26 Ekim 2010 Salı

MEDYA SEKTÖRÜ, DİNLEME, TAKİP VE KAYIT SİSTEMLERİ...

ABD ÇOK YÖNLÜ BÖLGESEL VE KİTLESEL KONTROL İMKÂNI AMAÇLIYOR.
BÖLÜM -3-


ÖZETLERTÜK GEÇMİŞİ VE DİNLEME TAKİP SİSTEMİNE GEÇİŞ…


1983 yılında 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu ile Radyo ve Televizyon yayınlarının düzenlenmesine Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulunun ve Türkiye Radyo Televizyon Kurumu’nun kuruluş, görev yetki ve sorumluluklarına ilişkin esas ve usuller belirlenmiştir.

Bu amaçla; Radyo ve Televizyon yayınlarının düzenlenmesi ile yurt içine ve yurt dışına yayın yapılması, Devletin tekelinde, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu'na verilmiştir. Dolayısıyla, söz konusu kanunda belirtilen esaslara uygun yayın yapmak şartıyla, bazı devlet kurumlarının ikaz ve duyuru maksadıyla;

A- Radyo istasyonu kurmaları,
B- Sürekli ve kesintili radyo yayını yapmaları,
C- Kamu kurum ve kuruluşlarıyla gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerinin kapalı devre televizyon sistemi kurmaları ve işletmeleri Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu'nun gözetimine, denetimine ve iznine bırakılmıştır.

Öte yandan, teknolojik gelişmeler ve iletişim alanına giren yeni girişimcilerle, özel radyo ve televizyonların yurt içine yönelik yayınları 1990’lı yıllarda bu alanın yeniden düzenlenmesini zorunlu hale getirmiştir. Bu nedenle de 1994 yılında, Radyo ve Televizyon yayınlarının düzenlenmesini ve bu alanı düzenleyecek Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun kurulmasını sağlayan 3984 sayılı kanunla devlet tekeli kaldırılmıştır.

Bu kanunla, her türlü teknik, usul ve araçlarla ve her ne isim altında olursa olsun elektromanyetik dalga ve diğer yollarla yurt içinde ve dışında yapılan radyo ve televizyon yayınları ile ilgili iletişim alanı genişletilmiş, kamu tüzel kişiliği niteliğinde kurulmuş ve kapsamı belirlenmiştir. Üst Kurul'un amacı, RADYO ve TV yayınlarının teknik ve içerik yönünden düzenlemek, yayınların kamu hizmeti anlayışı içerisinde, kanunda belirtilen yayın ilkelerine uygun olarak yapılmasını sağlamaktır.’’ Olarak tanımlanmaktadır.

Yukarda belirtildiği gibi Radyo ve Televizyon yayınlarının düzenlenmesi ve Radyo Televizyon Üst Kurulunun kuruluş, görev, yetki ve sorumluluklarının belirlenmesi amacı ile 3984 sayılı, radyo ve televizyon kuruluş ve yayınları hakkındaki kanun 1994 yılında yürürlüğe girmiştir.

Bu Kanunun pek çok maddesi, 2002 yılında çıkarılan 4756 Sayılı Yasa ile değiştirilmiş, yine 2002 yılında 3984 Sayılı Kanunda yapılan değişiklikle frekans planı yapma yetkisi RTÜK’ten alınarak, Telekomünikasyon Kurumuna, ihaleye karar verme ve ihale takvimini belirleme yetkisi de Haberleşme Yüksek Kuruluna verilmiştir. Bu arada bazı maddeleriyle ilgili olarak, sayın sezer tarafından iptal davası açılmıştır.

Son olarak 21 Haziran 2005 tarihinde Anayasa değişikliği yapılarak, Üst Kurul Üyelerinin TBMM tarafından seçilmesine imkân sağlanmış ve bu şekilde Üst Kurul Anayasal bir kimlik kazanmıştır. TRT’nin tekelinin kalkması ile sınırları daralarak kaybedilen bu sahadaki Hükümet kontrolü, Parlamento çoğunluğu elde tutulduğu sürece bu şekilde mümkün hale gelmiştir. İçişleri Bakanlığı ile yapılan protokol çerçevesinde illerdeki emniyet izleme birimleri de Üst Kurula yayın takibinde katkı sağlamaktadır.

‘’RADYO TELEVİZYON ÜST KURULLARI İŞBİRLİĞİ’’ VE SKAAS PROJESİ.


