5 Kasım 2009 Perşembe

KÜÇÜKKEN MAHALLEDE ERMENİ VE RUM ÇOCUKLARLA OYNARDIK!


Küçükken İstanbul Bağlar başında, mahallemizdeki Ermeni ve Rum çocuklarla çok iyi arkadaştık. Bu arkadaşlarımızla oyunlar oynardık, ikisinin adlarını hiç unutmam, Ermeni olan Badik, Rum olan Rodi... O sıralarda Kıbrısta devlet başkanı konumunda olan başpiskopos Makarios la şimdiki görüşmelere benzeyen görüşmeler yapılıyordu.

Batılı malum çevrelerin Denktaş’a gıcıkları o zamandan gelir. O sırada Kuzey Kıbrıs federe devleti yoktu, Rumlar avantajlıydı ve Enosis hedefine yönelik saldırgan bir tavır içindelerdi. Batınında desteği ile bu yönde büyük bir motivasyon oluşuyordu ve devamlı ivmelenme halindeydi.
İşte bu saçma öteki kavramı ile o sıralarda tanıştım ben.

Hiç unutmam, bir gün saklambaç oynarken, ayağında 39 numara ayakkabı olan bir çocuk kız kardeşi ile yanımıza geldi o koca ayakkabıyı sürüye sürüye. O andaki oyunuydu bu onun,
Badiklerin tanıdığı bir aileydi, ermeni olduğunu oradan biliyorum.

Biz, hadi sizde gelin, beraber oynayalım dedik... Çocuk bana, kötü, kötü bakarak, biz Türklerle oynamayız dedi ve dönüp gittiler, o koca ayakkabıyı sürüye, sürüye.

Anlamamıştım bile nedenini, nasıl anlayabilirdim ki o zamanlar böyle bir hareketin sebebini... Büyüdükçe her konuda şahit olduğum iki yüzlü İnsanlık dışı olaylardan anladım ki, dünyanın başına bela bu tarz aşılardır.


Bizim oyunlar oynadığımız Rum çocuklar ne zaman Kıbrısta bir olay olsa, ''kalaysi, kalaysi, Türkler Makarios’un poposunu Yalaysi'' diye tekerlemeler söyleyip zıplayıp hopluyordu, ama bilinçsiz, sonrada gelip Türklerle oynuyorlardı.

Bunu ailelerimize anlatıyorduk ama sonradan anladığıma göre, ailemiz tevekkül içinde, 6-7 yaşlarında çocuklar kötü etkilenmesin diye bu konuları bizle paylaşmıyordu.

İşte Kıbrısta malum Enosis doğrultusunda ki olaylar o dönemin sonlarına doğru gerçekleşti. Türk jetleri Kıbrıs semalarında uçtu, sonraki süreçte Denktaş ve arkadaşları bu süreçte kahramanca bir direniş sergilediler.

Arkasından bilirsiniz Samson vs. falan filan, her zaman bahsi geçen Dr Fazıl Küçük ailesi, küvette öldürülen insanlar vs. vahşet eseri kayıplar işte o sırada yaşandı ve giderek 1974 de malum Kıbrıs çıkarması gerçekleşti.


Bir Türk olarak bize hiç düşmanlık aşılamadı büyüklerimiz, bu yüzden bu konularda hafızamız sonradan açıldı ama onlardaki şu garip davranış şekli ve iğrenç bir ikiyüzlülük içeren kin demek ki böyle böyle ekildi...

Ne yazık ki, bu günde bazı Türk olacak şahıslar, birde pişkince ve doğru iş yaparcasına, bu kalaysi tekerlemesini doğrulayacak politikalar yürütüyorlar. Hayret ki ne hayret, insanda biraz haysiyet olur.


Saygılarımla


Yurtsever Yurttaş

1 yorum:

  1. Burada ki insanlık ayıbı, onların aşılarla genetik miras haline gelen aşağılık kin ve tiynetlerinde.

    YanıtlaSil