı olarak, katılım süreci üzerinde yansımaları olan çözülmemiş anlaşmazlıkların gerektiği takdirde çözüm bulunması amacıyla Uluslararası Adalet Divanına getirilmesi gerektiğine dair görüşünü teyit etti. AB Konseyi, uygun gördüğü şekilde gözden geçirmek üzere, kaydedilen gelişmelerden haberdar edilecektir.

PEKİ, SİZ SÖYLEYİN, BU MADDE LOZANI BERTARAF EDERMİ?

Madde 9. Türkiye’nin bir üye ülke olarak yararlanacağı haklar ve yerine getireceği yükümlülükler nedeniyle Türkiye ve Avrupa Toplulukları arasında yapılmış olan tüm ikili anlaşmalar ve Türkiye’nin yapmış olduğu üyelik yükümlülükleriyle örtüşmeyen diğer uluslararası anlaşmalar geçersiz sayılacaktır. Ortaklık Anlaşması’nın müktesebatın dışına çıkan hiçbir hükmü katılım müzakerelerinde emsal teşkil edemez.

DAHA BİTMEDİ BU MADDELERE BİR GÖZ ATARMISINIZ:

AVRUPA PARLAMENTOSU'NUN TÜRKİYE İLE MÜZAKERELERİN AÇILMASINA İLİŞKİN KARARI

Madde 2. Türkiye’nin Protokol ile eş zamanda yayımladığı; Protokol’ün imzalanması, onaylanması ve uygulanmasının Protokol’de atıfta bulunulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin hiçbir şekilde tanınması anlamına gelmediğini ifade eden deklarasyonun Türkiye’nin Protokol’ün tüm hükümlerini tamamen uygulama konusundaki gönüllülüğüne gölge düşürdüğü gerçeğini esefle karşılar; Komisyon’dan bu tek taraflı deklarasyonun Türk Parlamentosu’ndaki onay sürecinin bir parçası olup olmadığına ilişkin Türk Hükümeti’nden alacağı cevabı Avrupa Parlamentosu’na iletmesini ister;

Madde 3. Türkiye’nin bu tek taraflı deklarasyonun Protokol’ün bir parçası olmadığını ve Türkiye’nin Protokol kapsamındaki yükümlülükleri üzerinde yasal etkisi olmadığını ve onaylanmak üzere TBMM’ye gönderilmemesi gerektiğini vurgular;

Madde 5. Ermeni soykırımını tanıması konusunda Türkiye’ye çağrıda bulunur; bu tanımanın Avrupa Birliği’ne katılımın bir ön koşulu olduğunu belirtir;

Madde 8. Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıması dâhil, Türkiye ve tüm üye ülkeler arasındaki ilişkilerin hızlı bir şekilde normalleştirilmesinin katılım sürecinin zorunlu bir parçası olduğunu belirtir; Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımasının hiçbir şekilde müzakere konusu olamayacağını vurgular; Türk makamlarına Türkiye ve tüm üye ülkeler arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin en kısa sürede tanınması yönünde çağrıda bulunur ve bunun gerçekleşmemesinin müzakere süreci üzerinde önemli sonuçları olacağını ve hatta müzakere sürecinin durdurulmasına yol açabileceğini belirtir;

EVET, İŞTE BÖYLE, BUNLAR İMZA ALTINA ALINDI

Birde bunları söyleyenlere iftiracı diyorlar kürsülerden. Sonuç olarak, Emperyalistler bunları kullanarak Uluslar arası ilişkiler sarmalında bizi kuşatıyorlar. Bu işbirlikçiler ise sahtekârca yürüttükleri faaliyetlerini yalanlar ile gizleyip, ayaklar altına aldıkları Milli değerlere sahipmiş gibi davranmaya başladılar. Bu söylemleri sahtekârca kullanarak, vatanseverleri iftiracılıkla suçlayacak kadar hainleştiler.

Meydanı boş bırakırsak kendilerini vatansever vatanseverleri vatan haini diye kafaya aldıkları saflara yutturmaları an meselesidir. Gün birlik günüdür, kapsamlı araştırma ve değerlendirmeler yaparak uyuyanları uyandırmak gerekiyor. Çok hassas bir aşamaya geldik, attıkları imzalar ile zaman aleyhimize işliyor. Bunların adımıza daha fazla imza atmaları sakıncalıdır, fakat durduracak toplumsal tepkiyi yaratacak muhalefet bu konuları tartışmaya açmalıdır...

Oluşan direncin farkındalar ve güçlerini kaybettiklerini hissediyorlar. Millet uyanıyor, tedirgin oldular bu yüzden gerçekleri bastırmak için tahriklere uymayın tarzında sloganlar kullanıyorlar. Gittikçe saldırganlaşacakları ve demokratik hakları giderek daha fazla gasp edecekleri kesindir.

Buna mukabil, muhalefetin bazı çıkışları umut vermekle birlikte, genel duruma göre dar çerçevede dönüyorlar. İncelikleri açıp Milleti nasıl kazıkladıklarını açıklayıp, sahtekarlıklarını ifşa etmenin zamanıdır.
Üç kuruş maaş alıp ilacına bile bir sürü para ödeyen insanlarımızın gerçekleri görmesi şarttır.

Saygılarımla
Yurtsever Yurttaş