Yayınların merkezden takip edilmesi amacıyla Radyo ve Televizyon yayınlarının sayısal ortamda izlenmesi, kayıt edilmesi, arşivlenmesi ve analiz edilmesi için Sayısal Kayıt Arşiv ve Analiz Sistemi Projesi (SKAAS) çalışmaları yapılmıştır. SKAAS ile ilgili sözleşme 21 Şubat 2007 tarihinde imzalanmıştır.

SKAAS Projesiyle; RTÜK merkez binasında kurulan sistem ile ülkemizde, uydudan, kablodan ve karadan yayın yapan ( değişik veriler olmakla birlikte) yaklaşık 300 TV ve 1000 radyo yayınının sayısal olarak kaydedilmesi, arşivlenmesi ve analizlerinin yapılmasının amaçlandığı o sırada yayınlanmıştır.

Buna bağlı olarak, yeni teknolojilere kolay uyum sağlayabilecek ve büyüme imkânına sahip bir sistem planlanmıştır. Buna bağlı olarak, uluslararası standartlara göre hazırlanmış bir altyapı üzerine kurulu bir sistem oluşturulmuştur.

SKAAS Projesi TÜBİTAK UEKAE ve UZAY Enstitülerince hazırlanmaktadır. Tüm yayınlar 6 ay süresince saklanacaktır. İçerik analizi yapılarak yayınların uzmanlarca daha kısa sürede izlenip raporlanması sağlanacaktır.

İl ve ilçelerdeki yayınlar RTÜK Merkeze aktarılarak tek yerden tüm yayınlar izlenecek, kaydedilecek, arşivlenecek ve analiz edilecektir. Sistem en son sayısal teknoloji kullanılarak, tamamen yedekli olarak gerçekleştirilmektedir. Bu ifadeler de aynen bu şekilde yayınlanmıştır.

ULUSAL ELEKTRONİK VE KRİPTOLOJİ ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (UEKAE).


TÜBİTAK bünyesinde kurulan UEKAE'nin görevi, "bilgi güvenliği, haberleşme ve ileri elektronik alanlarında Türkiye'nin teknolojik bağımsızlığını sağlamak ve sürdürmek, nitelikli insan gücü ve uluslararası düzeyde kabul görmüş altyapısı ile bilimsel ve teknolojik çözümler üretmek, uygulamak’’ olarak tanımlanıyor.

Bu ana hedef göz önünde bulundurularak belirlenen "bilgi güvenliği, haberleşme ve ileri elektronik alanlarında yeni teknolojilerin geliştirilmesine öncülük eden uluslararası bilim, teknoloji ve üretim merkezi olmak" ufkuna ulaşılabileceği söylenmektedir.

İfade edildiğine göre, ülkenin ihtiyacı olan teknolojilerin geliştirilmesi için, Enstitü'nün akredite test ortam ve laboratuarlarında temel ve uygulamalı araştırmalar yapılmakta ve ‘’ihtiyaç sahiplerine’’ teknik destek sağlanmaktadır.

TSK’nın Kriptolarını da bu bölüm hazırlamaktadır, bu birime yerleşecek ajanların eliyle bu birimlerin dış güçlerin yönetimine geçmesi Ordunun Dilini kulağını bağlayıp boğazını bu güçlerin eline teslim eder. Son Casusluk vs. iddialarla tutuklanan Kriptoloji uzmanlarının burada çalışıyor olması da dikkat çekicidir.

UEKAE ayrıca, ‘’açık kaynak kodlu yazılımlara’’ ‘’Uludağ Projesi’’ ile Türkiye'de destek veren ilk devlet kurumudur denilmektedir. Bu doğrudur ve bunlar hakikaten, genel olarak geç bile kalınmış olan projelerdir. Her kesin eskiden beri düşündüğü bu tarz sistemlerin, doğru yönde geliştirildiği takdirde büyük gerekliliği olduğunu herkes kabul edecektir.

Fakat bu sistemlerin, güvenlik ve özgürlüklerle ilgili olarak büyük stratejik önemi olduğu ve karakucak gelişmelere müsaade edilemeyecek kadar hayati olduğu da kesindir. Yani burada dikkat çeken ve üzerinde durulması gereken konu bu sistemler kimlere çalışacaktır? Windows’un bile ABD şirketi olduğu düşünülürse bu konuların ne kadar Hayati olduğu açıktır.


Konuyu merak edenler, 4. bölüme baksınlar.
 Ya da... ((((( GERİ GİT



1 yorum: